*Medyanın bu konuya bizim de istediğimiz bir durum. Medya bu konuyu haber yapsın daha fazla haber yapsın fakat soruşturmada gizlilik kararı varken, dosyadaki tüm bilgilerin kamuoyu ile paylaşılması doğru değil.
*Bu soruşturma toplumun da baskısıyla bu kadar gündemdeyken, üstü hala kapatılmamışken, hepimiz - başta medya kuruluşları olmak üzere- etkili bir şekilde yürütülmesi için sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz.
*Soruşturma sürecine zarar vermeden yetkililer kamuoyunu doğru şekilde bilgilendirseydi, bizler de sosyal medya aracılığı ile birçok senaryoya maruz bırakılmazdık.
FİSA Çocuk Hakları Merkezi'nden Ezgi Koman, Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren ve avukat Beliz Özkan, 8 yaşındaki Narin Güran cinayetine ilişkin soruşturmadaki eksiklere dikkat çekiyor, soruşturmanın gizliliği yönünde karar varken tüm tutanakların medyaya servis edilmesine tepki gösteriyor.
"Zanlılar delilleri yok edebilir"
Eren, “Tüm tutanakların, ifadelerin medyada servis edilmesi soruşturmayı aksatan durumlar. Tanıkların ifadelerinde geçen isimler, kaçabilir, ifadelerini değiştirebilir, delilleri yok edebilir. Bu yapılan büyük bir hata ve soruşturmada hakikatin açığa çıkmasını engelleniyor” diyor.
"Hukuki adımlar atılacak"
Yayın yasağı ile soruşturmanın gizliliği ifadelerinin sıklıkla karıştırıldığına dikkat çeken Eren, şunu vurguluyor:
“Haberi yayınlayın fakat soruşturmadaki tüm belgelerin bilgilerin yayınlanması soruşturmanın gizliliğinin ihlal edildiğini gösteriyor. Burada yargı düzenlemesi bellidir. Bu dosyaya kimlerin erişebileceği de bellidir. Bu nedenle de bizler, bu konuda hukuki adımları atacağız. Belgeleri servis edenlerin cezalandırılmasını istiyoruz. Medyanın bu konuya bizim de istediğimiz bir durum. Medya bu konuyu haber yapsın daha fazla haber yapsın fakat soruşturmada gizlilik kararı varken, dosyadaki tüm bilgilerin kamuoyu ile paylaşılması doğru değil.”
"Savcılık açıklama yapmalı"
Beliz Özkan ilk olarak soruşturmayı yürüten savcının zamanında ve detaylı bilgilendirme yapmadığı için medya çalışanlarının bilgi akışı sağlamaya çalıştığını bunun da zaman zaman soruşturmanın aslına dair gerçek bilgilerin yayılmasına engel olduğunu söylüyor. Özkan, şunları söylüyor:
“Narin’e ne olduğu ile ilgili yürütülen soruşturma sürerken, soruşturma kapsamında resmi merciler, soruşturmanın güvenliğine zarar vereceği ve cinayetin aydınlatılmasını engelleyebileceği düşüncesiyle dosyada gizlilik kararı verdiler. Ancak bu gizlilik karar sonrasında, bir takım şüpheli ifadelerinin hatta adli rapor bilgilerinin belli yerlere, belli medya kuruluşlarına sızdırılmış, hatta servis edilmiş olduğuna şahit olduk. Hem soruşturmaya zarar gelebilir diye gizlilik karar veriyorsun, hem de ifadeleri sızdırıyorsun. Burada akıl almaz bir çelişki hem de büyük bir hukuksuzluk mevcut. Bu hukuksuzlukla ilgili gerekli hukuki süreçlerin derhal işletilmesi gerekmektedir.”
“Aynı zamanda 8 yaşında bir çocuğun vahşice katledildiği, hepimizin uykularını kaçıran Narin cinayetinde, yetkililerin kamuoyu bilgilendirmesi gerekirdi. Soruşturma sürecine zarar vermeden yetkililer kamuoyunu doğru şekilde bilgilendirseydi, bizler de sosyal medya aracılığı ile birçok senaryoya maruz bırakılmazdık. Sızdırılan ifadeler üzerinde hemen hemen bütün televizyon kanallarında cinayetin işlenişi, kimin yaptığı, katil kim daha çok kafa karışıklığı yaratan yorumlara şahit olmazdık. Narin soruşturması dışarıdan görebildiğimiz kadarıyla bile birçok eksik ve hukuksuzlukla başladı.”
“Medya sirkine düştük”
FİSA Çocuk Hakları Merkezi'nden Ezgi Koman konuya medya etiği açısından da bakıyor:
“Narin ile ilgili sürecin hiçbir yerinden tutulacak tarafı yok.. Ne çocukların hak ve özgürlükleri ne çocukların korunması ne de medya etiği açısından… Gerçekten bir “medya sirki” içerisine düştük. Elbette hepimizin konuyla ilgili bilgi edinme, hakikati öğrenme hakkı var. Ancak etkili bir soruşturma yürütülmesi ve buna zarar vermemek de hepimizin sorumluluğu” diyor.
“Ancak özellikle bir kısım medya soruşturmanın boşa düşmesine varabilecek derecede bir umarsızlıkla, sadece daha fazla izlenmek için bir dizi ihlal gerçekleştiriyor” diye uyaran Koman, şu noktalara dikkat çekiyor:
“Evet Narin yaşamını kaybetmiş olabilir, tüm yakınları gözaltında ve hatta hepsi suçlu da olabilir ama ona saygı duymak ekran karşısından büyük gözyaşı dökmekle, çığlık atmakla, şeriat bile isterim demekle ya da olayları polisiye bir dizi edasıyla ele almakla olmaz. “
“Bu soruşturma toplumun da baskısıyla bu kadar gündemdeyken, üstü hala kapatılmamışken, hepimiz - başta medya kuruluşları olmak üzere- etkili bir şekilde yürütülmesi için sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz.”
“Ayrıca köyde başka çocukların olduğunu da unutmamalıyız. Onların hangi ruh halinde olduklarını tahmin ediyoruz ama tam bilmiyoruz. Onların da hak ve özgürlüklerini koruyacak şekilde davranmak zorundayız.”
DEM Partili Akça: Narin’in köyündeki elektrik kesintisi tesadüf değildi
Tunç'tan Narin Güran açıklaması: Deliller önemli veriler içeriyor
(EMK)