IŞİD’in Kobanî’ye yönelik saldırılarına karşılık 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobanî Davası'nda sona geliniyor.
Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki duruşma salonunda görülen duruşma kimlik tespiti ile başladı.
İki yılı aşkın süredir görülen davada, bugün tutuklular karar öncesi son beyanlarında bulundular.
Duruşmada ilk olarak tutuklu Ali Ürküt konuştu.
Ürküt: Bu dosya derhal düşürülmeli
“Bu dosyayla ilgili ilk sözünü siyaset söyledi” diyerek sözlerine başlayan Ürküt, “Bu dosya siyasi saiklerle önce savcılığın önüne, sonra da sizin önünüze konuldu. Dolayısıyla kamuoyunun vicdanına mahkûm edilmiş ilk sözü iktidar söyledi. İnanıyorum ki bu tarihte de böyle anılacak” dedi.
Ürküt, savunmasının devamında şunları söyledi: “Savcılık ve mahkeme siyasi iktidarın kendilerine biçtiği role uygun olarak kendilerine düşeni yaptı. Önce tamamen gerçek dışı, gerçeklikle alakası olmayan bir iddianame hazırladı. İddia makamı bir sürü yalan tanıkların beyanları ile iddianame hazırladı ve savcılık da onun devamında mütalaa hazırladı.
Tabii ki asıl sıra ve son söz sizdedir. Üç yıldır dilimiz döndüğünce söyledik ve yalan iddialara cevap vermeye çalıştık. Sözümüzü söylemeye devam edeceğiz. Çok fazla uzatmayacağım ama bir tarihi hatırlatma yapacağım. Seyit Rıza'ya son söz sorulmuş ve ‘Ne istiyorsun’ denilmiş. Seyit Rıza’da ‘Oğlumu benden sonra idam edin’ demiş ama mahkeme heyeti tam tersini yapmış ve oğlunu kendisinden önce idam etmişler.
Yine Adnan Menderes’i idam edenler bugün tarihte nasıl anılıyorlar hepimiz biliyoruz. Deniz Gezmişlerin, üç fidanların kalemini kıranların tarihten nasıl anıldıklarını herkes biliyor. Gezi ve Kobanî Kumpas davaları da böyle anılacak tarihte. Dolayısıyla hukukun gereği, adaletin gereği yapılacaksa bu dosya derhal düşürülmeli. Son olarak ve sözün en önemlisi, bizi yalnız bırakmayan başta avukatlarımıza ailemize ve herkese çok teşekkür ediyorum.”
KOBANÎ DAVASI
Karaman: Savcılık tanıkları kendi getirdi, ifadeleri de kendi kurguladı
Altınörs: Sözümüz özgürlük içindir
Ardından konuşan tutuklu Alp Altınörs, “Sözümüzden dönmeyiz, çağrımızı inkardan gelmeyiz” diyerek sözlerine başladı.
Altınörs, konuşmasına şöyle devam eti: “Sözümüz özgürlük ve sosyalizm içindir. Kalemle yazılanı balta ile kesemezsiniz. Halkların dayanışmasını yargılayamazsınız. Milyonların yazdığı bir tarihi mahkeme salonlarında yalancı tanıklarla, kumpas davalarıyla yeniden yazamazsınız. Bizim bu davada ilk sözümüz ile son sözümüz aynıdır.
Çağrımız meşrudur; bir soykırımı önleme amaçlıdır. Mahkeme heyeti olarak size düşen, bu kumpas davasının kapağını kapatıp, beraatla sonuçlandırmaktır. IŞİD terörüne, IŞİD soykırımına karşı yapılmış bir çağrıyı mahkum ederseniz; isimleriniz IŞİD’in yanına yazdırmış olacaksınız. Demokratik protesto çağrısı yapmak suç değildir. Halkların Demokratik Partisi'ne üye olmak, merkez yürütme kurulunda yer almak da suç değildir. Bunların tümü anayasanın koruması altındaki demokratik haklardır. Dolayısıyla ortada hiçbir suç yoktur. Ama peşinen yatın vardır. Beraatımızı, beraatımızı, beraatımızı talep ederim.”
KOBANÎ DAVASI
Ölbeci: Kadınlar bu seviyelere çok büyük bedeller ödeyerek geldi
Akat-Ata: Barış isteyenler amacına ulaşacak
Altınörs’ten sonra konuşan tutuklu Ayla Akat - Ata da özetle şöyle dedi: "Er ya da geç bu ülkede barış isteyenler, savunanlar, örgütleyenler, bunun için bedel ödemeye hazır olanlar amacına ulaşacaktır. Buradan son sözüm; ezilen tüm halkların özgürlük mücadelesine duymuş olduğum saygının gereği olacaktır. Ve onlar için de bu mücadelenin ezilen tüm dünya halkları için verilen bir mücadelenin parçası olduğu hissi ile ifade edeceğim. 'Yaşasın halkların kardeşliği, yaşasın ezilen halkların özgürlük mücadelesi' diyorum. 'Yaşasın kadınların özgün, özerk, örgütlü mücadelesi' diyorum. En son olarak da Jin Jiyan Azadî…”
KOBANÎ DAVASI
Tuncel’den mahkemeye: Cüppelerinizi çıkarın, AKP’liler karşımıza gelsin
Aşan: Son sözümüz hiçbir zaman bitmez
Son sözleri istenen Aynur Aşan ise “Son sözümüz hiçbir zaman bitmez” dedi ve devamında şöyle konuştu: “Dolayısıyla bizim için durmak yoktur. Biz sürekli mücadele edeceğiz, çalışacağız. Bir davayla ilgili de birkaç cümle söylemek istiyorum. Türkiye, tarihinde yeni bir adaletsizlik sayfası açtı. Bu dava Sokrates'in davasıdır. Sokrates; ‘Benim yargılanmam bir sunumdur. Atina soylularına bir sunumdur’ der. Bizim yargılanmamız da böyledir.
Sizin burada yargılanan insanların suçsuz olduğunu bilmemenize imkân yok. Sizin bir iradeniz vardı bu davada ama siz bunu yapmadınız. Bizler, bugüne kadar söylenmesi gereken her şeyi söyledik. Onun için sizin de vaktinizi ve arkadaşlarımın da vaktini almak istemiyorum. Son olarak şunu söylemek istiyorum; nerde olursak olalım kadın mücadelesi sürecek. Kadın özgürlük mücadelesi sürecektir. Biz de sürdüreceğiz. Bu mücadele alanının zindan olmamasını temenni ederim. Ve bu alanların miting alanları olmasını, sokaklar olmasını temenni ederim. Bu çerçevede yaşasın halkların birliği. Bize burada desteğini esirgemeyen herkese çok teşekkür ederim."
KOBANÎ DAVASI
Gültan Kışanak’tan mahkemeye: Siz kimsiniz beni yargılıyorsunuz?
Yağcı: Adil yargılanamadık
Aşan’dan sonra savunma yapan tutuklu Ayşe Yağcı, “Son söz olduğu için çok fazla da uzatmayacağım. Dün de söyledim; umarım vereceğiniz karar Türkiye demokrasisi açısından önemli bir karar olur. Karar ne olursa olsun elbette ki beklentim benim ve arkadaşlarımın özgürlüğüdür. İşlemediğim bir suç yüzünden dört yıldır tutkulu bulunmaktayım. Adil yargılanamadık. Tüm hukuksuzlukları ortaya koyduk. Bunları çok uzun uzun daha açmayacağım" dedi.
Selahattin Demirtaş’ın Kobanî Davasındaki beyanının tamamı (2-4 Ocak)
"Son sözümü halkların kardeşliğine ithaf ediyorum"
“Son sözümü Türk ve Kürt halklarının kardeşliğine ithaf ediyorum” diyerek konuşmaya başlayan tutuklu Bülent Parmaksız, şöyle devam etti: “Ben halklar arasındaki eşitliğin ve özgürlüğün ancak sınıf kardeşliğiyle kurulabileceğinin farkındayım. Bundan dolayı iki halk arasında kurulmuş olan bu tarihsel birliğin sınıf kardeşliğine evrilmesini diliyorum. Konuşmamı ayrıca iki yıl önce yitirdiğim babama ithaf ediyorum.
Bizim tarafımız Nazım'ın, Nazım Hikmet'in dediği taraftır. İnsandan, ezilenlerden, emekçilerden, ezilen halklardan yanadır. Sosyalizm insanlığın geleceğidir. Buna yürekten inanıyorum. Bu inancı tarihten gelen gücümüzden ve haklılığımıza olan güvenden alıyorum. Karmatiler'den Büyük Oğuz Ayaklanmasına, Babailerden ve Şeyh Bedreddin’den Mustafa Suphi’lerden Hikmet Kıvılcımlı, Behice Boran, Hayri Durmuş ve Deniz Gezmiş’lere, ezilenlerin hak ve adalet mücadelesi sürüyor sürecek. ‘Saraylar, saltanatlar çöker; kan susar bir gün. Zulüm biter. Menekşeler de açılır üstümüzde. Leylaklar da güler. Bugünlerden geriye bir yarına gidenler kalır, bir de yarınlar adına direnenler. Bitmedi daha, sürüyor o kavga ve sürecek. Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek.’ Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği, yaşasın sosyalizm.”
(RT)