Fotoğraf: Derin Yoksulluk Ağı/Özge Ergin
“Hem hasta hem de parasız ve yaşlı olmak çok kötü! Bir yaşlı karıkoca işte adam ayakkabı boyacısı, beni çok etkilemişti onlara ulaştım başka bir şeye ihtiyacınız var mı dediğimde hüngür hüngür ağlamıştı telefonda.
“Çünkü ilk kez bir yardım talebinde buldukları için ve ilk kez “bir şeye ihtiyacın var mı?” sorusuna muhatap oldukları için. …”
“Görüştüğümüz ailelerin mahallelerindeki bakkalda bebek bezlerinin veya kadın pedlerinin tane ile satıldığını öğrendik. Biz paketlerimizi oluştururken içine kadın pedlerini de koyuyorduk zaten. Çünkü bunun da temel bir ihtiyaç olduğunu biliyoruz.”
“Bazı örnekler pandeminin hayatları kısa zamanda nasıl değiştirdiğini çok iyi bir şekilde anlatıyor! Bir anne ile konuşuyordum. Pandeminin başında 5 numara bebek bezi kullanırken artık 4 numara kullanıyorum dedi bana…
“Biz daha önce 5 numara göndermişiz ama bebek de süreçten çok olumsuz etkilenmiş ve şimdi kilo kaybı nedeniyle 4 numara kullanmaya başlamış… Dondum kaldım annenin bu sözlerini duyunca. O gün arkadaşlarıma dedim ki gıdanın yanı sıra sadece bebek bezi ve mama göndereceğimiz anneleri ayrıca listeyelim. Bebekler mamasız, bezsiz kalmasın. Öyle yaptık. Bebekler ya da çocuklar neden bu işin kurbanı olsun.”
Cümleler, Derin Yoksulluk Ağı’nın gönüllülerinden.
“Pandemi Döneminde Derin Yoksulluk ve Haklara Erişim Araştırması”nı Derin Yoksulluk Ağı, Heinrich Böll Stiftung Derneği ve Açık Alan Derneği yaptı.
Kadın yoksulluğu konusunda Kasım 2020’de yayınlanan raporun verileri güncelliğini koruyor.
TIKLAYIN- Yoksulluğun kadınlaşması yazı dizisi-1: "Elde yok avuçta yok, 4 çocuk var"
TIKLAYIN - yoksulluğun kadınlaşması yazı dizisi 2- "Gelirimiz yok, çöpten geçiniyoruz"
Yoksulluk döngüsü
Derin Yoksulluk Ağı’nın araştırmacılarından Nilüfer Çomak, derin yoksulluğu, “kişilerin açlık sınırı altında olup en temel haklarına dahi erişemediği sosyal dışlanma ve ayrımcılığın sebep ve sonuç olduğu bir yoksulluk hali olarak” tanımlıyor.
“Kadın yoksulluğu”nu da saha gözlemlerine göre toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yarattığı sonuçlar nedeniyle kadınların derin yoksulluğun şiddetli koşullarına daha fazla maruz kalması olarak tanımlayan Çomak’a göre kadınların yoksulluk döngüsünü kırması erkeklere oranla çok daha zor:
Pandemi dönemi öncesinde de yoksulluk koşullarında yaşayan, güvencesiz işlerde çalışan kadınların koşullarının pandemi sürecinde daha da kötüleştiğini anlatan Çomak, temizlik işçiliği, kağıt/hurda toplayıcılığı gibi dış mekanda çalışılması gereken günlük ve güvencesiz işlerde çalışan birçok kadının pandemi döneminde çalışamaz duruma geldiğine vurgu yapıyor.
"Ev emekçileri ötekileştirildi"
“Örneğin” diyor, “dayanışma içinde olduğumuz kadınlardan biri pandemi öncesinde temizlik işçiliği yaptığını fakat pandemi sebebiyle insanların artık onları temizliğe çağırmamasından ötürü çalışamadığını; öncesinde zaten mesafeli olan birçok insanın pandemi süreciyle beraber onlardan daha da uzak durduklarını belirtiyor. Bu durum yoksulluğun sosyal dışlanmaya sebep olma halinin bir göstergesidir” diyor.
Çomak, “Zaten toplum tarafından uzak durulan ve yaklaşılmayan insanlar şimdi de “hijyen koşulları” bahanesiyle daha da ötekileştirilmektedir” vurgusu yapıyor.
Psikolojik sonuçlar
Görüşme yaptıkları başka bir kadına da değinen Çomak, gözlemlerini şöyle anlatıyor:
“Kadın eskiden mendil satarak elde ettiği para ile el işi yapıp sattığını ve geçimini öyle sürdürdüğünü belirtirken; pandemi döneminde insanlar onun yanına yaklaşmak istemediği için sokakta mendil dahi satamadığını ve bu yüzden aç kaldıklarını belirtiyor. Pandemi koşullarında sokakta çalışmak dahi riskliyken açlık sebebiyle ölümcül bir hastalığı göze almanın da kendilerini ayrıca yıprattığını ekliyor. Bu durum derin yoksulluk koşullarında yaşayan kadınların psikolojik olarak zorlanmasına ve destek ihtiyacı duymalarına sebep oluyor.”
Kadınlar için sorunlar katmanlı
Çomak’a göre, kadınların mücadele ettiği sorunlar sadece yoksulluk değil. Kadınlar, yoksullukla bağlantılı olarak katmanlı bir problem yumağı ile mücadele etmek zorunda kalıyor. Çomak bu durumu şu cümlelerle anlatıyor:
“Birçoğu çocuk ve ev içi bakımının yanında günlük ve güvencesiz işlerde de çalışmak zorunda kalırken; bir kısmı ise çalışması kocası veya yaşadığı çevre sebebiyle uygun bulunmaması sebebiyle ev içi bakıma hapsolmak zorunda kalıyorlar.”
“Pandemi Döneminde Derin Yoksulluk ve Haklara Erişim Araştırması”na göre görüşme yapılan hanelerin yüzde 66’sında kadınlar çalışmıyor. Hanelerdeki çalışmayan yetişkinlerin yüzde 55’i çocuk bakımı yükümlülüğü sebebiyle çalışamıyor.
"Bu durumun yanı sıra sağlık, temel bakım veya hijyenik ürünlere erişim noktasında birçok sıkıntı yaşıyorlar. Araştırmanın verilerine göre kadınların yüzde 82’si pandemi döneminde hijyenik pede erişemiyor. Çomak, bu durumu da şöyle yorumluyor:
“Ped harcamasının lüks olarak görüldüğü hanelerde kadınların ped almak yerine çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamayı tercih ettiği görülüyor. Ev içi temizlik malzemelerine de erişemeyen birçok kadın sadece su kullanarak temizlik yapabildiklerini belirtiyor.”
Cinsel saldırı riski
Çomak, derin yoksullukla mücadele eden kadınların birçoğu yaşadıkları bölgede cinsel saldırı riski sebebiyle güvende hissetmediklerini vurguluyor:
“Kadınlar toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz kaldıklarında adalete erişim ve korunma konusunda zorluklarla karşılaşıyorlar. Dayanışma içinde olduğumuz kadınlardan biri sokakta sürekli bir taciz riskinin olduğunu bu sebeple güvensizlik yaşadığını ve zorunlu haller dışında dışarıya çıkmamaya dikkat ettiğini belirtiyor.”
Çözüm: Sabit yıllık gelir sağlamak
Güvencesiz koşullarda yaşayan kadınlar, yoksulluğun derinleştirdiği sosyal dışlanma ve eşitsizlik, ekonomik güvensizlik gibi sorunlarla mücadele etmek zorunda.
Çomak’a göre kadın yoksulluğunun çözümü derin yoksullukla mücadele eden kadınlara pandemi süreci ve kapanma dönemleri başta olmak üzere sabit yıllık gelir verilmesi. Çomak, çözüm önerilerini şöyle sıralıyor:
“Ayrıca bu süreçte kamu kurumlarına düşen bir diğer önemli görev ise toplumsal cinsiyet temelli ve yoksulluk temelli eşitsizliklerin yarattığı çok katmanlı ayrımcılığa karşı bireylerin insan onuruna uygun bir biçimde temel haklarına erişmelerini destekleyecek politikalar üretmektir.
“Özellikle toplumsal cinsiyete dayanan şiddetten ve ayrımcılıktan kadınların yanı sıra, ayrım gözetmeksizin, çocuklar, LGBTİ+’lar için de önem arz eden İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmaması ve uygulanmasının hayati olduğunu düşünüyoruz.”
YARIN: KONUŞMAMIZ GEREK DERNEĞİ'NDEN İLAYDA ESKİTAŞÇIOĞLU REGL YOKSULLUĞUNU ANLATIYOR.
(EMK)