*Fotoğraf: Mezopotamya Ajansı
Haberin Kürtçesi için tıklayın
Takvim yaprakları 16 Eylül 2023'ü gösteriyor.
22 yaşındaki Seqizli Jîna Mahsa Amînî, bir yıl önce bugün "zorunlu başörtüsü kurallarına uymadığı" için ahlak polisi (Gaşt-e Erşad / İrşad Devriyesi) tarafından katledildi.
Jîna'nın katledilmesiyle Rojhilat'ta (Doğu Kürdistan) başlayan ve kent kent yayılan "Jin, Jîyan, Azadî" (Kadın, Yaşam, Özgürlük) eylemleri, kelimenin en hakiki manasıyla İran'ın dengesini sarstı.
Jîna eylemlerini ve sonrasını, Fransa'da Sosyal Bilimler İleri Araştırmalar Okulu'nda (Ecole des Hautes Etudes en Sciences Sociales / EHESS) akademisyenlik yapan ve kendisi de bir Rojhilatlı olan Sosyolog Hewjîn Beqalî ile konuştuk.
Talep ve diyalog değil, devrim
İran'da 2017'de hayat pahalılığı ve yüksek enflasyonu protesto edenler sokağa çıkmıştı. Jîna eylemlerinde ise protestocuların dilinde 'devrim' kelimesi ön plana çıktı. Bu nasıl oldu?
İran-Irak Savaşı'nın ardından güvenlik güçleri yavaş yavaş İran ekonomisini kontrol altına aldı, bugün mafya ekonomisinin güvenlik güçlerinin elinde olduğunu görüyoruz, dolayısıyla İran'ın onlarca yıldır ekonomik kriz içinde olduğunu ve bu krizin artık uluslararası yaptırımlarla kontrolsüz hale geldi.
Bugün hem durgunluk hem enflasyon aynı anda var, enflasyon bu yıl yüzde 50'ye çıktı.
2017'den bu yana halkla hükümet arasındaki ilişki tamamen değişti. İran'da artık halkın hükümete karşı talebi kalmadı, ikili arasında diyalog da kalmadı ve Jîna ayaklanmasından sonra artık tek talep devrim oldu.
TIKLAYIN - Oremar: Bu yıl diktatörlerin güneşinin batma yılı olacak
Devrim kelimesi asıl değerine kavuştu
Devrim kelimesi asıl değerine kavuştu, bana göre İran halkının bu devrimden kazandığı şey budur.
Geçmişte devrimi başarısız olan ve devrimi hakaret sayan bir ülke için bu hâlâ bir hayaldir. Artık devrim hakkında yeniden düşünmeyi cesaret edebilir, onu hayal edebiliriz. Bu değişimin sadece İran için değil Ortadoğu ülkeleri için de çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Peki bu kriz, tüm bölgeleri aynı şekilde mi etkiledi, bugünkü durum nedir?
Rejimin tek 'çaresi': Baskıyı artırmak
İran, esasında yoksulluğu artıran büyük bir ekolojik krizle de karşı karşıya. İktidarın Şii-Fars erkekler tarafından merkezileştirilmesi nedeniyle Kürdistan her zaman en az imkana sahip ve marjinalleştirilmiş bölgelerden biri oldu.
Dolayısıyla bu krizde Kürdistan ile Belucistan ve Arabistan gibi yoksul bölgeler en kötü durumdaydı. Ancak bu bölgeler isyanın merkezleridir. Yoksulluk insanları protestoya yöneltiyor. Kürdistan'da yoksul mahalleler isyanın merkezi haline geldi.
Bu krizler karşısında rejimin tek 'çaresi' var: Baskıyı artırmak. Jîna ayaklanmasının yıldönümü nedeniyle Rojhilat'taki tüm kasabaları silahlandırarak onlarca feminist, aktivist, gazeteci ve şehit ailesini tutukladı. Rojhilat Kürdistanı halen rejimin ordusuyla kuşatılmış haldedir.
Ülkede toplumsal sorunlar bunca depreşmişken, bu protestolara Rojhilat ile İran halkının yaklaşımı nasıl? Jîna ayaklanmasın sosyolojik açıdan nasıl yorumlarsınız?
Kesişimsel-feminist bir ayaklanma
Kürdistan'ın diğer bölgeleri gibi Rojhilat'ın da merkezi güçlere karşı uzun bir direniş geçmişi var.
Rojhilat halkı, 1979 devriminden sadece birkaç hafta sonra İslam Cumhuriyeti'ne HAYIR dedi ve burası hâlâ direnişin kalesi, hatta İran protestolarının sığınağıydı. Bu isyanda da yine direnişin merkeziydi ve bu konumu tesadüfi değildi.
Jîna ayaklanması üç ana aktörü olan kesişimsel-feminist bir ayaklanmadır: kadınlar, ezilenler ve işçiler. Kürdistan siyasi tarihi sayesinde bu üç aktörün bir araya getirmesiyle çok iyi bir yerdi.
*Fotoğraf: AA
İranlılar arasında iki eğilim
İranlılar arasında iki eğilim vardı: biri öğrenciler, feministler, küçük sol siyasi partilerden oluşan, kendisini devrimci sol olarak tanıtan ve Kürtlerle ittifak kurmaya çalışan bir eğilim. Ancak İran milliyetçiliği bunun kolaylıkla yapılmasına her zaman izin vermiyor.
Diğer bir eğilim ise, çoğunlukla diasporda yaşayan ve en önemli talebi toprak bütünlüğünün korunması olan milliyetçi eğilimdir ki bu talep Fars olmayan halklara uygulanan baskının sembolüdür. Onlar sadece hükümetin değişimini istiyorlar, devrimi değil.
Zorunlu başörtüsü ve ahlak polisi sürekli tartışılıyor. Ancak yeni bir yasa tasarısı çıkarıldı, bu tasarı ne getirdi?
Siyasal İslam İran'da geldi, İran'da gidecek
Zorunlu başörtüsü her şeyden önce siyasal İslam'ın sembolüdür, İran'da kadınlar onu yaktı. Siyasal İslam İran'da iktidara geldi ve İran'da da sona erecek diyebilirim. Başörtüsü, bir siyasal İslam biçimi olarak İslam Cumhuriyeti için vazgeçilmezdir ve 'tartışılamaz'dır.
Jîna'nın öldürülmesinden bir süre sonra ahlak polislerinin kaldırıldığı doğru ama birkaç ay sonra onları özellikle Tahran sokaklarında görmeye devam ettik.
Kadın apartheidı
Ancak parlamento, başörtüsü konusunda ahlak polisinden daha tehlikeli yeni bir yasa çıkardı. Bu yasaya göre başörtüsü takmayan kadınlar, idari hizmetlerden mahrum kalacak, ticari şirketleri kapatılacak, başörtüsüsüz kadın kabul eden restoran ve kafeler çalışma izinlerini kaybedecek, kapatılacak ve daha birçok şey var.
Biz kadın apartheidı ile karşı karşıyayız. Ama kadınlar güçlü bir şekilde direniyor, Kürdistan sokaklarında ve Tahran sokaklarında her gün başörtüsüz kadınları görüyoruz. Ülke Eylül 2022 öncesine asla geri dönmeyecek.
Jîna protestoları22 yaşındaki Jîna Mahsa Amini, 16 Eylül 2022'de Tahran'da ahlâk polisi tarafından zorunlu başörtüsü kurallarına uymadığı gerekçesiyle gözaltına alınmış ve gördüğü şiddet sonrası gözaltında hayatını kaybetmişti. Amini'nin gözaltında hayatını kaybetmesinin ardından başlayan protestolar kısa süre içerisinde ülkenin her yerine yayılmıştı. Aylar süren protestolarda 71'i çocuk en az 600 kişi İran polisi tarafından öldürülmüş, onlarca kişi idam edilmiş, en az 20 bin kişi gözaltına alınmıştı. | |
(NT)