Cumartesi Anneleri/İnsanları Galatasaray Meydanı’ndaki 522. buluşmalarında Mehmet Şen’in gözaltında öldürülmesiyle ilgili dosyasındaki 21 yıllık cezasızlığın son bulması, adalet sağlanması için bir aradaydı.
Demokrasi Partisi’nde (DEP) faaliyet gösteren Mehmet Şen, 26 Mart 1994’te Urfa/ Birecik'teki işyerine kendilerini polis olarak tanıtan kişilerce zorla götürüldü. Cenazesi hastane morgunda bulundu. AİHM Türkiye’yi mahkum etti ancak iç hukukta bir gelişme sağlanamadı.
Meclis’ten geçen İç Güvenlik Paketi de Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın gündemindeydi. Gözaltında yakınları kaybedilen insanlar olarak, İç Güvenlik Paketi’nin yasalaşması sonucu karakollarda ölümlerin, kaybetmelerin ve işkencelerin olmasından endişe ettiklerin belirtiler. Anayasa ve uluslararası sözleşmelere aykırı bu düzenlemenin iptal edilmesi gerektiğini söylediler.
Hanım Tosun: OHAL’den beter yasa
Haftada kayıp yakınları Ahmet Kaya’nın kızı Emine Kaya ve Fehmi Tosun’u eşi Hanım Tosun söz alırken, Mehmet Şen’in eşi Nuray Şen Paris’ten gönderdiği mektupla seslendi.
Emine Kaya, yıllardır burada yaşadıklarını anlatmaya çalıştıklarını, bundan sonra da mücadeleye devam edeceklerini söyledi.
Hanım Tosun, “90’lı yılların OHAL döneminin yaralarını sarmadan, acısıyla yüzleşmeden OHAL’den bu hale bizi getirdiler” dediği konuşmasında İç Güvenlik Paketi’ne değindi.
“Bütün yetkiyi polise verdiler. Bizim gözlerimizin önünde, evlerimizde insanlar gözaltına alınıp kaybedildi. Şimdi ondan daha beter bir yasa geçti.”
“Kürtler siyaset yapsın diyorlar, Mehmet Şen, belediye başkanı adayı olduktan sonra tehdit aldı, sonu ölüm oldu.”
“Başbakan bizim adımıza konuşmuş. Bize bunları yaşatanları yargılatacak, ailelerden özür dileyecek, gizli arşivleri açıp kemiklerimizi göstereceksin. Bunu yağmadan kimse acılarımızdan bahsetmesin.”
Nuray Şen mektubuyla seslendi
Mehmet Şen’in eşi Nuray Şen’in gönderdiği mektubu Maside Ocak okudu. Nuray Şen, “Mehmet Şen, eşim, arkadaşım, üç sevgili evladımın babası, kalbimin sevgilisiydi. 1994 baharında jitemin vicdansız katillerince işyerinden kaçırılıp işkenceyle katledildiğinde 49 yaşındaydı” diye seslendi.
Geçen bunca sürede Mehmet Şen’i öldürenler ve emri verenler ile ilgili hiçbir işlem yapılmadığını söyledi.
İşyerinden kaçırıldı
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına yapılan açıklamayı Cumartesi İnsanları’ndan Meryem Bars okudu.
Bars, Mehmet Şen’in öldürülüşü ve yargı sürecini aktardı.
“Tansu Çiller hükümetinin karanlığındaki 90'lı yıllardı. Kürt siyasetçiler hedef tahtasındaydı; Kürt partileri kapatılıyor, partililer tutuklanıyor, infaz ediliyor, kaybediliyorlardı. Dokunulmazlıkları kaldırılan DEP milletvekilleri meclisten yaka paça gözaltına alınıp, hapse atılmışlardı.
“Nizip'te yaşayan 49 yaşındaki 3 çocuk babası Mehmet Şen de DEP’te faaliyet gösteren Kürt siyasetçilerdendi. Bu nedenle sürekli güvenlik güçlerinin takibi ve baskısı altındaydı. Mehmet Şen'in eşi Nuray Şen o günleri ‘Olağanüstü Hal' adı altında, hepimizi potansiyel suçlu gören, hepimizi paramparça eden ceberut bir yönetimin rehineleri gibiydik. Ölüm, hep aramızdaydı. Ensemizde nefes alıp veriyordu sanki...’ diye tanımlıyordu.
“26 Mart 1994 tarihinde Mehmet Şen'in Urfa/ Birecik'teki işyerine kendilerini polis olarak tanıtan sivil giyimli, silahlı, telsizli dört kişi geldi. Mehmet Şen'i n kimliğine bakan bu kişiler telsizle "Tamam amirim, şahsı aldık’ bilgisini verdiler. Mehmet Şen üzerine silah doğrultan bu kişilerle gitmek istemeyip direnince onu zorla 34 PLT 30 plakalı Doğan SLX marka arabaya bindirerek götürdüler. Bunlar çok sayıda tanığın önünde gerçekleşti.
“Ailesinin, DEP'in ve İHD'nin tüm resmi mercilere yaptıkları başvurular sonuçsuz kaldı. Mehmet Şen'in gözaltına alındığı inkar edildi. 30 Mart 1994 tarihinde kimliğini gizleyen bir kişi Özgür Gündem gazetesi ve DEP Antep il teşkilatını arayarak, Şen'in cenazesinin Antep Devlet Hastanesi morgunda olduğu bilgisini verdi.
“Mehmet Şen'in ağır işkence izleri taşıyan bedeni bir çoban tarafından Antep/Karpuzkaya mevkiindeki arazide çukura atılmış bir halde tesadüfen bulunmuş ama yetkililer aileyi bilgilendirmemişti”
AİHM’den mahkumiyet
“2004 yılında JİTEM elemanı Abdulkadir Aygan’ın basına yansıyan itiraflarında Mehmet Şen'in Nizip'te görevli Gaziantep Terörle Mücadele Şubesi'ne bağlı Ahmet ve Sedat isimli sivil polislerin yardımıyla "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından kaçırıldığını ve ağır işkence sonucunda öldürülerek bir çukura atıldığını söyledi. Şen'in gördüğü işkencenin detayını anlattı. Ayrıca JİTEM'in Mehmet Şen hakkında tuttuğu rapordaki bilgileri açıkladı.
“Öğretmen olan, aynı zamanda Nizip Eğitim-Sen başkanlığı da yapan Nuray Şen, eşini ararken, hakikatin açığa çıkartmak için mücadele ederken yoğun baskı gördü. Evi sürekli gözetim altında tutuldu. ‘Seni de kocan gibi öldüreceğiz’ diye tehditler aldı.11 gün gözaltında kaldı, ağır işkence gördü.
“Üniversite öğrencisi olan büyük oğlu Doğu ve henüz üniversiteye hazırlanan küçük oğlu Fırat yaşadıkları bu adaletsizliğe isyan ederek dağa gitti. Nuray Şen bu durumu:
‘Adalet yoktu!
Hak-hukuk yoktu!
İki oğlum dağlara gittiler!
Açlıktan değil, eğitimsizlikten değil, işsizlikten değil... Sadece adalet için!’ diye açıkladı.
“İç hukukta bu güne kadar hiç bir gelişme sağlanmasa da Mehmet Şen davası AİHM'de Türkiye'nin mahkumiyetiyle sonuçlandı. (Başvuru no. 25354/94-Tarih: 30.06.2004)” (BK)