Çizim: Ercan Altuntaş
Kobanî davasının 19. duruşma periyodunun 3. oturumu dün Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde dün görüldü.
TIKLAYIN-Adalet, siyaset ve hukuk: Kobani Davası
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 21’i tutuklu 108 kişi yargılanıyor.
TIKLAYIN - “Mahkeme, iktidarın çizdiği sınırdan çıkamıyor”
TIKLAYIN - “Kobanî davasında mahkeme, kendi yarattığı hukuku uyguluyor”
Sincan Cezaevi'nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.
“Ortak noktamız barış, özgürlük ve temel haklar”
Bugünkü duruşma önceki dönem Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ın beyanlarıyla devam etti.
Konuşmasında 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele gününe dikkat çeken ve kadın mücadelesi verdikleri için yargılandıklarını ifade eden Kışanak, aynı zamanda Kürt sorunu ve çözüm arayışlarına ilişkin de değerlendirmeler yaptı.
Barış süreçlerinin önemine dikkat çeken Kışanak, “Dünyanın hiçbir yerinde farklı toplumsal ve sınıfsal kesimler birebir aynı hedeflere yönelmezler ama ufak bir noktada buluşup birlikte yaşamayı becerebilirler. Biz bunun için umutlanmıştık. Ortak noktamız barış, özgürlük ve temel haklar. Siyasi yaklaşımlarımızdaki farklılıklar haklı olarak devam edebilir ama barış içerisinde itiraz etme hakkımızı kullanarak daha demokratik bir gelecek kurabiliriz. Tarihin hiçbir aşamasında insanlar en mükemmel toplumsal yaşamı oturup bir anlaşmayla kurup devam etmemişlerdir. Bu bir inşa sürecidir” dedi.
“Barış süreçleri akamete uğratıldı”
Kışanak barış süreçlerine ilişkin de şunları söyledi:
“O nedenle biz 1993’teki ateşkesten bugüne kadar yürütülen barış görüşmelerinde barış umudumuzu çok yüksek tutmuştuk. Demokrasiyi ve barışı adım adım inşa edecektik. Maalesef barışa çok yaklaştığımız Çözüm Süreci akamete uğratıldı. Keşke bu süreci, bu ülkenin geleceğine dair hayalleri olan insanlarla dışarıda tartışabilseydik. 2005’te başlayan, 2008’de Oslo’da devam eden ancak akamete uğratılan sonrasında ise 2015’te yeniden başlayan Çözüm Sürecini anlatacağım.
“7 yıl boyunca yaşananlar nedeniyle şu anda barış ihtimaline çok uzak bir noktaya atıldı bu ülke. İmkansız mı, değil. İnsanın doğasında barış var. İnsanları toplumsal bir varlık olarak bir araya getiren şey çözüm üretebilme becerisidir. Yan yana durmayı, birlikte mücadele etmeyi ve geleceği birlikte kurmayı başarabilmiş canlılardan bir tanesidir. O yüzden bu yedi yıllık sürece rağmen çözümün mümkün olduğuna ve mutlaka gerçekleşeceğine dair umudum var.
“2016’da yapılan siyasi darbenin yargı ayağı”
“Bu dava 2016’da yapılan siyasi darbenin yargı ayağıdır. Bu dava sizlere Saray’dan sipariş gönderilmiştir. Toplumu diken üstünde tutmak ve buradan iktidar devşirmek isteyenlerin kurduğu bir davadır. Bu dava kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesine karşı açılmış bir davadır. Bu dava Kürt sorunu davasıdır.
“Bu dava belediyelerimize atanan kayyım rejimi davasıdır. Demokrasinin ortadan kaldırıldığının nişanesidir. AİHM’e karşı hamle yapma davasıdır. Ki bu hamlelerin sonu Türkiye’yi demokratik ülkelerden koparma hamlesidir. Bu dava gerçek failleri saklama, hakikatin üstünü örtme davasıdır. Bu dava otoriter tek adam rejiminin davasıdır. Bizler de bu davada sanık olarak gözüksek de tarih bizlerin davacı olduğunu kanıtlayacaktır.
“Bu dava kadın özgürlük mücadelesine açıldı”
“Biz kadınlar eşitlik mücadelesine emek verdiğimiz için suçlanıyoruz. Bizlere ‘8 Mart mitinglerine kimin talimatlarıyla katıldın?’ diye soruyorlar. Ben talimatı bütün kadınlardan aldım. Erkeklerin katlettiği kadınlardan talimat aldım. Hani örtbas ettiğiniz, yargının indirim verdiği kadın cinayetleri var ya. O cinayetlerde yaşamlarını yitirmiş kadınlardan aldım talimatı.
“Kadın meclisi toplantılarına katılmışız diye suçlanıyoruz. ‘Siz niye toplandınız?’ diye soruyorlar. Ya sana ne? Bu dava kadın özgürlük mücadelesine açılmış bir davadır. Bu davayı hazırlayanlar kadın düşmanıdır.
“25 Kasım’da dünyanın her yerinde kadınlar sokağa çıkar. Şiddetin bir insanlık suçu olduğunu haykırmak için sokağa çıkarlar. Gurur duyuyorum kendimle. Hayatım boyunca hiçbir şiddete boyun eğmedim, eğmeyeceğim. Ama siz bizi 25 Kasım vesilesiyle yapılan eylem ve etkinliklere katıldığımız için yargılıyorsunuz.”
“Toplumun büyük kesimi süreci destekliyordu”
İktidarın diyalog, barış ve bir arada yaşama isteğini cezalandırmak istediğine vurgu yapan Kışanak, bunun bir vesayet olduğunu söyledi:
“Bizim gerçekte bunların ne kadar vesayet rejimine karşı olduklarını sorgulama hakkımız var. Bu dava Çözüm Sürecine karşı açılmış bir davadır. İnancı, kültürü ve kimliği ne olursa olsun toplumun büyük bir kesimi bu süreci destekliyordu.
“Bu dava barış umuduna karşı açılmış bir davadır. Kürt sorunu olmasaydı, bu ülkede yaşayan ve kendisini Kürt olarak tanımlayan insanlar olmasaydı, bu dava olmayacaktı. Bu dava Kürtlerin kendi kimliği ve diliyle eşit yurttaş olarak yaşama isteğine karşı açılmış bir davadır.
“Eğer bugün Türkiye’nin Rojava sınırının bazı kentlerine El-Nusra, HTŞ ya da IŞİD yerleştiyse bu, Kürtleri bu coğrafyadan silmek isteyenlerin pratiğinin sonucudur. Evet, vicdanlı ya da demokrat olmayabilirsiniz ama insan birazcık akıllı olur. Tarihten bu yana bu topraklarda yaşamış, tarihsel olarak insanlığa artısıyla eksisiyle çok şey katmış Kürt halkı bu topraklarda yaşıyor. Ne yapacaksınız?
“Yapılması gereken tek şey, ‘bu nüfusa Cumhuriyet içerisinde kimliği ve kültürüyle olanakları yaratıp, çatışmadan yolumuza nasıl devam ederiz’ diye düşünmektir. Bizim yapmamız gereken sorunlarımızı çözmek. ‘Kürt yurttaşlarımızla hiçbir sorunumuz yok’ diye bir hikaye anlatmayın. PKK’nin öncesinde Kürt sorunu yok muydu? Bu cümleden yola çıkarak ülkedeki tüm gözyaşlarını, kayıpları ve savaşı gölgeleyemezsiniz. Ölümden ve kandan nemalanıp iktidarını sürdürmek bir tercihtir, zorunluluk değildir.
“Türkiye’ye IŞİD hukukunu yamayamazsınız”
“Eleştirel düşüncenin olmadığı yerde diktatörler hüküm sürer. Birileri diktatör olma hevesinde diye biz demokrasiye sahip çıkmaktan vaz mı geçeceğiz? Hayır.
“Siyasi partimizin programında yazan politik hedeflerimizi gerçekleştirmek için yaptığımız tüm açıklama, yürüyüş ve benzeri konular demokrasinin gereğidir. Batı demokrasisine çok mu bayılıyoruz? Hayır, sömürgeci talepleri ortadadır ama en nihayetinde AİHS, bütün insanlık tarihi boyunca verilen mücadele sonucu ortaya çıkmış bir metindir. Devletlerin diktatör olarak zulmetmesini az çok önleyen yasal bir metindir. Demokratik dünyayla bu sözleşme üzerinden bağ kuruyoruz.
“Birileri AİHS’i de kaldırıp IŞİD’in kurallarına göre uygun bir sözleşme yapabiliriz diyebilir ama bu ülkede vicdanı olan hiçbir insan ne Taliban’ın ne de IŞİD’in hukukunu kabul etmez. Türkiye’yi buna yamayamazsınız.”
“Savaşı çıkaran AKP, bedelini ödeyen halklar”
Kışanak daha önce savaşa karşı yaptıkları uyarıları da hatırlatarak, daha önce TBMM’de yaptığı bir konuşmadan şu alıntıyı yaptı:
“Ortadoğu’da demokratik bir birliği hedef alan politikalar hayata geçirilmeli. Tüm halkların haklarını güvence altına alan, herkesin kendisini yönetime katma imkânına sahip Demokratik Ortadoğu hepimizin hayali olmalı. Türkiye her an kendisini bölgesel bir savaşın içerisinde bulabilir. Tüm halkları Ortadoğu barışından yana bir tutum almaya davet ediyoruz. Aksi takdirde savaşı çıkaran AKP, faturasını ödeyen ise halklar olur. Herkesin savaş politikasına karşı ayağa kalması ve barışı savunan bir politikaya iktidarı zorlaması gerekiyor.”
Duruşmaya yarın sabah 10:00’a kadar ara verildi. (AS)