Fotoğraflar: İranwire.com, sosyal medya, Masih Alinejad'ın sosyal medya hesabı
“Afganistanlı kadınlar unutulmaktan ve dünyanın Taliban’i kabullenmesinden korkuyorlar…”
Amerika’da yaşayan İranlı gazeteci Masih Alinejad, Afganistan’daki kadınların sorunlarını en iyi takip eden gazetecilerden.
İran'da kamusal alanda başörtüsü takma zorunluluğuna karşı başlatılan protestoların öncü kadınlardan olan Alinejad'ın 2021 Temmuz'da İranlı istihbarat ajanlarınca kaçırılması için plan yapıldığı da açıklandı.
bianet'e Afganistan’da kadınların yaşayabileceklerini, İran’daki İslam Cumhuriyeti üzerinden yorumlayan Alinejad, “Sırf Afganistanlı ve İranlı kadınlara değil, bütün İslam coğrafyasında yasayan kadınlara sesleniyorum: Şeriat yönetimi, baskı, dayak bizim kültürümüz değil. Bunlar çarpık ideolojiler” diyor.
Alinejad’la söyleştik.
“Afganistanlı kadınların hayal kırıklığı kelimelerle ifade edilemez”
Öncelikle İranlı bir gazeteci olarak Afganistan’daki son durumu kadın mücadelesi açısından yorumlayabilir misiniz?
İranlı bir kadın olarak Afganistan’da yaşananları büyük bir üzüntü ve kederle izliyorum.
Birçok Afganistanlı kadınla mülakatta bulunup fikirlerini aldım. Yaşadıkları hayal kırıklığı kelimelerle ifade edilemez. Ülkede yaşanan durum, özellikle de bir gecede kadın haklarına yapılan tacizler ve kadınların başına gelenler beni 42 yıl önceki İran’a götürdü.
“42 yıldır cehennem hayatı yaşıyoruz”
Biraz o dönemi, 42 yıl önceki dönemi anlatır mısınız?
Humeyni’nin iş başına gelmesinden ve İslam Cumhuriyeti’nin ilan edilmesinden hemen sonra, biz İranlı kadınlar da 42 yıldır cehennem hayatı yaşıyoruz. Zorunlu başörtüsünden tutun da sosyal siyasal ve ekonomik alanda birçok haklarımız şeriat yasaları yüzünden kısıtlandı.
Tarihin 42 sonra tekerrür etmesi ne kadar acı. Türkiye kadınlarına sesleniyorum: Laikliği sahip çıkın.
“Kadınlar ölüm korkusuyla yaşıyor”
O zaman bir de şöyle sormak isterim, Afganistanlı kadınları nasıl bir ülke bekliyor?
Yaptığım mülakatlarda kadınlar bana eve hapsolmaktan korktuklarından bahsettiler.
Her ne kadar 20 yıl boyunca Batı’nın Afganistan’daki varlığı mükemmel bir senaryo ortaya koymasa da kadın hakları konusunda, özellikle büyük şehirlerde çok yol kastedilmişti.
Konuştuğum kadınlar Taliban tarafından hedef alınıp öldürülmekten korktuklarını söylediler. Düşünün! Bir kadın televizyon sunucusu bana saklanmakta olduğunu ve sadece geceleri sokağa çıktığını söyledi.
‘Güçlü kadınlardan öç alma ideolojileri’
Fotoğraf: Afganistanlı kadınlar, 20 yıl önce, Gazeteci Tülin Daloğlu
Önemli mevkie gelen birçok kadın şu an ölüm korkusuyla yaşıyor. Taliban, IŞİD ve İslam Cumhuriyeti çarpık ideolojilerini kadınların bedenine yazan sistemler.
O kadar misojin ideolojiler ki, güçlü kadınlardan öç alma çabası içindeler.
“Taliban’ı normalleştirmeyin”
Fotoğraf: Afganistanlı kadınlar, 20 yıl önce, Gazeteci Tülin Daloğlu
Peki biz, farklı ülkelerdeki kadınlar, Afganistan’daki kadınlar için neler yapabiliriz?
Konuştuğum Afganistanlı kadınlarının çoğu bana şunu söylüyorlar: Taliban’i normalleştirmeyin. Taliban, Pakistan’ın desteğiyle uluslararası camiada “biz değiştik! Eskisi gibi değiliz” rivayetine soyundu.
Ama Afganistan’da yaşananlar, kadınların bize gönderdiği mesajlar tam tersini gösteriyor. Afganistanlı kadınlar unutulmaktan ve dünyanın Taliban’i kabullenmesinden korkuyorlar.
Taliban, dünyaya “biz Afgan kültürünü temsil ediyoruz” beyanında bulunuyor. Halbuki, konuştuğum Afganistanlı kadınlar “bu bizim kültürümüz değil” diyorlar. Ayni şeyi Humeyni İran devrimi sırasında da yaptı. Bu şekildeki rivayetlere kanılmamalı. Yoksa ileride çok kötü sonuçlar doğurabilir.
“Şeriat düzeni bizim düzenimiz değil”
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Sırf Afganistanlı ve İranlı kadınlara değil, bütün İslam coğrafyasında yasayan kadınlara sesleniyorum: Şeriat yönetimi, baskı, dayak bizim kültürümüz değil. Bunlar çarpık ideolojiler.
Bu çarpık ideolojilerin bizim kültürlerimizi yok etmesine izin verilmemeli. Bunlarla savaşılmalı. Demokrasi ve laiklik sadece Batı’ya ait değerler değil. Bizim de hakkımız.
"Benim gizli özgürlüğüm"Masih Alinejad, Habertürk'e kendi hayatını şöyle anlatmıştı: İran’ın küçük bir köyünde doğdum. Başörtüsü takmaya başladığımda 7 yaşındaydım çünkü okula gidecektim. Ailem o kadar dindardı ki evde de örtünmeye zorladılar. Başımdan parmak ucuma kadar örtünüyordum. "Büyüdükçe başörtüsünden kurtulmak istiyordum. Rüzgârı saçımda hissetmek istiyordum. Benden 2 yaş büyük ağabeyim yüzmek ve bisiklete binmekte özgürdü. Ben de onun gibi eğlenebilmek istiyordum. "Okuldan çıktıktan sonra örtümü çıkarır, eve gidene kadar özgürlüğümü yaşamaya çalışırdım. Özgürlüğüm bile gizliydi. Bu yüzden internet sayfama “Benim Gizli Özgürlüğüm” adını verdim. Arkadaşlarımla doğaya çıktığımızda erkek gibi giyinirdim. Saçlarımı kısacık kestirmiştim. Lise yıllarında iyice asileştim. "19 yaşında bir öğrenci hareketine katıldığım için hapse atılmıştım. Üniversiteden sonra reformist hükümet döneminde parlamento muhabiri oldum. Yolsuzluk hakkında haberler yaptığım için kovuldum. Daha sonra bir köşe yazmaya başladım. Ahmedinejad’ı eleştirdiğim için bu köşeyi de kaybettim. "Hayatım boyunca bir kadın olarak İran’da kalabilmek için her yolu denedim ve bütün haklarımı kullandım. Ama yapacak bir şeyim kalmamıştı. Ya kalıp sesimi kısacaktım ya da ayrılıp sesimi duyuracaktım. 2009’da Londra’ya taşındım. 3 yıl önce de ABD’ye yerleştim. Her şey böyle başladı.” |
TIKLAYIN - "Afganistanlı kadınlar, Taliban'ı iyi tanıyor ve güvenmiyor"
TIKLAYIN - BM-Taliban görüşmesinde kadın hakları çağrısı
TIKLAYIN - Taliban Afganistan'daki kadınlar için ne anlama geliyor?
TIKLAYIN - "Afganistan'da kadınlar çaresizliğe mahkûm edildi"
(EMK)