Fotoğraf: Samsun'da bir huzurevi koronavirüse krşı dezenfekte ediliyor. İlyas Gün- AA
Bir televizyon gazetecisi sokakta gördüğü kişiye mikrofon uzatıyor, "Kaç yaşındasınız?" diye soruyor. Adam belli ki 60'ının üstünde ve "15 yaşındayım" diyor sitemli bir şekilde. Gazeteci peşini bırakmıyor adamın, "Zabıta çağırırsam sizi götürebilir."
Zonguldak'ta yine 65 yaşın üstünde bir kadını otobüs içeri almıyor, o sırada kamera kayıtta. Biri, "Bana yaklaşma sende korona var" diyor kadına, gülüşmeler oluyor.
Bir başkası ise komik olduğunu düşünerek babasının elini ayağını iple bağlamış – belli ki o baba da şaka kaldırıyor – "Babamı evde tutamıyoruz" diyerek sosyal medyada bir görüntü paylaşıyor.
Bunlar son 10 günün "koronavirüsle mücadele" döneminde şahit olduğumuz görüntüler.
Önce koronavirüs salgınında risk grubunda yer alan 65 yaş ve üstü kişiler için "evden çıkmayın", "evlerinizde oturun" çağrısı yapıldı sık sık. Ardından bu söylem sosyal medyada yumuşak tonlu, şakalı şekilde ifade edildi.
Geçen cumartesi günü 65+ için sokağa çıkma yasağı getirilince de artık hareketler daha ayrımcı, ötekileştirici boyutlara uzandı, söylemler ise nefrete dönüştü adeta.
Sosyal medya linci
Sosyal Hizmetler Uzmanı ve https://www.yasliyimhakliyim.com kurucusu Şadiye Dönümcü ise bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de zaten yoğun olan yaşlı ayrımcılığının bu olayla da tavan yaptığını belirterek şunları söylüyor:
"Bu durum koronavirüs salgını ile birlikte farklı boyutlara ulaştı. Önceleri yaşlıları sahiplenmek, korumak, kollamak gibiydi fakat son üç, dört gündür ve yoğun olarak da 65 yaş ve üstünün sokağa çıkmasının engellenmesinden itibaren sosyal medyada bir linç gelişti yaşlılara karşı."
"Ekonomik istismar artabilir"
Yaşlılar, kronik hastalıkları ve bağışıklık sistemleri güçsüz olması nedeniyle korunmaya ve kollanmaya alınmalıydı. Evet, yine her zaman söylediğimiz gibi yaşlıların en büyük derdi yalnızlıktı. Hastalık, beslenme, ekonomik yetersizlik bakım güçlüğünün ötesinde Türkiye'de yalnız yaşayan yaşlı sayısı çok fazla. Hane olarak 1 milyondan fazla. Şimdi yalnız yaşayan insanların bir sürü şeye ulaşımı da güçleşti. Bu kadar çok yalnız yaşayan insan için çok önceleri önlemler alınmalı, hayatlarını kolaylaştıracak pek çok şeyin örgütlenmesi gerekiyordu.
En çok da sağlıkla ilgili sıkıntıları var. Yeni düzenlemeler yapıldığını takip etmekteyiz ama yetersiz şu haliyle.
Yaşlılara yönelik şiddetin bir başka yönü de ekonomik yönlü olacak bu dönemde; ekonomik istismar yani. Ve bu süreçte de yani dışarı çıkamadıkları ve özellikle alışverişlerinin başkaları tarafından yapılacağı bu dönemde bu istismar artabilir. 65 yaşın dışarı çıkmasını engellerken onları başkalarına bağımlı kılıyoruz aslında."
Yaşlıların toplu bakım aldığı yerlerde de durumun vahim olduğunu belirten Dönümcü, "Aynı cezaevlerinde olduğu gibi. Huzurevleri, yaşlı ve engelli bakımevleri de toplu yaşam sürdürülen yerler. Huzurevlerinde çalışan arkadaşların da bir yerde desteğe ihtiyacı var. Yaşlılardaki kapatılma ve yalnızlık psikolojisi nedeniyle personelin de desteğe ihtiyacı var. Bir eve sığdırılamayan, bir evin içinde yönlendirilemeyen bir yaşlının, 200 hatta 250 kişi bir arada olduğu yerde personelin zorlanacağı açık. Uyarmak ,dışarı çıkmasını engellemek, odaları olsa bile bir araya gelmelerini engellemek çok zor."
"Yasak üretimin devam etmesi için konuldu"
Öte yandan kimileri sokağ çıkma yasağının sadece 65 yaş ve üstüne uygulanmasını çağdışı olarak yorumluyor.
"Sokağa çıkma yasağının 65 yaş ve üstüne uygulanması bir ayrımcılıktır" diyen Dönümcü şöyle devam ediyor:
"Üstelik de olumlu sunuluyor bu ayrımcılık. Tüm hikaye üretim. Yaşlıları düşünmek için bu yasak evet, ama açık olarak da üretimin devam etmesi için konulmuş bir yasak.
Sokak yasağı bir koruma yöntemiydi ama bu başka bir ayrımcılığa yol açtı. Peki, çalışmak, üretmek zorunda olan pek çok insan var, onların durumu ne olacak? Evde birlikte yaşanılan yaşlı nasıl korunacak mesela? Kuşaklararası, apartman içi dayanışmanın devreye girmesi gerekiyordu. Bu şu an için yetersiz görünüyor."
"Yaşlılara karşı nefret söylemi çok yabancı değildi"
Öte yandan bu yasaklarla birlikte, "esprili" paylaşımların da arttığını ve bunun da yaşlılara yönelik nefret söylemini de arttırdığına dikkat çeken Dönümcü devam ediyor:
"Mizah bir baş etme yöntemi evet, hepimizin sinirleri bozuldu. Daha 10. gündeyiz ama bu iş çok uzun sürecek belli. Mesela Nevşehir Belediyesi'nin yaşlı ihbar hattı kurduğunu okudum, bu bir süre sonra nefret söylemine dönüşme riski taşıyor.
"Yaşlılara karşı nefret söylemi çok yabancı değildi zaten, bu günlerle birlikte insanlar bunu daha açık bir şekilde ifade etmiş oldu.
Nereye varır bu nefret söylemi ben çok kaygılıyım açıkçası. Bir yandan da sosyal medyada bu tarz yaklaşımlara karşı duyarlı insanların tepkilerini görmek rahatlatıyor ama bu yetersiz."
(AÖ)