Kobanî davası Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görülüyor.
TIKLAYIN - Adalet, siyaset ve hukuk: Kobani Davası
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi yargılanıyor.
3 bin 530 sayfa ve 324 klasörden oluşan iddianamede 108 siyasetçi için “Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” ile 37 kez “insan öldürme” başta olmak üzere pek çok suçtan ceza isteniyor.
“Leyla direnişin sembolü olmuştur”
MA’nın haberine göre, eski HDP MYK Üyesi, tutuklu siyasetçi Zeynep Ölbeci, beyanının devamında tarihteki Kürt kadın hikayelerini anlattı.
Irak’taki Baas rejimine karşı direnen Leyla Qasim’ı işaret eden Ölbeci, Leyla Qasim’ın 13 Mayıs 1974 tarihindeki idamı öncesi sarf ettiği, “Beni öldürün fakat şu gerçeği de bilin ki benim öldürülmemle binlerce Kürt uyanacak” sözlerini hatırlatarak, “Bu şekilde Leyla direnişin sembolü olmuştur. Sonraki yıllarda doğan kadınlara Leyla ismi takılmıştır. Kendi direnişleriyle kendilerini büyüten kadınlar ne Enfal’i ne de diğer soykırımları tanımıştır. Sadece direnişleriyle hayallerine ulaşmak istemişlerdi” diye konuştu.
“Halk sorunlarını dile getirdiği için soykırım ile yüz yüze kaldı”
Türkiye’de Kürtlere dönük 100 yıldır süren inkâr ve imha politikalarına dair değerlendirmelerde bulunan Ölbeci, Kürtlere ve azınlıklara dönük katliamların Türk halkına en ufak bir fayda sağlamadığının altını çizdi, “Halk kendi siyasi, kültürel sorunlarını dile getirdiği için soykırım ile yüz yüze kalmıştır” dedi.
1926’daki Şeyh Said isyanının ardından İttihat-Terraki’ye karşı gerçekleşen direnişleri örnek gösteren Ölbeci, Rınde Xanım’ın gösterdiği kahramanlığı anlattı: “Rınde Xanım büyük bir komutanlık yapmaktadır. Bu isyanda yaralanarak tutuklanıyor. İttihat-Terakki komutanı, Rınde Xanım’a tecavüz etmek istemektedir. Bunu kabul etmeyen Rınde Xanım, komutanın talebi karşısında kendisini Malabadi Köprüsü’nden aşağı atmıştır.”
“Bütün yaşamı halkının özgürlüğü için geçmiştir”
Koçgiri şairi ve toplum önderi Alişêr’e, tüm yaşamında eşlik eden Zarife Xanim’ı anlatan Ölbeci, Zarife’nin askeri ve siyasi yönden kadınlar için “eşsiz bir sembol” olduğunu ifade etti. “Bütün yaşamı halkının özgürlüğü için geçmiştir” diyen Ölbeci, Zarife Xanim’ın vahşice katledildiğini belirterek; özgürlükleri için mücadele eden kadınların erkek egemen sistem için düşmanca yaklaşımlara maruz bırakıldığını aktardı.
“Sakine, Dersim ruhunun bugünkü temsilcisiydi”
Ölbeci, sözlerine şöyle devam etti:
“Direniş çarkının üyeleri olan, Leyla, Bese, Zarife ve Gülizer’in mücadelesi, Diyarbakır zindanlarında devralındı. Diyarbakır zindanları bu çarkın en onurlu halkasıdır. Kürtler üzerine dökülen betonlar oralarda parçalandı.
Oradaki direnişçilerden bir tanesi de Sakine Cansız’dı. Sakine Cansız, 9 Ocak 2013’te Paris’te 3 arkadaşıyla birlikte katledildi. Biz bu soykırımın amacını çok iyi biliyoruz. Kürt halk önderi Abdullah Öcalan tarafından başlatılan çözüm sürecinin karanlık güçler tarafından ortadan kaldırılması amaç edinilmiştir.
Bu olayı soruşturmak üzere Türkiye ve Fransa devletleri tarafından ortak bir komisyon kuruldu. Bilindiği gibi Erdoğan o zaman başbakandı. FETÖ meselesi çıktıktan sonra katliamın FETÖ tarafından gerçekleştirildiği söylendi.
Olabilir ama şunu da biliyoruz ki bu anlayış Erdoğan’ın anlayışının da ta kendisidir. Sakine, Dersim ruhunun bugünkü temsilcisiydi. Kürt ve dünya kadınları için özgürlük temsilcisidir. Kürt kadınları Sakine’nin yolunda mücadele göstereceklerdir.
“1990’lı yıllar, Kürt halkı için ateşte sınanma yıllarıydı”
Kürt kadınları 1990’lı yıllarda demokratik siyasi mücadeleye dahil oldu. Tüm kurumlarda cesur bir biçimde rollerini aldılar. Kadınlar bu seviyelere çok büyük bedeller ödeyerek geldi. Bir yandan devletin baskı ve zorbalıklarına karşı mücadele ederken bir yandan da ev içinde abi, baba, eş gibi erkek zihniyetine karşı mücadele ettiler.
1990’lı yıllar, Kürt halkı için ateşte sınanma yıllarıydı. Bu süreçte Hizbul-kontraların katliamları ve faili meçhul cinayetler ile karşı karşıya kalındı. Ancak biz bunların faillerinin belli olduğunu biliyoruz. Türkiye sistemi bunları açığa çıkarmak istemedi. Nasıl ki Kobani sürecinde vahşi bir biçimde halkı katlettilerse o dönemde insanları katlettiler. Bununla halkın gözünü korkutmak istediler.
“Binlerce köy yakılıp boşaltıldı”
Tansu Çiller’in ortaklarıyla beraber Kürt halkı üzerinde yürüttüğü politikayı herkes biliyor. Binlerce köy yakılıp boşaltıldı. Halk mecburen Türkiye metropollerine göç etmek zorunda kaldı. Metropollere göç etmek zorunda kalan Kürtler; sokaklarda, gecekondularda geleceksiz bir biçimde yaşamak zorunda bırakıldı.
Halk nefes alabilecek durumda dahi değildi. Bu süreç kadınlar ve kadın yaşamı üzerinde daha çok etkili oluyordu. Devlet de artık kabul ediyor ki 17 bin faili meçhul cinayet işlendi. Uzun bir süredir yakınlarının kemiklerini isteyen analar, Süleyman Soylu’nun hakaretlerine maruz kalmışlardı.
Anneler ne zaman alanlara çıktıysa, Soylu onları yerlerde sürükleye sürükleye, işkence ede ede engelledi. Onların şahsında tüm halklara ve insanlığa hakaret edildi. İnanıyorum ki bir gün bunun hesabı da sorulur. Halklarımız bunun hesabını soracak.”
Ölbeci, esasa dair savunmasına bugünkü duruşmada devam edecek. (AS)