*Fotoğraf: Yeni Yaşam Gazetesi
İran'ın başkenti Tahran'da 16 Eylül 2022'de ahlak polisinin (Gaşt-e Erşad / İrşad Devriyesi) "zorunlu başörtüsü kurallarına uymadığı" için katlettiği 22 yaşındaki Jîna Mahsa Amînî'nin ölüm yıldönümünde ülkede protesto gösterileri düzenlendi.
Jîna'nın ölüm yıldönümünde başta Rojhilat'ta (Doğu Kürdistan) olmak üzere farklı kentlerde binlerce kişi tüm tehdit ve baskılara aldırmadan sokaklara çıktı ve tekrar "Jin, Jîyan, Azadî" (Kadın, Yaşam, Özgürlük) diye haykırdı.
İran rejiminin baskıcı politikasını ve buna rağmen kırılamayan direnci, Rojhilatlı kadın hakları aktivisti Kanî Cîhangîrî ile konuştuk.
Büyük kötülük ve tarihi isyan
Jîna'nın ölümü sonrası başlayan protestolar neden ve nasıl bir bir başkaldırıya dönüştü?
Jîna'nın katledilmesi sonra başta Kürdistan'da olmak üzere tüm İran'da bir isyan dalgası yaşandı. Kürt halkının gönlünde her daim özgürlük ve bağımsızlık vardı, ulusal bilinç vardı. Kürtler, rejim baskının her seferinde Kürtleri hedef almasını, Kürt kadınlarının katledilmesini, zulüm ve zorun Kürtler üzerinde olmasını ve sessizliği kabul etmedi. Bu bakımdan başkaldırı, tarihi bir isyandır.
İran İslam Cumhuriyeti, 44 yıldır iktidarda, Kürtler elbette her zaman bir şekilde seslerini duyurmayı başardı ancak bu başkaldırı bambaşkaydı. Zira sırf saçının bir tutamı görünüyor diye Kürt bir kadın katledildi. Büyük bir kötülük yapıldı, inanıyorum ki hiç kimse buna karşı sessiz kalamazdı. Bu yüzden başkaldırı, bütün İran hakları için güçlü ve kapsamlı idi.
İsyan hem özgürlük hem de ekmek için
"Jin jîyan azadî" sloganı dünya çapında yayıldı. Neydi bu eylem veya başkaldırının temel motivasyonu?
"Jin jîyan azadî", Kürdistanî bir slogandır ve Kürt halkının yüreğinden çıktı, tüm dünyaya yayıldı. Artık dünya dillerinde ifade ediliyor. Avrupa'da feministlerin eylemlerinde de artık bu slogan kullanılıyor. Bu yüzden 'jin jîyan azadî'nin çok güçlü bir slogan olduğunu unutmamalıyız. Kürt kadınları, yıllardır bu uğurda mücadele veriyor ve çalışıyor.
Jîna isyanı, bir bakıma var olan tüm sosyo-ekonomik sorunlara karşı da bir tepki olarak gelişti. Halka artık gına geldi, halk bıktı artık. Jîna başkaldırısı, özgürlük için olduğu kadar, aynı zamanda ekmek için de bir başkaldırı idi.
İlk kez halklar tek ses oldu
Yıldönümü öncesi ve sonrası neler yaşandı?
Rejim hem halka baskı yapıyor hem de Güney Kürdistan'daki Rojhilatlı partileri füzelerle hedef alıyordu. Böyle yaparak halkın odak noktasını değiştirmeye çalışıyorlar ki eylem yapmak düşünceleri değişsin. Ancak Rojhilat halkımız tehdit ve saldırılara rağmen sokaklara çıkmayı başardı.
Bu devrim sürecinin bitmediğini göstermek açısından oldukça önemliydi. Ayrıca İran'da ilk kez Kürt, Fars, Arap, Azeri hepsi birlikte tek ses oldu. İran rejimini asıl korkutan şey de bu birliktelik çünkü bugüne dek diğer halklar Kürtlerle böylesi bir temasta bulunmamıştı.
Kürtlerin elini tutmak
Kürtler hep 'öteki' olarak, 'yabancı' olarak görülüyordu ancak artık Kürtler olmadan bir şey yapamayacaklarını anladılar. Kürtler olmadan bu zorba rejimi tarihin sayfasından çıkaramayacaklarını öğrendiler. Kürtlerin elini tutmak onlar için de önemli, bunu gördüler. Kürtlerin zulme karşı tutumlarını gördüler. Umuyor ve inanıyorum ki bu başkaldırı sürecektir.
Onca baskıya rağmen bu mümkün mü?
Zulüm ve zora rağmen, halklar başkaldırıdan vazgeçmedi. Her aile büyük bedeller ödedi ya canlarıyla ya da zindanlarla. Onca şeyden sonra İran halkları, kolaylıkla bu başkaldırıdan elini ayağını çekmez.
Yıllardır yüzlerce genç idam edildi, katledildi. Ama Kürtler hak ve özgürlük taleplerinden asla vazgeçmedi. Tüm zulüm uygulamalarına rağmen, bu uğurdaki savaşım sürüyor. Tüm halklar, 'özgürlük' kelimesini seviyor ancak bence Kürtlerde bu sevgi başka bir boyutta.
Diktatörlük değil, demokrasi
İrşad devriyesi yine sokaklarda. Kaldırılmamış mıydı?
İrşad devriyesi konusunda değişen bir şey yok, hatta son zamanlarda daha çok arttı diyebilirim. İran İslam Cumhuriyeti yönetime geldiği o ilk günden bugüne dek kadınlar, ahlak polisine karşı mücadele etti ve etmeye devam ediyor. Özgürlükleri için çalışıyorlar.
Sorun sadece saçlarının görünmesi değil, bir özgürlük sorunu söz konusu. Diktatörlüğü değil, artık demokrasiyi istiyorlar kadınlar. Böylesi bir rejim tarafından yönetilmek istemiyorlar. Bugünkü mücadele saçlar için değil, topyekûn özgürlük içindir. Ulusal haklar içindir. Çocuklar gelecekte özgürce yaşayabilsin diyedir bu mücadele.
İran İslam Cumhuriyeti, demokrasi dışı ve kadın-erkek eşitliği karşıtı bir rejim olarak kuruldu. Rejim bu ideolojinin yolundan sapamaz ve var olan sorunlara bir çözüm bulamaz. Çünkü rejim zaten özgürlük ve eşitlik karşıtı olarak doğdu. Rejim asla bir çözüm üretemez.
'Rejim korkusu' kırıldı, artık rejimin kendisi korkuyor
Başkaldırıyı İran rejimi açısından nasıl değerlendirirsiniz?
Jîna protestoları, 44 yıl sonra İran İslam Cumhuriyeti'ni şoke eden ilk büyük eylemsellik süreci ve başkaldırıyı doğurdu. Bunca zulüm sonrası, rejim böyle bir şeyin başına geleceğine inanmıyordu, öngörmüyordu. Bu bakımdan Jîna devrimi, çok anlamlı ve tarihseldir. Üzerinden bir yıl geçti ancak İran devletinde halen bir korku mevcut ve rejim ne yapacağını bilemez halde.
Jîna başkaldırısı öncesi var olan 'rejim korkusu' kırıldı, hatta bana göre bu kez asıl korkan İran İslam Cumhuriyeti oldu. Bu korkudan dolayı baskıları sürekli artırıp insanları zindanlara atıyor, bilinen isimleri, sanatçı ve aktivistleri tutukluyorlar. İnsanların farklı yöntemlerle tehdit ediyorlar. Tehdidin kaynağı da korkularıdır. Korkunun sahibi değişti, artık korkan taraf, İran rejimi oldu.
Ne olmuştu?22 yaşındaki Jîna Mahsa Amînî, 16 Eylül 2022'de Tahran'da ahlak polisi tarafından zorunlu başörtüsü kurallarına uymadığı gerekçesiyle gözaltına alınmış ve gördüğü şiddet sonrası gözaltında hayatını kaybetmişti. Amînî'nin gözaltında hayatını kaybetmesinin ardından başlayan protestolar kısa süre içerisinde ülkenin her yerine yayılmıştı. Aylar süren protestolarda 71'i çocuk en az 600 kişi İran polisi tarafından öldürülmüş, onlarca kişi idam edilmiş, en az 20 bin kişi gözaltına alınmıştı. | |
(NT)