* Fotoğraf: Pınar Gayıp / Evrensel
Cumartesi Anneleri ve İnsan Hakları Derneği (İHD) üyeleri, Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası dolayısıyla kayıplar mücadelesinin simge isimlerinden Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç’u mezarları başında andı.
Pandemi nedeniyle kısıtlı sayıda kişinin katıldığı anmada, Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç başta olmak üzere gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı.
Anmada, gözaltında kaybetmenin insanlık suçu olduğuna bir kez daha vurgu yapıldı, “Bu suç karşısında zaman aşımı olamaz” denildi.
"Hakikat gizlenmeye çalışılıyor"
Evrensel’de yer alan habere göre, Hasan Ocak’ın mezarı başında yapılan anmada konuşan İHD İstanbul Şube Başkanı avukat Gülseren Yoleri, “Gözaltında kaybedilenler için açılmış olan davaların zaman aşımı nedeniyle düşmesine tanıklık ediyoruz. Acı bitmediği, kayıplar bulunmadığı halde maalesef dosyalar kapatılarak hakikat gizlenmeye çalışılıyor. Hâlâ failler korunyor, hâlâ gözaltında kaybetme suçunun işlenmesine imkan verecek mekanizmalar ayakta tutuluyor” dedi.
Hasan Ocak’ın kardeşi Ali Ocak ise “Biz 26 sene önce bugün Hasan’ı bulduk, 26 senedir katillerin peşindeyiz. Onlar Hasan’ın katillerini ortaya çıkarmadan mücadelemiz bitmeyecek. Sadece Hasan’ın değil bütün faili meçhullerin katillerini, onlara ne olduğunu ortaya çıkarmalı” diye konuştu.
"26 yıldır kaybettiklerimizin izindeyiz"
Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç, “İşkencecilerden hesap sormak için bu mücadeleyi sürdürüyoruz. 26 yıldır kaybettiklerimizin izindeyiz. İlk gün verdiğimiz sözün arkasındayız. Katillerini buluncaya kadar, son kayıp bulunana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.
Gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin ise şunları söyledi:
“Bizim devlete sunduğumuz dosyalarda yakınlarımızı kimlerin katlettiği, nerede alındıkları, kaç gün hücrede kaldıkları tüm bilgiler dosyada mevcut. Ama ne yazık ki dosyalarımız tozlu raflardan indirilmedi, yüzüne bakılmadı.
“20 yıl geçtikten sonra zaman aşımı olduğuna dair bize yazılar gönderildi. Biz zaman aşımını kabul etmiyoruz. Bu dosyalar biz kapandı demeden kapanmayacak. Kayıplar dosyalarının zaman aşımına uğratılmasını kabul etmiyoruz.”
Hasan Ocak nasıl kaybedildi?Hasan Ocak 21 Mart 1995 tarihinde polisler tarafından gözaltına alındı. Vatan Caddesi'ndeki İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne götürüldü. Burada başında Bayram Kartal’ın olduğu TİM 3 tarafından işkenceyle sorgulandı. Onu gözaltında gören, gözaltı listesinde adını gören tanıkları vardı ama gözaltına alındığı inkar edildi. Her yerde Hasan'ı arayan ailesi, arkadaşları ve İHD tüm resmi kurumlardan 'bizde yok' cevabı aldı. 58 günlük arayışın sonunda Hasan Ocak'ın ağır işkence izlerini taşıyan ve 'meçhul kişi' olarak işlem gören bedenine, Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda ulaşıldı. Ocak ailesi DGM Başsavcılığına, Beykoz Savcılığına, Fatih Savcılığına başvurdu. İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ve 'Tim-3' polisleri hakkında suç duyurusunda bulundu ama hukuk işletilmedi. Ocak ailesi Adalet Bakanlığına başvuruda bulunarak hukuku işletmeyen, etkin soruşturma yapmayan savcılar hakkında şikayetçi oldu ama Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Müdürlüğü bu şikayeti işleme koymadı. Fatih Cumhuriyet Savcılığı, terörle mücadele polisleri ve olayın soruşturulması ile ilgili görevlerini ihmal eden devlet görevlileri hakkında yapılan çok sayıda suç duyurusunu birleştirdi ve bu dosyada “şikayetler somut bir veriye dayanmıyor” gerekçesi ile takipsizlik kararı verdi. Beykoz Cumhuriyet Savcılığının 1995/1075 Hazırlık Numarası ile takip ettiği dosyada ise 20 yıldır rutin yazışmalar dışında bir işlem yapılmadı. Dosya savcısı sık sık değiştirildi, sonunda takipsizlik kararı verildi. Bu karara yapılan itiraz kabul edildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Hasan Ocak'ın annesi Emine Ocak'ın yaptığı başvuru sonucu aldığı 15 Temmuz 2004 tarihli kararında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "yaşam hakkı"nı düzenleyen 2. maddesinin ihlal edildiğini bildirdi. Türkiye'yi, yaşam hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle 25 bin Euro manevi tazminata mahkum etti. Rıdvan Karakoç nasıl kaybedildi?Kürt siyasi partilerinde çalışmalar yürüten, Mezopotamya Kültür Merkezi'nin kuruluş çalışmalarında yer alan 34 yaşındaki Rıdvan Karakoç bu faaliyetleri nedeniyle polisin hedefindeydi. Hakkında arama kararı olduğu için polis tarafından ablukaya alınan evine gidemiyordu. Polis tarafından defalarca Karakoç Ailesinin evine baskın düzenlendi. Eve gelen polisler her seferinde aileyi, ağır küfür ve hakaretler eşliğinde “Rıdvan’ı bize getirin, eğer getirmezseniz gördüğümüz yerde öldürürüz” diye tehdit etti. Ailesi ile düzenli bir biçimde haberleşen Rıdvan, İHD avukatlarından Eren Keskin'e de posta ile vekâlet gönderdi. Rıdvan'ın ailesi ve avukatı Keskin ile haberleşmesi 15 Şubat 1995 tarihine kadar sürdü. 15 Şubat'tan sonra Rıdvan'la bağlantı kesildi. Evdeki polis ablukası kalktı, polis baskınları son buldu. Karakoç Ailesi, tüm mercilere başvuru yaptı ancak sonuç alamadı. Gözaltına alındığı inkâr edilen Rıdvan için devletin tüm kurumları “Bizde yok” cevabı verdi. Üç ay sonra oğulları Hasan'ı arayan Ocak ailesi Beykoz Savcılığı’ndaki dosyalar arasında tesadüfen, Rıdvan'ın işkence görmüş cansız bedeninin fotoğrafını gördü. Böylece Rıdvan Karakoç'un işkence ile öldürülmüş bedeninin savcılık dâhil tüm resmi kurumlardan geçtiği, Adli Tıp Kurumu’nda bekletildikten sonra gizlice Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'na defnedildiği gerçeği açığa çıktı. Rıdvan Karakoç'u gözaltına alanlar ve sorgulayanlar bilinmesine rağmen hukuk işletilmedi ve failler korundu. 24 yıldır süren soruşturma davaya dönüşmedi. 24 yıldır Beykoz Savcılığı’nda bulunan soruşturma dosyasında, rutin yazışmalar dışında anlamlı bir gelişme olmadı. |
(TP)