Komet'i tanıdığımda, 1997'de filan yani, 20 yaşındaydım, o da demek ki 56 yaşındaymış. O zaman üzerinde düşünmemiştim bile. Bugün öldüğünü duyduğumda, kaç yaşındaydı acaba dedim kendi kendime. 81 yaşındaymış. Komet'i tanısanız, toplumun 81 yaşına atfettiği her şeyle çeliştiğini görür ve ayrıca mutlaka severdiniz.
Onun kuşağı, o ressamlar, henüz uluslarasılaşmanın kolay olmadığı o dönemde eserleri Avrupa çapında şöhret ve başarıya ulaşmış isimler. O dönemin etkisinin bir benzeri, tekrarı da yaşanmış değil. Bugün Türkiye'den sanatçılar kavramsal sanat ve çağdaş sanat alanında dünyanın her yerinde çok bilinen, değerli işlerle anılsalar da 70'lerde eser vermeye başlayan ve kültleşmiş isimlerin yeri başkadır.
Komet bu şöhret ve önemlilik haresini kasten yarıp içinden çıkmış bir sanatçıydı. "Tip"i -Fransızcada kullanıldığı anlamıyla, karakter filan gibi düşünürsek- böyle bir tipti yani. 2011'de Contemporary İstanbul'un onur konuğu olmayı reddetmişti "kim kime ödül veriyor" diye. Hakikaten havada kalmış bir şeydi. Durup dururken. Komet öyle değil, böyle bir tipti işte. Aktivist bir tarz benimsemese de solcuydu ve temelde artistik tartışmaların sınıf meselesiyle teması eserlerinde incelikle işlendi.
İstemiyordum
Uzaya gitmek istemiyordum/Uzaylı olmak istemiyordum/topal
olmak istemiyordum/Teknolojiden nefret ediyordum/Başım
ağrıyordu, dizim ağrıyordu/Sırtım ağrıyordu, nefes
alamıyordum... /Canım sıkılıyordu/Dinlenmek
istiyordum/Sürrealist olmak istemiyordum/Kübist olmak
istemiyordum/ölmek istemiyordum.../El emeğiyle
geçinenlerin/Esnafın çiftçinin/Resimlerini yapmak istiyordum
Çok hareketli, parçalı bir hayatı vardı, kurum yapamayacak kadar hızlı ve hareketli olması gerekiyordu zaten. Sevgili arkadaşım Donat'la (Bayer) birlikte sık sık atölyesine giderdik. Tiner kokulu, ahşap tabanlı, yüksek tavanlı, bohem bir atölyesi vardı. Evinde, atölyesinde eserlerini resimlerini görürdüm ve çok hepsi çok güzeldi. Fakat üçümüz arasındaki ortak konu asıl şiirdi. Biz Donat'la Şiir Atı, Defter, Kitap-lık gibi dergilerde şiirler yayınlıyorduk, Komet'le tanışıklığımız da onun ilk gençlik yıllarında yoğunlaştığı şiire yeniden ilgi duymaya başladığı bu döneme denk gelmişti. Yani bizim için, Tünel'den İmam Adnan Sokak'taki Kaktüs'e bağıra çağıra şiir miir konuşarak yürüdüğümüz, sonra Kaktüs'te Seyhan Erözçelik'i görüp birlikte içki, gazoz, kahve neyse içip, unutulmaz fantastik sohbetler ettiğimiz biriydi.
Hayatının tüm alanlarında öyle büyük bir ressam olarak varolan biri değildi. Resimden de anlamadığım için herhalde onu bir şair olarak kaydettim. Yani zaten çok önemli bir ressamı ben çok sevdiğim bir şair olarak kayıtlara geçirsem ne sakıncası olabilir? Şiirde de hayatta da henüz ifade edilemeyecek kadar uzakta ama "şimdi-burada" peşindeydi. Çağdaş değil, fütüristik değil, post-modern değil, daha ziyade Punk gibi, eski de olsa bir şeyin bir şeyle birleştiğinde "yepyeni olması" gibi bir şeyin peşindeydi.
Doktora için Paris'e giderken konsolosluğun öğrenci vizesi için benden istediği referans mektubunu o yazmıştı. Sonra araya yıllar ve mesafeler ve hayatlar girdi, uzun zaman görüşemedik ama hep haberleştik. Görüşmediğimiz uzun aralıkların ardından, bu aralıkların sorumluluğunu kimseye yıkmaz, sitem etmez ve kaldığımız yerden devam ederdi. Bildiğim kadarıyla 10 yılı aşkın kanseri idare etti. Bu arada çok yıkıcı şeyler yaşadı. Bu geçtiğimiz 10 yıl içinde kimi zaman rastlaşır, laflardık. Malum son yıllarda herkes hayatta savruldu, görüşemez ancak rastlaşır olduk. Kötü, üzücü şeylerden değil, şiirden falan konuşurduk.
15 Eylül'de instagram'ında hastaneden bir hikaye paylaştı. Çok hasta olduğu belliydi. Takip edebildiğim ve anlayabildiğim kadarıyla hastalığı ve son günlerini de instagram üzerinden küçük dijital bir şiire dönüştürdü. Çünkü asıl sonu işaret eden 15 Eylül'den önce de, çok sağlıklı görünmediği fotoğraflarını, ya da bir musluğu, vanayı, "anlamsız" çarpıcı bir boşluk, belirsizlik fonuyla paylaşıyordu. Bir takım birbiriyle ilgisiz imgeler sonra halsiz ve sağlıksız görünen bir Komet fotoğrafı. Kalp emojisini cevapsız bırakmayan dijital bir karşılık. Dijital evrenin az enerji gerektiren avantajlı iletişim araçları. Kalp, like, kırık kalp. Biraz daha zamanı olsa bu instagram aleminin şiirini yazar ve röntgenini çekerdi, önümüze koyardı. Yapıyordu da. Ölümü arkadaşlarına dijital olarak kısa ve sözsüz anlattı.
Mutlaka anlatmamız gerekmeyen bir şeyi anlatmak o şeyin kendisini şiire dönüştürüyor. Hayatı ve düşünmeyi o kadar iç içe geçirmiş ki Komet, ölüme doğru halini sergileyerek, belki biraz önemsizleştirerek, ölümünü henüz hayattayken imgesel olarak içermeyi denedi ve yaptı da. Kederi hafifleten bir düşünme ödevi bıraktı. Çok özleyeceğiz, o ayrı.
O Değilse Başkasıdır'dan
Keşke daha yakışıklı olsaydım
Saçlarım mesela sarımsı kırmızı olsaydı
Beş on santim daha uzun boylu olsaydım
Ailem zengin olsaydı, mirasım olsaydı
Çocuk yaşta birkaç yabancı dil öğrenmiş olsaydım
Çok iyi bir burjuva çevresinde eğitilseydim Daha akıllı olsaydım
Güzel konuşma yeteneğim olsaydı
Çok iyi çocuklarım ve torunlarım olsaydı
Güzel bir otomobilim ve ehliyetim olsaydı
Atım olsaydı, ona binebilseydim
Çiçeklerim olsaydı onları sevseydim
Yoksullara, özürlülere yardım edebilseydim
Keşke iyi bir şarkıcı olsaydım
Keşke futbolcu olsaydım Fenerbahçe'de sağ iç oynasaydım Beşiktaş'a, Galatasaray'a goller atsaydım
Keşke ödüller kazansaydım
İnsanlar beni içtenlikle, iyilikle yad etselerdi
Ne iyi olurdu
Belki daha iyi resimler yapar, daha güzel şiirler yazardım"
(AEK)