Ben dokuz yaşındayken annem çalışmaya başladı. Ve iş hayatına girmesiyle beraber de hafta sonlarını sevmez oldu. "Çok yoruluyorum hafta sonlarında" derdi, hiç anlamazdım.
Benim içinse o zamanlar, hafta sonları hani neredeyse dünyanın en şahane şeyiydi. Sabahın köründe kalkmak zorunda olmadığın, okula gitmediğin, oyun oynadığın, sokaklarda çamurların içinde tepindiğin, muhteşem bir alet olan televizyonu uzun saatler seyredebildiğin, sıkılabildiğin süper zamanlardı gerçekten. Şimdi düşününce bile nasıl imreniyorum o günlere.
Gerçi hafta sonunun muhteşemliğini gölgeleyen bir cumartesi sabah ritüelimiz de vardı. Uykuyu hep ve çok seven ben, kendimi uyanmamak için zorlarken, annem sabah dokuz sularında yatağımın başında ben orada yokmuşumcasına süpürge yapardı. Bir yandan da güzel güzel şarkılar söylerdi. Fonda da çamaşır makinesinin gürültüsü falan derken, ben dayanamayıp gözlerimi açardım. Annem nihayet uyanmamdan memnum, "Hadi kızım sen de toz alıver de, bitsin işler" derdi.
Arkadaşlara tuhaf da gelse çamaşır makinesi ve süpürge sesi duyar duymaz içim uyumaya başlıyor, sanırım kendimi çocukluğumun tatlı evindeymişim gibi hissediyorum. Ve, evet annemi anlıyorum, gerçekten de şarkı söylerken iş yapınca insan kolay kolay yorulmuyormuş.
Son zamanlarda hafta sonlarım annemin kulağını bolca çınlatarak geçiyor. Kadıncağızın bildiği bir şey varmış ki, onca sene hep aynı şeyi söylemiş. Evet, hafta sonları canınıza okuyor, özellikle ilgilenmeniz gereken birden fazla şey varsa.
Hafta içleri
Yine annemden ya da çocukluğumdan alıntılarsam, hafta içi günler sabahtan akşama kadar çalışmak, akşam eve gelip yemek hazırlamak, aileyi doyurup yatırdıktan sonra da ertesi günün yemeğini yapmakla geçiyordu. Tüm bu işler bittiğindeyse anneme sadece ertesi güne hazırlık mahiyetinde saçlarını sarmak için vakit kalıyordu. Ne yapsın kadıncağız iki çocuklu bir ev, dünya kadar çamaşır, ütü, dağınıklık derken onlar da halledilmek için hafta sonunu bekliyordu.
Tecrübeyle öğrendim ki insansız bir evi temizlemek de çok zor bir şey değil. Ama sen bir yandan temizlerken, arkandan topladıklarını dağıtan abim ve benim gibi iki canavar varsa bir iki saatlik bir iş bile neredeyse bitmek bilmiyor.
Annemin emekliliğine altı ay kaldı
Annem şanslı, emekliliğine altı ay kaldı. Sonrası, gelsin şahane hafta sonları. İstersen işlerini hafta içinde bitirirsin, böylece hafta sonunu namına yaraşır bir şekilde yaşarsın; istersen sabahları geç kalkıp azar azar işlerini yaparsın. Ne de olsa acelen yok, arkandan kovalayan yok. Emeklilik de, hafta sonu kadar şahane bir durum galiba.
Velhasıl benim için biri mazide kalmış, diğeri de en erken yirmi beş yıl sonra yaşanabilecek durumlar. Çalışan insan için hafta sonları tam da annemin söylediği gibi çok yorucu oluyor. Alışverişti, çamaşırdı, bulaşıktı, kıldı, tüydü derken hafta içinden kalan bir gıdım enerjiden de eser kalmıyor. Pazar günleri "Oh işler de bitti, şöyle bir oturayım" dediğimde bakıyorum yatma saati gelmiş neredeyse.
Vazgeçtim artık kendime şahane zamanlar ayırdığım, çalışıp, ürettiğim hafta sonları yaşamaktan, sadece haftaya daha yorgun başlamak istemiyorum. Ve aslında eskiden iple çektiğim hafta sonlarının gelişinden korkmak istemiyorum.
Bunun için emekliliği beklemem gerekiyorsa, annem gibi şarkı repertuarımı genişletip bu işten zevk almanın yollarını bulmam lazım. Yoksa bir ömür çocukluğumu düşleyip, çocuklara imrenip, temizlik yaparken çamaşır makinesinin sesinde uyuyakalarak geçmez, biliyorum. (EK/TK)