Bir karabasan gibi açılıyordu hafta sonu, hurriyet.com.tr'nin sayfası. "Ölüme yaklaşmış", bir deri bir kemik Kuddusi Okkur'un zayıflıktan küçülmüş yüzüne büyük gelen, çıktığı "acılar merdiveninin" son basamağında artık boş bakan gözlerinin koca bir fotoğrafı...
Üzerinde "Mezara tahliye" yazıyor. O fotoğraf, o yaratıcı başlık birleşmiş, "Ergenekon şüphelisi Okkır'ın acılarının" pornografisi haline gelmiş. Bir gazetede ölüm sınırındaki bir insanın faltaşı gibi açılmış gözleri böyle bir başlıkla basılıyorsa, orada pornografik bir merak ve neşriyat var demektir.
Kozmik...
Hürriyet'in Ergenekon şüphelisi Kuddusi Okkır'ın yaşama hakkı, hasta hakları, bir tutuklu sanık olarak haklarıyla filan asla ilgisi yok. Bugünlerde TCDD ile ortak İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 60. yılı vesilesiyle "Hürriyet Hakkımızdır. Tren Özgürlüktür" kampanyasını yürüten Hürriyetin tek derdi Ergenekon soruşturmasının aslında "Kozmik bir balon" olduğu" iddiasını pekiştirmek.
F tipi cezaevinde tutukluluk sürecinde hasta düşen bir türlü gerektiği gibi sağlık hizmetine kavuşamayan ve sonunda kötü bir biçimde ölen Kuddusi Okkır "büyük gazetemizin" sahiden umurunda olsaydı, bu haberin yanında yöresinde F tipindeki yaşama şartlarıyla ilgili hak örgütlerinin açıklamalarına taleplerine, yıllardır F tipinde ağır hastalıklarla mücadele eden Erol Zavar'ın adına rastlardık.
Okkır öldü, Zavar yaşıyor...
Erol Zavar'ı "Direniş Hareketi" örgütüne üye olduğu iddiasıyla Ankara 2 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi 2001'de müebbet hapse mahkum etti. Hapishaneye mesaner kanseriolarak giren Zavar'ın üç aylık periyodlar halinde sistoskopi yaptırması gerekiyordu ancak hücre tipi olarak adlandırılan cezaevlerinde kalırken, üç ayda bir sistoskopi cihazı olmadığı veya bu tetkiki ihtiyacı olmadığı gerekçeleriyle tedavisi aksadı.
Şimdi F Tipi Cezaevlerinin tecrit koşullarında migren krizleri ve astım nöbetleri geçiriyor. Zavar 50’ye yakın kanserli tümörün çıkarıldığı toplam 15 ameliyat geçirdi, tahliyesi için bir uluslararası kampanya düzenleniyor.
Acaba Hürriyet'in bu kampanyadan haberi var mı? Bundan sonra ilgilenmeyi düşünür mü?
Eğer Hürriyet gerçekten Kuddusi Okkır'ı ölüme taşıyan şartlarla ilgilenseydi, tıpk bianet'in 14 Mayıs'ta henüz kimsenin Kuddusi Okkır'dan haberi yokken yaptığı gibi adamın ailesinden adım adım başlarına geleni dinlerdi, karısının perperişan gözü yaşlı, acıdan ne yapacağını bilemez halde fotoğraflarını basmak yerine...
Okkır'a ne olmuştu?
bianet 14 Mayıs'ta Okkır'ın oğlu Oytun Okkır'la görüştüğünde bize durumu şöyle özetlemişti:
"Babam 20 Haziran 2007'de tutuklandı. Üç hafta kadar Bayrampaşa cezaevinde kaldıktan sonra örgütlü bir suçla suçlandığı için Tekirdağ F Tipi cezavine gönderildi. Bir iki ay önce sağlık durumu kötüleşmeye başladı. Çok yaşlandı, aşırı zayıfladı, bilinci gelip gitmeye başladı. Oradaki görevlilerle görüştük. Bize babamın ağır bir depresyon geçirdiğini, yemek yemediğini söylediler. Her gün hastaneye götürülüp geri getiriliyordu. Bir süre sonra tek başına yürüyemez hale geldi. Üç kişilik koğuşa konuldu.
"Bir iki hafta sonra Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanesine sevk edildi. Bu durumdan bizim haberimiz olmadı. Ciğerleri iflas etme noktasına geldi. Bu sırada bir günde dört ayrı hastaneyi dolaştırdıkları oldu. Bu süreçte biz ancak iyi niyetli doktorlarla karşılaştığımızda durumuyla ilgili bilgi alabildik. Üç hafta boyunca nerede olduğunu öğrenip görüşemedik. En sonunda savcının yazılı bir belge vermesiyle sağlık raporlarını hastaneden alabildik ve tahliye talebinde bulunabildik.
"Geçen hafta Bayrampaşa cezaevinde gördüğümüzde çok kötü koşullar altında, bir koridorda, sedyenin üzerinde bırakılmıştı. Hastanede yer yok diye koridorda yatırıyorlardı. Sonra tekrar Tekirdağ cezaevine yolladılar. Tekirdağ Devlet Hastanesinde de yer olmaması üzerine de Edirne'ye gönderildi. Şu an annem yanında fakat bizi tanımıyor ve konuşmuyor."
Oytun Okkır sağlık durumu nedeniyle tahliye edilmesi ve tutuksuz yargılanmasını talep edebilmek için uzun süredir babasıyla ilgili sağlık raporlarına, sevk kağıtlarına ulaşmaya çalıştıklarını, son olarak bu röportajdan bir hafta önce savcılığa başvurduklarını da anlatmış.
Öldü, kurtulamadı
Yani çok uğraşmışlar ama ne oğlu ne annesi Kuddusi Okkır'ı o hücreden çıkarıp dört başı mamur bir sağlık hizmeti almasını sağlayamamışlar. Sağlamalarına izin verilmemiş.
Kuddusi Okkır bu azaptan ölünce bile kurtulamadı... hurriyet.com.tr'de bugün defnedilen Okkır'ın kefen içinde toprağa verildiği anın da fotoğrafları var. Adam toprağa girmeden Hürriyet'in elinden kurtulamadı, anlayacağınız...
Bu arada, Hürriyet'in İnsan Hakları Treni en son hafta sonu Erzincan'a uğramıştı.... Acaba "çuf çuf" tren bugün nerede? O gitsin de biz bakalım, arkasından... (NZ/EZÖ)