"Gazecilik bölümü ilk tercihimdi. Büyük hayallerle geldim. Fakat okul bitince bu ülkede gazetecilik yapmak istemiyorum."
Gazetecilik eğitimi alan gençlerin çoğunun dilinde buna benzer cümleler dökülüyor.
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü 2014 Dünya İfade Özgürlüğü Endeksi'ne göre Türkiye, 180 ülke içerisinde, 154. sırada yer alıyor.
Çoğunluğunu Kürt gazetecilerin oluşturduğu onlarca gazeteci yaptığı haberler yüzünden cezaevinde. Ve birçok gazeteci de türlü bahanelerle işten çıkartılıyor.
"İnternete Sansür Yasası" olarak adlandırılan ve internet kullanımında Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TİB) olağanüstü yetkiler getiren yasa teklifi ise meclisten geçti. Teklif Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün onayından geçmesi halinde yasalaşacak.
Başbakan Erdoğan'ın Habertürk yönetecilerini arayarak yayınlarına müdahale etmesi ve bir muhabirin sorusu üzerine, azarlar bir şekilde, "Evet Fas'tan aradım. Sizin patronlarınızı da zaman zaman aramışımdır" demesi ise medyaya yönelik sansürü bir kez daha gözler önüne serdi.
Tablo böyleyken gazeteci olma hayalleri kuran ve yaygın medyada da çalışmak isteyen iletişim fakültesi öğrencileri neler hissediyor acaba?
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi (İLEF) öğrencileriyle bu konuyu konuştuk. İçlerinde henüz mesleğe girmeden soğuyan da var, inadına anakım medyada çalışmak isteyen de.
Uçarsu: İnadına anakımda çalışmak istiyorum
Alkan Uçarsu Halkla İlişkiler ve Reklamcılık bölümü ikinci sınıf öğrencisi. İLEF'in 33 yıldır varlığını sürdüren Görünüm Gazetesi'nde çalışıyor.
Uçarsu "İnadına anakımda çalışmak istiyorum" diyor. Nedenini ise şu sözlerle açıklıyor:
"Anaakım içerisinde de gerçekten gazetecilik yapmaya çalışan insanlar var. Kemal Göktaş, Gökçer Tahincioğlu ve İsmail Saymaz gibi isimler bana umut veriyor. İstifa eden, ayrılan insanlara saygım var ama ben kalıp mücadele edilmesinden yanayım."
Uçarsu'ya göre eğer anaakımda var olunamıyorsa da alternaf oluşumları yaratmak gerekiyor. Örnek olaraksa "Bu bir fanzin de olabilir yeni bir gazete de" diyor.
İnternete yönelik sansürün başarılı olamayacağını düşünen Uçarsu "İnternette bir arka kapı her halükarda bulunur. Ancak bu yasayla sansür zihniyetinin boyutlarını bir kez daha görüyoruz" diyor.
Çiçek: Tabloya bakınca korkuyorum
Gazetecilik 3. sınıf öğrencisi Dilan Çiçek, Uçarsu kadar umutlu değil. "Gazecilik bölümü ilk tercihimdi. Büyük hayallerle geldim" diyen Çiçek "Okul bitince bu ülkede gazetecilik yapmak istemiyorum" diyor.
"Evet burada kalıp mücadele etmek gerekiyor belkide. Bu çok değerli bir şey. Fakat tabloya bakınca korkuyorum."
Medyanın denetleyen bir işlevi olması gerekirken iktidarlar tarafından denetlenen bir organ haline geldiğini söyleyen Çiçek, gazeteciliğin bir PR (Piar) çalışması haline geldiğini belirtiyor.
Kadın gazetecilerin yönetim kademelerinde temsilinin yeterli olmadığını dile getiren Çiçek, gazetecilik mesleğinin "erkek mesleği" olarak algılanmasının da yanlış olduğunu söylüyor.
Tüm bu sorunların çözümü içinse gazetecilerin bir araya gelip örgütlenmesi gerektiğine vurgu yapıyor.
Figan: Derste anlatılanla yapılan habercilik çok farklı
Mehmet Figan Radyo,Televizyon ve Sinema (RTS) bölümü son sınıf öğrencisi. Bir buçuk yıla yakın anakım bir gazetede stajyer olarak çalışmış. Staj öncesi ve sonrası hislerini şu şekilde açıklıyor:
"Gazeteye girerken herkeste olduğu gibi bende de büyük bir heyecan vardı. Büyük umutlarla gitmiştim. Fakat kurulu bir sistemin içinde büyük bir özne olmadığımın farkına vardım bir süre sonra. Ve bu da ister istemez büyük bir hayal kırıklığı yarattı bende."
"Fakültede okuduğumuz teoriyle meslekte gördüğümüz pratik arasında dağlar kadar fark var" diyen Figan insanların bir araya gelip doğru bir haberciliği talep etmesi gerektiğini düşünüyor.
Durmuş: Gazetecilerin örgütlenmesi gerekiyor
Gazetecilik ikinci sınıf öğrencisi Kubilay Durmuş ise fakülteden mezun olup gazetecilik yapan arkadaşlarının yaşadıkları sıkıntıyı anlatıyor.
"Okuldan mezun olup gazetecilik yapan arkadaşlarımız gelip anlatıyor bize 'Onlarca fotoğraf çekiyoruz hiçbirini beğenmiyorlar. Yazdığımız haber her yanından kırpılmış bir şekilde çıkabiliyor. Yaptığın haberin hiçbir değeri olmuyor.' Bunları duyunca umutsuzluğa kapılıyorsun tabi."
Durmuş, Gezi isyanı döneminde muhabirlerin polisler tarafından hedef gözetilerek yaralanmasını hatırlatıyor ve şöyle diyor:
"Muhabirler o koşullarda habercilik yaparak tavırlarını ortaya koymaya çalıştılar. Kimisi istifa etti kimisi de mobinge maruz kaldı. Tüm bu sorunların önüne geçilmesi için gazetecilerin örgütlenmesi gerekiyor." (SK/HK)