* Çizim: Ercan Altuntaş
“Sorgular tamamlanmaksızın yapılan tüm tanık dinleme işlemleri hukuka aykırı ve mahkemenin bu tavrı, tutukluluğa devam gerekçesi üretmek için…”
Kobanî davasındaki yargılama usullerini, tanıkların nasıl dinlendiğini, mahkemenin tavrını, savunmaların alınma süreçlerini ve tabii Aysel Tuğluk’un beyan vermeye zorlanmasını dava avukatlarından Sipan Cizreli ile konuştuk.
Temelde siyasi olan yargılamayı, “Usul esastan mukaddemdir” ilkesi üzerinden değerlendiren avukat Cizreli, mahkemenin yargılamayı bir an önce bitirmek üzere hareket ettiğini ve bu sebeple Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki kanunların da gözardı edildiğini açıkladı.
Önce sanık sonra tanık konuşur ama…
İlk olarak davada en çok göze çarpan konulardan biri olan tanık dinleme usulünü sorduğumuz Sipan Cizreli, şu bilgileri verdi:
“Gelinen aşamada 21’i tutuklu 108 yargılanan siyasetçilerden 12 siyasetçinin henüz sorguları tamamlanmadı. Ceza Muhakemesi Kanunu, Madde 206’ya göre, sanığın sorgusu yapıldıktan sonra delillerin ortaya konulmasına geçilir. Bu nedenle tanıklar da sanığın sorgusu yapıldıktan sonra dinlenmelidir. Ancak Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından henüz tüm yargılananların sorgusu tamamlanmadan delillerin ortaya konması aşamasına geçilerek tanık dinlenilmeye başlandı. İlk olarak bu kapsamda sorgular tamamlanmaksızın yapılan tüm tanık dinleme işlemlerinin hukuka aykırı olduğunu ve mahkemenin bu tavrının tutuk devam gerekçesi üretmek için olduğunu söylemek mümkün.
Her tanıkta başka bir hukuka aykırılık
“Bu temel hukuka aykırılığın yanı sıra dinlenen her tanıkta heyetin başkaca kanuna ve hukuka aykırı işlemleri ile karşı karşıya kaldık. Nitekim tanık dinleneceği günler heyet başkanının tavırlarının her zamankinden farklı ve gergin olduğunu belirtmek gerekir. Adeta yaşanacak usulsüzlükleri örtmeye ve yargılananları ve biz müdafileri provoke ederek tabiri caiz ise üste çıkmaya çalışan tavırlarla karşılaştık.
“Yargılamaya dayanak iddianamede iki gizli, iki açık tanık olmak üzere dört ana tanık mevcut. Dinlenen diğer tanıklar ise yargılanan siyasetçilerin birleşen başkaca dava dosyalarında yer aldıkları için Kobanî dosyasında dinlenilmesine karar verilen tanıklar. Dolayısıyla birleşen dava dosyaları tanıklarının daha önce kimin hakkında ifade verdiyse onun ilgili beyanının alınması gerekirken heyet tarafından bu tanıklara tüm yargılananlar siyasetçiler ve 6-8 Ekim olayları sorularak tanıkların beyanlarını usulsüz bir şekilde genişletildi.
Tanığa ifadesi ile ilgisiz sorular
“Örneğin, dinlenen gizli tanık 225A (kısaca) aslında Ayla Akat Ata’nın Kobanî dosyası ile birleşen dava dosyasının tanığı ve daha önce sadece Ayla Akat Ata hakkında ifade vermiş bir tanık. Buna rağmen 2 Haziran 2022 tarihinde SEGBİS aracılığı ile beyanı alındığı esnada heyet başkanı tarafından tüm yargılananların isimleri okunarak örgüt ile bağlantıları, 6-8 Ekim olaylarındaki rolleri gibi önceki ifadesi ile ilgisi olmayan sorular yönetildi.
“Tanık ise heyetin sorularının ardından daha önce Kobanî Davası’na veya Kobanî olaylarına ilişkin tek bir beyanı olmamasına rağmen önceki ifadesinin dışına çıkarak hakkında ifade vermediği birçok yargılanan siyasetçiye dair beyanda bulundu.
“Aslında burada bir kez daha dosya kapsamında somut delillerin olmaması nedeniyle mahkeme heyetinin bir çaba içinde olduğunu görüyoruz.
Kamerada gözüken mavi tişörtlü kişi…
“Mahkeme heyetinin bu delil üretme çabasına tanık dinlenme işlemlerinin her aşamasında şahit oluyoruz. Heyetin, açıkça tanıklara yönlendirici sorular sorduğunu söylemek mümkün. Öyle ki heyet, 2 Haziran 2022 tarihli duruşmada bir adım daha öteye geçerek gizli tanığın teşhis etmesi için SEGBİS kamerasının siyasetçiler Pervin Oduncu ve Aynur Aşan’a doğru yönetilmesini istedi. Bununla da sınırlı kalmayan heyet başkanı, “Evet 225, kamerada gözüken mavi tişörtlü kişi Aynur Aşan. Onunla ilgili bir bilgiye sahip misiniz, tanıyor musunuz?” diyerek adeta tanığın beyanını kendisi şekillendirdi.
“Mahkeme heyeti, bu davayı daha ilk günden itibaren bir an önce bitirme motivasyonuyla hareket ediyor. Sorgular tamamlanmadan tanık dinlenilmesine geçilmesi, müştekilerin huzurumuzda dinlenmemesi gibi birçok usulsüzlük aslında bu nedene dayanıyor.
Gizli tanıklar Mahir, Ulaş ve Seher
“Son olarak ise gizli tanıklar Mahir, Ulaş ve Seher’in hafta sonu açılan bir duruşmada yargılanan ve müdafiler olmaksızın dinlenmesi bu motivasyonun ürünüdür. Mahkeme heyeti söz konusu usulsüzlüğü gizli tanıkların ‘yaşam hakkı’ gibi soyut bir gerekçe ile açıklıyor. Aslında mahkeme heyetinin gizli tanıkları gizli dinlemesi altında yatan sebep yargılanan siyasetçilerin ve avukatların soruları ile tanığın çelişkiye düşmesinin önüne geçmek.
“Gizli tanıklar yargılamanın başında beri aleyhte delil üretmek için kullanılan bir araç. Tüm tanık beyanlarının çürütülmesi mahkeme heyetinin başkaca yollara başvurmasına yol açtı. Tanık Koruma kanunu kapsamında korunan gizli tanığın gizli dinlenmesi yargılamanın başından beri devam eden kumpası bir kez daha gözler önüne seriyor.
“Daha önce de ifade ettiğim gibi, mahkeme heyeti delil üretme ve davayı bir an önce bitirme çabası içerisinde. Bu nedenle hukukun hiçe sayıldığı bir yargılama yapılıyor. Gizli tanıkların bir kısmının ifadelerinin aynı olması, mahkeme heyetinin tanıkları yönlendirmesi, koruma altında olan tanıkların soyut gerekçeler ile gizli dinlenmesi, tüm usulsüzlükler ilişkin yargılanan siyasetçiler ve avukatlarının itirazlarının defaatle reddedilmesi mahkeme heyetinin niyetini ortaya koyuyor.
“Kobanî yargılamalarında mevcut yargı düzeninde ortaya çıkan tüm hukuksuzları da aşan bir hukuksuzluk ile karşı karşıyayız. Daha önce hiç karşılaşmadığımız ve hukukta yeri olmayan bir tanık dinleme usulü ise yargılamayı sürdüren mahkeme heyeti duruşma salonunda kendi yarattığı hukuku dayatıyor.”
“Kendimi savunabilecek durumda değilim”
Avukat Cizreli, demans hastası olan Aysel Tuğluk’un zorla savunmasının alınmasına çalışılmasını da şöyle değerlendirdi:
“Hakkında demans teşhisi konulan Aysel Tuğluk, ilk olarak 28 Haziran 2022 tarihinde kimlik tespitinin yapılması amacıyla SEGBİS aracılığı ile duruşmaya bağlandı. Kimlik tespitinin ardından heyetin savuma almaya çalışmasına karşı avukatların Aysel Tuğluk’un yeniden ATK’ya sevk edildiğini belirtmesine rağmen mahkeme heyeti “Sanığın ATK sevk edilmesi, sanık hakkında rapor düzenlenmesi sanığın savunmasının alınmasına engel teşkil eden bir durum değildir” şeklindeki gerekçe ile Aysel Tuğluk’un avukatlarının hazır olduğu duruşmada savunmasını alınmasına karar verdi. Buna istinaden Aysel Tuğluk savunması alınmak üzere 1 Ağustos 2022’de SEGBİS aracılığı ile zorla duruşmaya çıkarıldı.
“Aysel Tuğluk’un “Kendimi savunabilecek durumda değilim” demesine rağmen mahkeme heyetinin ısrarcı olmasının kötü muamele ve işkence olarak değerlendirilmesi gerekir. Bunun yanı sıra mahkeme heyetinin hukuk tanımazlıkta ne kadar ileri gidebileceğine yeniden şahit olduk. Tanımakta güçlük çektiği avukatının, Aysel Tuğluk’un yerine savunma yapmasının heyetçe istenmesi bu yargılamanın garabetini gözler önüne seriyor.
“Keyfi hukuk” değil, çökmüş hukuk
“Aynı gün 3 Eylül 2021 tarihinde demans teşhisi konulan eski Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir’in tahliye edildiğini öğrendik. Aysel Tuğluk’un bırakınız tahliye edilmesini, işkence ile zorla savunmasının alınmaya çalışılması ile hukuk sisteminin Kürtlere karşı nasıl işlediğini bir kez daha görmüş olduk. İki farklı hukuk sistemi varmışçasına Kürtler söz konusu olduğunda işkenceye varan sorgulama yöntemleri bugün mahkeme salonlarında da gerçekleşiyor. Kobanî Davası’nda ‘keyfi hukuk uygulanıyor’ dahi denilemeyecek, hukuken tümüyle çöküş yaşandığı bir noktadayız.
“Anayasa ile güvence altına alınan ve aynı hukuki durumda bulunanların aynı kurallara tâbi olmasını gerektiğini düzenleyen eşitlik ilkesi, söz konusu Kürtler olunca geçerli olmuyor. Yasa önünde tüm vatandaşların eşit olduğunu söyleyen Anayasa’ya rağmen bugün Aysel Tuğluk şahsında yaşanan yargılama süreci bizlere Kürtlerin vatandaş olarak muamele görmediğini gösteriyor.”
Mahkemeden “bir günde bitirin” kararı
Sipan Cizreli, yargılama boyunca sanık siyasetçilerin savunma hakkına yönelik müdahaleleri de anlattı:
“22. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti 26. celsenin sonunda 43 numaralı ara kararı ile savunma yapmayan yargılananların savunma süresinin, müdafi dahil bir gün olarak belirlenmesine karar verdi. Söz konusu karara gerekçe olarak ise dayanaksız bir şekilde yargılanan siyasetçilerin yargılamayı uzatma niyetinde oldukları gösterildi.
“Devlet Güvenlik Mahkemelerinde (DGM), sıkıyönetim mahkemelerinde görülmemiş bir yargılama biçimiyle bir yılı aşkın süredir yargılamaya devam eden mahkeme heyeti, savunma hakkını kısıtlayarak dosyayı karar aşamasına getirme derdinde. Daha önce ifade ettiğim tüm usulsüzlüklerin yanında savunma hakkının kısıtlanmaya çalışılması mahkeme heyetinin hukuksuzluğunun en aleni örneğidir. Osman Kavala, Canan Kaftancıoğlu ve Gezi Davası’nda verilen kararlar ardından Kobanî Davası’nda da karar verilmek isteniyor.
“Hem yargılanan siyasetçiler hem de avukatlarca savunma hakkının kısıtlanmasının kabul edilebilir bir yanı olmadığı defaatle dile getirilmesine rağmen yapılan tüm itirazlar heyet tarafından reddedildi.”
İddianame 4 bin sayfa, savunma bir gün
“Davaya dayanak iddianame yaklaşık 4 bin sayfa ve siyasetçiler şu suçlamalarla, 38 kez ağırlaştırılmış müebbet istemi ile yargılanıyor: Öldürme, Öldürmeye Teşebbüs, Yağma, Alıkoyma, Alıkoymaya Teşebbüs, Mala Zarar Verme, Yakarak Mala Zarar Verme, Kamu Malına Zarar Verme, Yakarak Kamu Malına Zarar Verme, İşyeri Dokunulmazlığını İhlal, Geceleyin İşyeri Dokunulmazlığını İhlal, Geceleyin Açıktan Hırsızlık, Açıktan Hırsızlık, Hırsızlık, Geceleyin Hırsızlık, Basit Yaralama, Silahla Basit Yaralama, Kamu Görevlisini Silahla Basit Yaralama, Kamu Görevlisini Kasten Basit Yaralama, Kemik Kırığı Oluşacak Şekilde Kasten Silahla Yaralama, Kamu Görevlisini Kemik Kırığı Oluşacak Şekilde Kasten Silahla Yaralama, Silahla Kasten Yaralama, Kamu Görevlisini Silahla Yaralama, İş ve Çalışma Hürriyetinin İhlali, İbadethanelere Zarar verme, Düşük Yapmaya Neden Olma, Bayrak Yakma, 5816 Sayılı Yasaya Muhalefet, Devletin Birliğini Ülkenin Bütünlüğünü Bozma.
“İddianame ve tüm bu suçlamalara rağmen, her bir suçlamanın yargılananlara sorulması dahi günler sürebilecekken savunma süresinin müdafi dahil bir gün kısıtlanması akıl almaz bir durum.
“Mahkeme heyetinin talimat doğrultusunda, kalan 12 yargılanan siyasetçinin de savunmasını alelacele alıp karar verme niyetinde olduğunun farkındayız. Ancak bunu yaparken usulsüz de olsa “savunmaların tamamı alındı” diyebilmek adına hiçbir yasada ve hukuk düzeninde yeri olmayan başka yollara başvuruyor. Aysel Tuğluk’a yönelik uygulanan işkence de aslında “biz savunmasını aldık” diyebilmeye yönelik. Üstünkörü bir yargılama ile siyasetçiler mahkum edilme çalışılıyor.
“Tam bir kumpas operasyonu olarak başlayan Kobanî Davası her açıdan hukuksuzluklar ile devam ediyor. Mahkeme heyeti davayı hızlandırabilmek adına tüm hukuk kurallarını geride bırakmış durumda. Hukuk adına tarihe kara leke olarak geçen tüm yargılamaları dahi gerisinde bırakan bir keyfilik ile karşı karşıyayız.” (AS)