Çizim: Ercan Altuntaş
Kobanî davasının 20. duruşma periyodunun 7. oturumu Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
TIKLAYIN-Adalet, siyaset ve hukuk: Kobani Davası
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi yargılanıyor.
TIKLAYIN - “Mahkeme, iktidarın çizdiği sınırdan çıkamıyor”
TIKLAYIN - “Kobanî davasında mahkeme, kendi yarattığı hukuku uyguluyor”
Sincan Cezaevi'nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.
Akat Ata: Hangi tanığı esas aldınız?
Bugünkü duruşmada ilk olarak Tevgera Jinen Azad (TJA) aktivisti Ayla Akat Ata söz aldı. Davaya katılma taleplerine ve dosyaya eklenen evraklara dair konuşan Akat, “Evrakların aleyhte olanlarını kabul etmiyoruz. Bu olaylar yaşandı. İnsanlar zarar gördüler ama hiçbir katılma talebinde bulunan şahıs isimlerimizi vererek cezalandırılmamızı istemiyor. Aradan geçen 8 yılda o süreçte zarar gören insanların zararlarının tanzim edilmemiş olması ise yürütmenin vatandaşa yönelik tavrını ortaya koyuyor” dedi.
İddia makamının mütalaasına dair değerlendirmelerde bulunan Akat, “Ortada beş ayrı tanık ifadesi var. Hangi tanık beyanını esas alarak bu mütalaayı hazırladınız. ‘MYK çağrıları yapılmasının ardından taraftarların sokağa inmesi sağlandı’ diyor. Bizim taraftarlarımız sokaktaydı. Biz sürecin başında Ceylanpınar’da 3 gün nöbet tutmuşuz. Bir yıl öncesinden bahsediyoruz. 2014’te IŞİD’in Şengal’e saldırmasının ardından süreç başlamıştı. Oraya yardım akması için her ilde yardım merkezleri vardı. 5 Ağustos’tan Eylül’ün 20’sine kadar kitlemizin eylemleri tavan noktasına gelmişti. Bizim çağrımızla sokağa inen güç yok. O 3 günde sokağa inen güç ise farklı bir güçtü” diye konuştu.
“Silahla çözülseydi, 40 yıldır çözülürdü”
Akat Ata beyanına şöyle devam etti:
“Bugün Ukrayna halkının yaşadığı bizi ilgilendirmiyor mu? Afganistan’daki kadınların Taliban tarafından öldürülmesi bizi ilgilendirmiyor mu? Yine halkımızı sokağa davet ediyoruz. Yine ses çıkarıyoruz. Yine savaşa hayır diyoruz. Her çıktığımızda şiddet mi oluyor? Bizim galeyana davet eden bir açıklamamızı dosyada bulamazsınız. Biz şiddet mağduru olduğumuzda bile halkımız galeyana gelmesin diye ses çıkarmadık.
“Ben Batman’da Hüda-Par’lılar tarafından saldırıya uğradıktan sonra sokağa çıkma çağrısına dair bir tweet atamaz mıydım? Niye bakanlıkları arıyorum da tweet atmıyorum. Suç duyurusunda bulunmayı bile aylar sonrasına bırakıyorum da kimse malzeme olarak kullanmasın. Basının röportaj taleplerini neden reddettim? Nusaybin’de, Batman’da karanlığı yaşadı halkımız. Batman’da 240 kişi katledildi. Hizbullah kafalarına sıktı. Halkımız bizi dinledi. Sayın Öcalan’ın mektubu geldi ve halkımız sokaktan çekildi. O sorumluluğu ilk gün gösterdik, bugün de gösteriyoruz.
“İki yıldır bu dosyada yapılmak istenen bir arada yaşamın altına koyulan dinamitlerdir. Yargı kurumu dinamitleri patlatmasın. Siz hukuk deyin, kuşku varsa ‘şüpheden sanık yararlanır’ deyin. ‘Bu olayların ardında farklı güçler var’ dedim 2015 başında Meclis’te. Çözüm Sürecine tahammülü olmayanlar bahane edip bizi yargı önüne çıkardılar. Bu davanın talimatını kim verdiyse o günleri organize edenler de aynı güçtür.
“Kürt sorununun bir tek çözümü var. O da demokratik barışçıl çözüm. Eğer silahla çözülseydi, 40 yıldır çözülürdü. 200 yıldır çözülemeyen ve yüzbinlerce insanın canına malına neden olan bir sorundan bahsediyoruz. Siz de barışı isteyen siyasetçileri yargılıyorsunuz. 2015’te şehirler yakılıp yıkılırken, insanlar DTK çatısında sözünü söylemiştir. ‘Sorun konuşarak çözülebilir’ açıklamaları yapılmıştır. İkinci demokratik öz yönetim ilanının hendek sürecinde olduğuna dair bir şey yok. Kronolojiyi bile yanlış yazmışsınız.”
Altınörs: Özgürlüğümüzün iadesini talep ediyorum
Sonrasında önceki dönem HDP MYK Üyesi Alp Altınörs beyanda bulundu. Tanık ifadelerinin birbirleriyle çeliştiğini dile getiren Altınörs, “Yalan tanıklıkta somut çıkarı olduğu için Merdan Rüştü Ovalıoğlu’nun ifadelerinin somut delil olarak kullanılamaz. Kumpas mahsulü olan ifadelerle tutukluluğa devam kararı vermeniz hukuken mümkün değildir. İfadelerde yer alan hangi somut gerekçelerin tutukluluk devam kararının dayanağı yapıldığını öğrenememekteyiz” dedi.
Altınörs, şöyle devam etti:
“Gizli tanık ifadeleri HTS raporları gibi maddi olgularla da çelişmektedir. Gizli tanık Mahir’in savcılıkta verdiği ‘MYK toplantısına KCK Türkiye sorumlusu katıldı ve MYK’ye karar aldırıldı’ sözleri 2 yıldır tutukluluk gerekçesi olmuştur. Ferhat Aksu’nun telefonunun Diyarbakır’da olduğu kayıtlarda görülmüştür. Mahir yalan söylemektedir.
“Bir MYK Üyesi MYK toplantısına katılmakla suçlanabilir mi? Saat 12.04’te HDP Genel Merkezi tweet atmış. Gündemin Kobanî olduğu belirtilen PM ve MYK toplantısını ilan etmiş. Yeri de ilan edilmiş. O gün AKP PM de toplansaydı Kobanî’deki durumu ele alırdı. Siyasi partilerin görevi o günün gündemine dair bir şeyler yapmaktır, söz söylemektir. Tüm Türkiye’nin yerini ve zamanını bildiği bir toplantıdan bahsediyoruz. Bir demokratik protesto çağrısı yapmış. Bütün senaryoların yazıldığı MYK bu.
“Ama siz ‘Biz şeriat mahkemesiyiz’ diyorsanız tamam. Biz IŞİD’e karşı mücadele ettik ve çağrıda bulunduk. Doğru, ama bunun ötesindekiler yalan. Yasal bir siyasi partinin toplantısına katıldığımız için suçlanıyoruz. Burada yargılanan fiil IŞİD’e karşı tweet atmaktır. Biz bir terör örgütüne karşı çağrı yaptığımız halde paradoksal biçimde terör örgütü üyeliğiyle suçlanıyoruz. Yaklaşık iki buçuk yıldır elimizden alınmış olan özgürlüğümüzün iadesini talep ediyorum.”
Parmaksız: Bu gelecek aydınlık değil
Altınörs’ün ardından söz alan önceki dönem HDP MYK Üyesi Bülent Parmaksız, Türkiye’nin siyaseten kritik bir süreçten geçtiğini söyledi.
Türkiye halklarının örgütsüz bırakıldığını ve bu nedenle yön veremediğini söyleyen Parmaksız, “Yön verenler geleceğimizi belirleyecek ama bu gelecek aydınlık değil” dedi. “Hayata Dönüş Operasyonu”nun gerçekleştiği 19 Aralık 2000’de tutuklu olduğunu hatırlatan Parmaksız, şöyle devam etti: “Biz koğuş ortamında kalıyorduk. Son iki yüzyıllık tarihimiz batıcıdır ama Türkiye toplumu Ortadoğu toplumudur. O yüzden biz birlikte yaşamayı severiz. O dönemde açlık grevlerine başladık. Türkiye’de o kadar çok adaletsizlik vardı ki bunların duyulmaması için bizi dipsiz kuyularına attılar. Sabah saatlerinde geldiler. Ölüm orucunda olanları alacaklardı zorla müdahale etmek için. Sonra bizi F tiplerine attılar. Deney fareleri gibi ikişer üçer kaldık. 30 arkadaşımızı kaybettik. Tarih 20 Aralık 2022; Sincan 1’Nolu F Tipi’nde bir korgeneral öldü. Vural Avar. 84 yaşında bir insanı onca hastalığı varken içeri atmayı kabul etmiyorum. Suçu ne olursa olsun. Zulüm çok arttı. Hep ölüyoruz. Bu böyle kalmaz. Bunun ahları çıkar. F tipleri yavaş ve sessiz ölümlerdir.”
İddia makamının mütalaasında kendisi hakkında “KCK siyasi alanda üye” dediğini belirten Parmaksız, “Savcı beni istihbarata, kontrgerilla birliklerine sorabilir. Hiçbiri benimle ilgili KCK’li demeyecektir. Afyon Emirdağ karakoluna gidin orada da Parmaksız ‘KCK üyesi mi?’ diye sorun ‘Hayır’ derler” diye konuştu.
Duruşma yarın devam edecek. (AS)