23 yıl bayındırlık Bakanlığı'nda çalışmış, Şehir Plancıları Odası'ndan (ŞPO) Belma Babacan, tasarı için, "Özetle kıyıları kapatılabilir hale getiriyor. Galataport , Haydarpaşa gibi kruvaziyer liman projeleri, Karadeniz Sahil Yolu gibi dolgu yol projeleri ve daha bilmediğimiz, kim bilir hangi projeler için yasal zemin hazırlanıyor" diyor.
Babacan, bu tasarının hazırlanma sürecinde, bakanlığın meslek odalarından görüş almadığını da ekliyor.
Kaçak yapılara koruma, sahil şeridine 10 metre
Babacan, tasarının getirdiği değişiklikleri özetliyor.
10 metreye inen sahil şeridi: Tasarı, 1972'den önce kıyılarda yapılmış özel mülkiyet kapsamındaki yapıları koruyor. Ayrıca, Anayasa Mahkemesi'nin Kıyı Kanunu'nu 1986'da iptal etmesiyle, yeni kanunun yürürlüğe girdiği 1992 arasında genelgeyle yürütülen dönemde yapılmış yapıları da koruyor. Bu boşluk dönemde, kıyıya yaklaşma mesafesi 10 metreydi. Tasarı, sahil şeritleri belirlenirken bu yapıların dikkate alınacağını söylüyor. Dolayısıyla, sahil şeridini 10 metreye indirmenin ve yeni yapılaşmaların önü açılmış oluyor.
Kruvaziyer limanlara zemin: Taslak, kıyıda ve dolgu alanlardaki herhangi bir tesis gerideki alanları etkiliyorsa, belediye yetkisindeki bu geride kalan alanları da Bakanlık'ın planlama kapsamına alıyor, buna da "bütünleşik şehir planı" diyor. Böylece, Galataport, Haydarpaşa, Karadeniz Sahil Yolu gibi projelere olanak sağlamanın yanı sıra, yenilerin de önü açılmış oluyor. Bu sınırın nereye uzayacağına kadar ipucu da yok. Aynı zamanda, kruvaziyer limanlara Kıyı Kanunu'nda hiç olmayan türde yapılaşma olanağı da verilmiş oluyor.
İlk 50 metrede yeni yapılaşma: Anayasa Mahkemesi, daha önceki Kıyı Kanunu'nda bazı maddeleri iptal ederken, sahil şeridinin 100 metreden az olmamasının toplumun yararına olduğunu söylüyordu. İlk 50 metresine ancak günübirlik tesislere, gerideki 50 metreyse, toplum yararına olan yapılara açıktı. Yeni tasarı, sahil şeridinde 100 metreyi sözde koruyor, ama daha geride yapılabilecek yapıları da ilk 50 metreye almış oluyor.
Yeni adacıklara izin: Tasarı su alanlarını da kanun kapsamına alıyor. Galatasaray adası gibi, kıyıyla bağlantılı olmayan dolgu işlemleri yapılabilmesinin yanı sıra, bu adacıklara kıyıda geçerli olan yapılaşma iznini de veriyor.
Babacan: Turizm değerleri kaybedilecek
Babacan, tasarının yasalaşması halinde, turizm adına hızla yeni yapılaşmaların ortaya çıkacağını söylüyor.
"Kıyılar zaten kötü kullanılmış durumda. Henüz planlaması yapılamamış alanlarda bu tür yatırımlar daha hızlı olarak gündeme gelebilir.
"Bu tasarının asıl zararı, turizm için cazip olan değerleri kaybetmenizdir. Turizmi doğal değerler cazip tutar. Özel koruma bölgeleri bu yüzden ilan edilir. Bu tür yapılaşmalar sonucunda, turizmi güdeme getiren doğal değer kalmaz, ölü yatırımlara dönüşür."
Anayasa, kamu yararı diyor
Babacan, tasarının getirdiği en köklü değişikliğin, kıyıları özel mülkiyet kapsamına alması olduğunu söylüyor.
"Hoş, tahsis yöntemiyle, kıyılar şu an bile yüzyıllarca özel mülkiyet gibi kullanılabiliyor. Şimdi bunu yasal hale getirmeye çalışıyorlar."
Anayasa'nın kamu yararını düzenleyen maddelerinden 43. madde, "Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkân ve şartları kanunla düzenlenir" diyor.
ŞPO: Koruma ilkelerinden vazgeçilemez
Şehir Plancıları Odası da, tasarıyı değerlendirdi ve büyük çoğunluğunun "Anayasa'ya, kamu yararına ve kıyıların korunması ile ilgili temel ilkeye uygun olmadığını" açıkladı ve ekledi:
"Kıyı Kanununda bir yeni düzenleme yapılmak isteniyorsa bunun geniş katılımlı bir platformda, koruma ilkelerinden vazgeçmeden, yerelleşme politikalarına uyumlu ilkelerle, güncel sorunlara yasal temel oluşturma amacından uzaklaşmış bir bakış açısı ile gerekli ve geçerli düzenlemeleri gerçekleştirilmek üzere gündeme gelmesi uygun bulunmakta, bu veya bazı küçük düzenlemelerle yasalaşması halinde yapılmak istenen değişikliklerin çok büyük zararlara yol açacağı kesin görülmektedir." (TK)