Fotoğraftakiler: İHD Gözaltında Kayıplar Komisyonu üyesi Sebla Arcan, Hasan Gülünay'ın kızı Deniz Gülünay, İHD İstanbul Şube Başkanı Avukat Gülseren Yoleri ve Cumartesi İnsanlarından Ümit Tekay Dişli.
Cumartesi Anneleri/İnsanları, adalet arayışlarının 799. haftasında 20 Temmuz 1992’de gözaltında kaybedilen Hasan Gülünay için adalet istediler.
700. haftadan bu yana Galatasaray Meydanı'nda oturma eylemleri yasaklanan Cumartesi Anneleri/İnsanları, koronavirüs nedeniyle de 782. Hafta itibariyle açıklamalarını sosyal medya üzerinden yapıyor.
Bu haftanın açıklamasını yapan Cumartesi İnsanlarından Ümit Tekay Dişli, “Devletin politikaları veya eylemlerinden doğan gözaltında kaybetmeler, yine devletin kurumlarının işbirliği içinde örtbas ediliyor. Devlet, anayasal yükümlülüklerini yerine getirmediği için cezasızlık zırhı aşılamıyor” dedi ve ekledi:
“23 Mayıs1992 tarihinde Artvin’de gözaltına alındıktan sonra işkence ile öldürülen Ali Ekber Atmaca'nın üzerinden İstanbul’da aynı mahallede yaşadığı Hasan Gülünay’ın kimliği çıktı.
Bu nedenle 32 yaşındaki 4 çocuk babası Hasan Gülünay polis tarafından aranmaya başlandı. Eşine bir süredir polis tarafından takip edildiğini söyleyen Gülünay, 20 Temmuz 1992 günü Tarabya’daki evinden işyerine gitmek üzere çıktı ve bir daha geri dönemedi.
Hasan’ın iş yeri telefonunu arayan bir kişi, Terörle Mücadele Şubesi’nden aradığını söyleyerek Hasan Gülünay’ın gözaltında olduğu bilgisini verdi. Ancak Savcılık ve İstanbul Emniyeti’ne başvuran aileye, Hasan’ın gözaltında olmadığı, arandığı söylendi.
“Gözaltında olduğunu kabul ettiler”
Bunun üzerine aile memleketlileri olan ve o dönem İstanbul Emniyetin’de üst düzey yetkili olan Hüseyin Kocadağ’la görüştü. Kocadağ aileye ‘Hasan Gülünay sağ, içeride işkence yaraları iyileştikten sonra gözaltına alındığını açıklayacaklar’ dedi. Aile bu bilgiyi kamuoyuna duyurdu.
Hasan’la aynı tarihlerde İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde sorguda olan bir tanık, yüzünü görmediği bir kişinin işkencede ‘Ben Hasan Gülünay beni gözaltında kaybetmeye çalışıyorlar!’ diye bağırdığını açıkladı. Bu iki açılamanın ardından hem ailenin hem de tanıklık yapan kişinin evleri polis tarafından basıldı ve konuşmamaları için tehdit edildiler.
“Başvurular sonuçsuz kaldı”
Başbakan, İçişleri Bakanı ve TBMM başta olmak üzere tüm resmi mercilere başvuran aileye devletin cevabı; “iddialarınız gerçek dışı, başvurularınız emniyet teşkilatını karalamaya yönelik” oldu.
Ailenin tüm başvuruları sonuçsuz bırakıldı. Yargı makamları, güvenlik güçleri tarafından verilen bilgilerle yetindi. Olayla ilgili delilleri toplamadan, tanıkları dinlemeden ve etkili bir soruşturma yürütmeden zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdi. Karara yapılan itiraz reddedildi. Dosya 2013 yılında Anayasa Mahkemesi’ne taşındı.
“Dava AİHM’e taşındı”
Anayasa Mahkemesi de davada AİHM’nin zorla kaybetmelerle ilgili kabul ettiği delil standartlarını uygulamadı. 21 Nisan 2016 tarihinde yalnızca “yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiğine” hükmetti. Ancak bu ihlalin de sonuçlarının ortadan kaldırılması için zamanaşımını gerekçe göstererek etkili bir giderim yolu sunmadı. Dava AİHM’e taşındı.
Gözaltında kaybedilişinin 28. yılında bir kez daha Hasan Gülünay için hakikat ve adalet çağrısında bulunuyoruz : Gözaltında kaybetme devam eden bir insan hakkı ihlali niteliğindedir. Hasan Gülünay dosyasının zamanaşımı gerekçe gösterilerek kapatılması uluslararası insan hakları hukukuna aykırıdır.
Gülünay’ın güvenlik güçlerince gözaltına alındığını ve onların kontrolleri altında öldüğünü doğrulamaya yetecek ciddi, belirgin ve tutarlı emareler mevcuttur. Hakikatın açığa çıkarılması ve adaletin sağlanması için eksik olan şey siyasi ve adli iradedir." (RT)