Ege Deprem Koordinasyon ekibi 30 Ekim'de meydana gelen 6.9 büyüklüğündeki depremden sonra depremzedelerin barınma, gıda, tuvalet ve duş alanlarında yaşadığı sorunları çözmeye odaklandığı kadar psikolojik olarak da depremzedelerin yanlarında olmaya çalışıyor. Özellikle çocuklar için düzenledikleri etkinliklerle sosyal medyada da çokça çalışmalarını duyduğumuz koordinasyon ekibi gönüllülerinden Rojhat Tunç’a çalışmalarını, ne tür zorluklarla karşılaştıklarını ve sahadaki durumu sorduk.
Ege Deprem Koordinasyon ekibi kimlerden oluşuyor?
Biz Gençlik Komiteleri olarak Ocak 2020'deki Elazığ Depremi’ndeki gözlemlerimiz üzerine afet anında hızlı bir şekilde organize olabilecek, geniş bir koordinasyon kurulmasına karar vermiştik. Şimdi ise, bir Gençlik Komitesi Üyesi olarak, Ege Deprem Koordinasyon ağının İzmir depremi sürecinde bizi aşan bir ağa dönüştüğünü söyleyebilirim.
Koordinasyonun gönüllüleri arasında birçok kurum, kuruluş ve bağımsız gönüllüler var. Spesifik olarak bir kurumdan bahsedemeyiz yani. Dayanışma temelinde çalışmak isteyen herkesin katılımına açık bir ağ bu. Tek amacımız halkın dayanışmasını örmek.
757 kişilik ağ
Koordinasyonun çağrısını depremden 1-2 saat sonra yaptık biz. Öğrencilerden gönüllü psikologlara çeşitli meslek gruplarından insanların bir araya geldiği 757 kişilik bir ağ oluşturduk. Ağ sayesinde depremzedelerin ihtiyaçlarını giderebilirdik. İyi ki kurmuşuz dedik. Çünkü alanda özellikle depremin 4-5. gününden beri Bakanlığa bağlı kurumlar Kızılay, AFAD ve diğer tarafta da ilçe belediyeleri arasında gelişen bir rekabet var ne yazık ki. Gönüllülerin polis zoruyla alandan çıkarıldığına siz de tanıklık etmişsinizdir.
Bizim dışımızda herhangi bir gönüllü ekip kalmadı şu an. O da depremzedelerin bize sahip çıkmasıyla sağlandı. Geliştirdiğimiz ilişkiler ve bağımsız bir kurum olarak bizim de direnmemiz sayesinde alanda kalabildik. Ancak bize de tabii Bakanlığa bağlı kurumların bayrağını kullandırma şartını koştular ve bu şekilde çalışmalarımıza devam edebileceğimizi söylediler. Bunu kabul etmedik. İlk günden itibaren ne kurum, ne de bir belediye bayrağını alana soktuk. Buna yönelik çok da baskı gördük.
Çocukları eğitimi için elektrik bile yok
Alandaki çocukların somut sorunlarından bahsedebilir misiniz?
Çocukların durumu çok hassas. Psikologlarla yaptığımız toplantılarda travmaların 3. ve 6. haftada kendini göstereceğini söylediler. Şu an çadırlar boşaltılıyor. Ailelerin akıbeti konusunda bir kesinlik yok. Çocuklar online eğitim almak zorundalar ancak online eğitim için çadırlarda elektrik yok. İnternet yok. Çocukların tableti de yok ve yine bu sorunu çözmeye yönelik bir adım yok. Bu sorunların yanı sıra alandaki çocukları tüm müdahalelerden korumaya çalışıyoruz. Örneğin son olarak şöyle bir şey yaşadık: Deprem toplanma alanında önce polis, sonra Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı görevlileri 3-4 yaşlarındaki bir çocuğun ailesine "Cinsiyetini karıştırır, saçlarını kestirin," dedi. Müdahale etmeye çalıştık ama kestiler ne yazık ki saçını.
Yangın tüpü ve ateş ölçer sorunu
Koordinasyon olarak nasıl bir dayanışma ağı ördünüz?
Öncelikle hem genel hem de özelde çocuklar için bir ihtiyaç listesi belirledik. Barış Manço Parkı, Şehit Hakan Ünal Parkı ve Zeki Müren Parkı’nda 24 saat ulaşılabilir durumda olduk. Gündüzleri daha çok çocuklara yönelik etkinlikler düzenleyerek, tabii ki öğretmenler ve uzman psikologlar eşliğinde, bir program oluşturduk. Şehit Hakan Ünal Parkı’nda deprem kriz masası oluşturduk. Çeşitli bölgelerdeki gönüllülere ulaşarak onların ihtiyaçlarını belirleyip –dışarıdan gelen yardımlarla– bu dayanışmayı örmeye çalıştık. Belediyenin ya da Bakanlığa bağlı kurumların çözmesi gereken işleri de üstlenerek yetkili mercilere ilettik. Örneğin Barış Manço Parkı’nda tuvalet ve banyo eksiği vardı. Yoğun uğraşlar sonucunda 10. gün çözülebildi bu sorun.
Ailelerin çadırlarını kurma, battaniye temin etme, giysi ihtiyaçları dışında deprem toplanma alanlarının da genel eksiklikleri vardı. Belediye de AFAD da bu çadırlarda kimlerin kaldığını ancak 6-7. gün tespit edebildi. İhtiyaçlar konusunda en fazla yangın tüpü, acil ilkyardım malzemesi ve ateş ölçerle ilgili sorun yaşadık. Koordinasyon olarak toplamda 14 alana ateş ölçerler gönderdik. Bahsettiğim üç parktaki çadır sahaları için yangın tüpü kullanımı ve yangın söndürme eğitimi aldık. Bunu özellikle belirtiyorum çünkü itfaiye görevlisinin bizden yangın tüpü istediği bir manzarayla karşı karşıya kaldık. Öyle bir koordinasyon eksikliğinden bahsedebiliriz.
Konut meselesi çözülemiyor
Bahsettiğiniz üç parkta durum nedir? Buralardaki çadırlar ne kadar kalacak?
Zeki Müren Parkı Deprem Toplanma Alanı beş gün önce kapatıldı, etrafında yıkım başlayacağı için. Barış Manço ve Şehit Hakan Ünal Parkı’nda ise çalışmalarımıza devam ediyoruz. Gözlemlediğimiz şu: Ağır hasarlı ya da enkaza dönüşmüş binalardaki ailelerden çok orta hasarlı ya da az hasarlı binalarda yaşayan aileler çadırlarda kalıyor. Üst düzey hasarlı binalarda yaşayan ailelerin sorunları ise kısmen çözülmüş durumda.
Burada ise şöyle bir sorun var: Evinin içeriden hasarlı olduğunu ve bunu fotoğraflarla belgeleyen insanlar sorun yaşıyor. Çünkü hasar tespiti binaların dışına bakılarak yapılıyor ne yazık ki. Ekonomik durumu iyi olan aileler yazlıklarına ya da başka evlere gitmiş, taşınmış durumdalar. Bazı ailelerin gönüllüler aracılığıyla başka evlere yerleştirildiğini biliyoruz. Belediyenin ya da Bakanlığın somut bir çözümü yok bu konuda. Depremzedelerin de dahil olduğu tartışmalar var ama çözüm odaklı bir yaklaşım yok. Şu an örneğin hem bir konteyner kent tartışması var hem de ailelerin buna ihtiyacı olmayacağı, hasarsız binalara yerleştirileceğine dair bir gündem. Her şey belirsiz anlayacağınız. Konut meselesi çözülemiyor şu an.
Yemek sıkıntısı var
Peki alanda salgına yönelik işletilen bir gündem, alınan bir tedbir söz konusu mu?
Salgına dair alınan herhangi bir önlem yok. Tuvaletlerin ve duş alanlarının temizliği konusunda ciddi sorun yaşıyoruz. Kaldı ki salgın nedeniyle buradaki önemlere daha çok dikkat edilmesi gerekiyor. İsteyenlere Covid testi yapılabiliyor ama yetkililer bu bilgiyi yaygınlaştırmıyorlar. Bu durum sadece testle sınırlı da değil. Örneğin alanlarda çamaşır yıkama merkezleri var ve çoğu insan bundan haberdar dahi değil. Yaygınlaştırılmıyor, duyurulmuyor bunlar. Gönüllüler bilgi verince depremzedeler öğreniyor.
Yine salgın nedeniyle de insanların düzenli beslenmesi gerektiğini biliyoruz. Ancak toplanma alanlarında yemek sıkıntısı da baş göstermeye başladı. Düzenli bir gıda dağıtımı yok. İzmir Büyükşehir Belediyesi günde 4-5 kez bu dağıtımı üstleniyor ama bu ne kadar yetiyor, orası muamma. İlk günler böyle değildi, çok sık yemek dağıtılıyordu. Şehit Hakan Ünal Parkı’nın yanında 11 çadırlık bir bölge var. Ve biz bu bölgeye 10 gün boyunca yemek gitmediğini tespit ettik. Orada kalan beş kişilik bir ailenin aç oldukları için uyuyamadıklarını öğrendik. Ne Kızılay, ne İzmir Büyükşehir Belediyesi ne de Bayraklı Belediyesi Kriz Masası, gece 2’te o beş kişilik ailenin yemek sorununu çözebilmişler.
Gönüllüler kriminalize ediliyor
Depremden sonraki ilk günleri ve şu anki durumu karşılaştığınızda nasıl bir tablo gözlemliyorsunuz?
İnsanlar psikolojik olarak daha çok zorlanmaya başladılar. Bu belirsizlik onlar için çok yorucu. Tüm bunların yanında da olmayan gündemler yaratılıyor alanlarda. Depremzedelerin güvende hissettikleri tek alanlar buralar şu an. Örneğin alana giriş-çıkışlarda insanların çantası aranıyor. Hırsızlık söylentisi yayılıyor ama biz bunu şöyle yorumluyoruz: Resmi yetkililer görevlerini yerine getirmediği için gönüllülerin alana girmesini engellemek adına varolmayan bir hırsızlık gündemi oluşturuyorlar. Kriminalize etmeye çalışıyorlar bu insanları.
Resmi kurumlar sadece görüntü alıyor
En önemlisi de alanda insanların bildiği, “Sorunumu bu çözer” diyebileceği kimse yok gönüllülerden başka. Biliyorsunuz, insanlar bazı sorunlarını ancak bağ kurdukları zaman söyleyebiliyorlar. Burada yaşlı insanlar da var ve bazıları hasta. Hasta bezi teminini iletebileceği bir görevli yok ama. Yalnızca gönüllülere aktarabiliyorlar bu sorunlarını. Resmi kurumlar genelde gelip görüntü alan bir pozisyon içerisindeler. Şu an çalışmalarımıza devam ettiğimiz iki deprem toplanma alanında çadırlar boşaltıldığı için biz de dün çıktık alandan. İBB de iki gün önce çıkmıştı zaten. Ama biz depremzedelerin güvenli ve yaşanılabilir barınma hakkının, bu süreçte yönetenlerin atacağı ya da atmaktan geri duracağı adımların anbean takipçisi olacağız.
Koordinasyon eksikliği dışında ne tür sorunlar var?
Bir mülteci gündemi depremden sonra bile hakim ne yazık ki. Depremin 3-4. gününden itibaren mültecilerin başka bir alana toplanacağına dair bir söylenti vardı. Birkaç parkta bunun fiiliyata geçirildiği söyleniyor ama bunu henüz teyit edemedik. Bakanlık’tan böyle bir karar gelmiş, İBB ise direniyor şu an bu duruma. Şöyle durumlar da yaşanıyor: Çocuklara yönelik etkinlikleri ayrımcı olmayan bir yerden organize etmeye çalışıyoruz. Ama bu konudaki sorun, çocukların önünde de kasıtlı olarak tartışılıyor veya tartıştırılıyor.
Ege Deprem Koordinasyon iletişim: 90 532 208 98 99
(NÖ)
DEPREMDEN DAYANIŞMA AĞLARI