Çizim: Ercan Altuntaş
Kobanî davasının 20. duruşma periyodunun 2. oturumu Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde dün görüldü.
TIKLAYIN-Adalet, siyaset ve hukuk: Kobani Davası
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi yargılanıyor.
TIKLAYIN - “Mahkeme, iktidarın çizdiği sınırdan çıkamıyor”
TIKLAYIN - “Kobanî davasında mahkeme, kendi yarattığı hukuku uyguluyor”
Sincan Cezaevi'nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.
Kışanak: Araştırın diyorum, reddediyorsunuz
Dünkü oturumda eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak savunmasına kaldığı yerden devam etti:
“Siyasi saiklerle açılan bir dava olduğunu herkes biliyor ve AİHM kararıyla netleşti. Neden siyasi saiklerle açıldığına dair size taleplerimi ilettim ama hepsini reddettiniz. Bir çete liderinin kabul ettiği iddianameyi kendime zul olarak görüyorum ve reddediyorum. Adalete olan saygınız varsa bu işlemlerin yeniden baştan başlatılması gerekiyor.
“Size hangi belediyelere hangi kayyımların atandığını sordum ve burada ayrımcı bir durum var. Demokrasi için mücadele eden bir partinin önünü kesmek ve kendi bekasını sürdürmek isteyen bir iktidar var. Eğer ben tutuklanmasaydım iktidar Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine kayyım atamayacaktı. Belediyeye el koyan iktidar, beni cezaevine gönderen sahte delil çıkaran kim polis, emniyet. Bunları araştırın diyorum, reddediyorsunuz.
“Bir tane yolsuzluk, hırsızlık iddiası bulamadılar”
“İçişleri Bakanına, ‘2015’ten bu yana Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine kaç müfettiş görevlendirdi?’ diye yazın. Bir tane yolsuzluk, bir tane hırsızlık iddiası bulamadılar. O yüzden bu kumpas dosyaları hazırlanarak hakkımızda tutuklama kararı verildi.
“Anayasa orada dururken, demokrasi kılıfına bürünen ve faşizmini bunlara rağmen dayatanlara biz de hesap sorarız. Türkiye’de denetim diye bir şey yok. Bu ülkenin altına gerçekten dinamit koyuyorsunuz. Bir ülkenin huzuru demokratik hukuktur. Bunu rafa kaldırıyorlar, siz de bunun önünü açarak devam ediyorsunuz. 6 yıldan beri kamuoyunun gözü önünde siyasi operasyon yapılırken, İmamoğlu’na yapılan şeyin siyasi bir karar olmadığını söyleyemezsiniz. Dünyanın hiçbir yerinde yerel demokrasiye bu kadar müdahale edilmemişti.
“Yerelde demokrasi yoksa, ülkede de yoktur”
“Yargının ne kadar siyasallaştığını cumhurbaşkanı adayları tartışılırken görüyoruz. 6 yıldan beri Gültan Kışanak’ı, Demirtaş’ı, Yüksekdağ’ı cezaevinde tutanlara güveniyorlar. Bugün bunlara karşı sesimizi çıkarmazsak, faşizm yarın kapımıza geldiğinde sesini çıkaracak kimse kalmaz.
“Yerelde demokrasi yoksa, bu ülkede demokrasi yoktur. Türkiye’de bir bölünme korkusu oluşturulmuş ve her türlü kirli işlerini bunun üzerinden yürütüyorlar. Bunu defalarca söyledik; bölünme derdimiz yok, eşit bir şekilde yaşamak istiyoruz. Tüm Türkiye halklarına sesleniyorum: Bu ülkede bir bölünme sorunu yok, bu ülkede bölünme korkusu yaratılarak iktidarı yürütme sorunu var.
“KHK ile oldu bittiye getirdiler”
“Merkezi otoriter rejim inşa etmek istediği için yerel yönetimi ortadan kaldırmak istedi. Bugün İmamoğlu kararı için İçişleri Bakanı ‘Danıştay kararı vermeden görevden alamam’ dedi. Biz neden içerideyiz? Siyasi bir müdahale ile iki ayda bir diye diye 3 yıl boyunca geçici görevden uzaklaştırma kararını uzattı. Kendisine bir alan açtı, Anayasaya aykırı bir şekilde KHK ile oldu bittiye getirdiler.
“Belediye meclisinde de HDP çoğunluktaydı ve kendi içinde birini seçebilirdi. Sırf bunun önüne geçmek için KHK gibi ucube bir yasa çıkardılar. Bir yasanın kabul edilmesi için usul şartı önemli değil mi? Usul şartını yerine getirmeden kabul edilen KHK var. Bu ülkenin beş kuruşunu denetleyecekler ya o yüzden bu yasayı çıkardılar. Hadi ben suçluyum diyelim ama bizim meclis üyelerimiz yeniden çalışırlardı ama ona da izin vermediler. Bu keyfi bir rejimdir.
“Halkın iradesini gasp ettiniz”
“Bu kadar çürümüş bir sisteme, Kürtlerin iradesini yok sayıyor diye rıza gösterenlere de yuh olsun. Ben kendim iki liralık faturasız bir harcama gördüm ve buna tepki gösterdim. Bu tepkim için bugün buradayım. Ama kayyımlar sahte fatura düzenleyip parayı cebine indirdiler ama hesap sormadılar. Yazık değil mi bu halkın parasına, yandaşlara peşkeş çekilsin diye mi alınıyor?
“Hırsızları, kayyımları, yolsuzları doldurdunuz oraya halkın iradesini gasp ettiniz. Önce gidin alnınızdaki kara lekeyi temizleyin, kayyımlarınızdan hesap sorun. Ben belediye eşbaşkanı olduğumda ailemden tek bir kişi bile gelmedi, izin vermedim.
“Sorun bakalım ne kadar yandaş doldurmuşlar oraya, neleri çarçur etmişler. Bunun hesabını soramazsınız, bu çürümüş yönetim her şeyi bitirir. Her şey bir yalanla başlar, bir hırsızlıkla başlar. Halkın iradesini gasp ettiler, yerel demokrasiyi rafa kaldırdılar, barış ihtimalini kaldırmaya teşebbüs ettiler.
“Neden kadınlar kent yönetimine gelemiyor?”
“Kadınları yönetimden uzaklaştırdılar. Sabah akşam seçme ve seçilme hakkını veren ilk ülke olmasıyla övünürken, yerel yönetimlerde kaç kadın var bir baksanıza. Ayıp değil mi? Neden kadınlar kent yönetimine gelemiyor?
“Yerel yönetimlerdeki kadınların varlığı başlı başına güvenli. Kadın haklarının en iyi ifadesini kadınlar yapabilir. O yüzden eşit temsiliyet gerekiyor. Yerel yönetimlerde kadın temsiliyetini yükselttik ama kayyım ne yaptı? Erkek kayyımların yaptığı en başarılı iş kadın dairelerini feshetmek oldu. Bütün bunları ortadan kaldırmak için kadın kurumlarını kaldırdılar. Kadına yönelik şiddeti, kadın yoksulluğunu önleme imkanlarını ortadan kaldırdılar. Kadın cinayetlerinin artışı ile durumu görüyoruz.
“Demokrasi çoktan gömüldü üstüne Fatiha okundu. Kentin kimliğini değiştirme maharetine girdiler. Türkiye’de beka hesabı, cebini doldurma hesabına giriyorlar ama gerçek hesapları hırsızlık. Biz böyle bir ülkede yaşıyoruz.
“Ismarlama delillerle tutuklandım”
“Benim tutuklanmama ve yargılanmama yargı karar vermedi, İçişleri Bakanı ve iktidar verdi. Bizim söylediklerimizi propaganda gibi algılıyorsunuz, ben size tek tek olan şeyleri anlatıyorum. Buraya yazın öğrenin, kanıtlansın diyorum.
“Benim belediyeye kayyım atanması için ısmarlama delillerle tutuklandığım ortaya çıkacaktır. AYM’ye bireysel başvuru yaptığımda suçsuz olacağım kanıtlanacağı için uydurma kumpaslarla ortaya çıktılar. Uzun tutuklamaya girmesin diye de Kobanî Kumpas Davasını araya soktular.
“Saray’ın özel tutuklama listesi var”
“Saray’ın özel olarak tutuklama listesi var. Biz size bunu söylediğimizde, delilleri toplayın dediğimizde reddediyorsunuz. Malatya’daki yargılandığım dosyaların mükerrer olup olmadığına dair avukatlarım sorulmasını talep etmiş ama onu reddettiniz. İlla tutmak istiyorsanız tutun, ceza verecekseniz verin. Ama burada dürüst bir yargılama yapılıyormuş gibi yapmayın.
“Emir kuluysanız, emir kuluyum deyin. Adaletli bir yargılama yapıyormuşsunuz gibi de göstermeyin. Biz Türkiye ve Kobani’dekiler yan yana olsun istiyoruz. Kobani’de eski bir depoda Kızılay’ın resmi görevlileri vardı. O yardımları alıp sınırda Kobani halkına veriliyordu. Bu çok iyi bir şey, doğru olan durumu kumpas bir hikayeye dönüştürdüler. Bunu anlamanızı istiyoruz. Sabah akşam bu iktidar Kobani’den insanlar geldi diyor. Evet, geldiler ve o zaman hepsine birlikte kol kanat germeye çalıştık.
“Yardım koridoru dedik, suçlu ilan edildik”
“Emperyalistler içeride bir plan kuruyorlar, buna karşı demokratik bir rejim kurulsun, bunun için çalışalım diye Ahmet Davutoğlu ile defalarca görüştük. Emperyalistlerin oyununa gelmeyin, Türkiye’yi IŞİD’in arka bahçesi yapmayın dedik.
“Kürtler ve Türkler tarihte olduğu gibi farklı kültürel kimlikler olarak demokratik bir yönetimde buluşsunlar dedik. Yardım koridoru açılsın dediğimiz için neden biz suçlu ilan edildik? Askeri mahkemeler bile bu kadar değildi, en azından bir şeyler kılıfına uydurmaya çalışılıyordu. Bu iddianame toparlanmaz, kökü yalan. Yapmanız gereken şey şu; çekilin bu davadan, kendinizi kurtarın.
“Hukuku bu kadar ayaklar altına almayın”
“Bizi üç- beş gün daha fazla içeride tutacaksınız diye hukuku bu kadar ayaklar altına almayın. Hakkımızda ‘kuvvetli suç şüphesi var’ ama hakkımda o kadar dosya olmasına rağmen kaçmadım, kaçmayı düşünmedim.
“Birileri bizim kaçmamızı istiyor ama ben annemin, babamın mezarını bırakıp bir yere gitmem. Bana kaçmam için defalarca söylediler ama kaçmadım. İçişleri Bakanının ‘Seni tutuklayacağım’ diye haber göndermesine rağmen kaçmadım. Bir daha benim için ‘kaçma şüphesi’ diye yazmayın. Şu dosyada sizin pencerenizden baksak bile tutuklanmama dair bir şey yok. Bizlerin önüne bir enkaz, bir çöplük koyarak savunma hakkımızı zaten gasp ediyorsunuz.
“Savunmamı da siz savunmadan kaçtığımızı söylediğiniz için yaptım, hazır olduğumdan değil. Yeni bir iftira atmayın diye. Suç mu işledik, başımızın eğileceği bir şey mi yaptık? Hayır. Buradaki hiçbir arkadaşım birine zarar vermez, verseydik utancımızdan buraya dahi çıkamazdık.
“O gün o olayları durdurmak için nasıl mücadele ettiğimizi anlatmak için çıktık buraya. Kimseyi bir şeye azmettirmedik, bir kişinin canın yakılmasına dair bir çağrımız yok ama bunların da sizin için kıymeti yok.
“Ülkenin bütün geleceğini rehin aldılar”
“Başından beri Çözüm Sürecini ortadan kaldırmak isteyen bir ekip var. Hükümet ve devlet resmi olarak bu sorunu konuşarak çözmek istiyoruz dedi ve biz de katkıda bulunduk. Oslo’da görüşmeler yapılırken, Diyarbakır’da insanların evlerine koçbaşıyla girildi, insanları sıraya dizerek fotoğraflarını paylaştılar.
“Hükümet bunu biliyor, biz bunu konuştuk. Birileri silah bıraksın dedi, tamam denildi ama o zaman da Oslo’da görüşmeler yapılıyordu. O da provoke edildi, bunu da hükümet ile konuştuk. Kamuoyunda öyle bir kıyamet koptu ki sonra bize, ‘Siz bu eylemlerin ortaya çıkmasına sebep oldunuz’ denildi.
“Hakan Fidan ifadeye çağırılacaktı Oslo görüşmeleri sızdırıldı, yetmedi Kobani eylemlerini araya soktular o da yetmedi, 17 Aralık’ı araya soktular. Bu ülkenin bütün bir geleceğini rehin aldılar. Ülkenin geleceğinde herkesin hakkı var. Bu ülkeyi sonsuz savaş politikalarına teslim etmeyin. Bu ülkede savaşları çıkaranları, bu ülkeyi bu hale getirenleri bulup hesabını sorduktan sonra beka olur. Öyle ‘beka beka’ demekle olmaz.”
Duruşma yarın devam edecek. (AS)