"Meclis tutanaklarındaki açıklamalara göre, 1980'le 2000 yılları arasında, Türkiye'de 2 milyondan fazla kişi fişlenmiş durumda. Bundan etkilenen kişilerse 40 milyonu aşıyor. Devlet 40 milyon vatandaşıyla barışık değil."
Avukatlar Ergin Cinmen, Fikret İlkiz, Şenal Sarıhan ve Noyan Özkan, Danıştay 10. Dairesi'nin fişlemeyle ilgili kararını bianet'e değerlendirdi.
Sivas'ta bir yurttaşın başvurusu üzerine, Danıştay 10. Dairesi, bu kişiyle ilgili parmak izi kaydıyla, bilgi fişinin arşivden silinmesini onayladı.
22 Eylül 1980'de yasak yayın bulundurduğu gerekçesiyle Sivas'ta gözaltına alınan bir yurttaş, valiliğe başvurarak hakkındaki parmak izi kaydıyla, bilgi fişinin arşivden silinmesini istedi. Valilik olumsuz yanıt verince, davacı bu kez idari yargıya başvurup talebini reddeden valilik kararının iptalini istedi. Sivas İdare Mahkemesi, davada vatandaşı haklı bularak valiliğin işlemini iptal etti.
İdare Mahkemesi, iptal kararında, davacının yasak yayın bulundurmak suçlamasıyla gözaltına alındığı, hakkında bilgi fişi düzenlendiği ve parmak izi alındığına, ancak adli işlem başlatılmadan salıverildiğine işaret etti.
Valilik, kararı temyiz edince, dosya Danıştay 10'uncu Dairesi' ne gitti. İncelemesini tamamlayan daire, mahkemenin gerekçelerini paylaşarak kararı onayladı, valiliğin temyiz itirazlarını da oybirliğiyle reddetti.
İlkiz: Fişlenmeyi anlamak için başvuru gerekiyor
Basında, haber genellikle "12 Eylül fişlemesine iptal" başlığıyla yer aldı; ancak Avukat Fikret İlkiz, bu kararın yalnızca 12 Eylül dönemini kapsamadığını, "kayıt varsa, hangi dönemde alınmış olursa olsun silinmiş olması gerektiğini" söylüyor.
İlkiz, bu karardan yola çıkarak, herkesin kişisel olarak dava açabileceğini, kayıtların topluca yok edilebilmesininse İçişleri Bakanlığı genelgesiyle mümkün olabileceğini ifade etti.
İlkiz, kişilerin fişlenip fişlenmediklerini anlamasının yolunun da başvuru olduğunu söyledi:
"Valiliğe veya İçişleri Bakanlığı'na başvuruyla kişiler kendi haklarındaki sicil kaydını isteyebilirler. Milli İstihbarat Teşkilatı'na (MİT) da bilgi edinme kanunu çerçevesinde başvurup 'Hakkımızda herhangi bir sicil kaydı veya tahdit var mı?' diye sorabilirler."
Avukat Cinmen de, Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde, İçişleri Bakanlığı'na dilekçe verilmesini ve "Hakkımda istihbarat raporunun bulunup bulunmadığının bildirilmesini talep ediyorum" denmesini öneriyor.
"Yanıt raporun bulunduğu yönünde olursa, 'Devletin hakkımda tuttuğu bilginin silinmesini talep ediyorum' diyerek yeniden İçişleri Bakanlığı'na başvurulmalı. 60 gün içinde yanıt verilmezse, 1 yıl içinde İdare Mahkemesi'ne dava açılmalı."
Celalettin Can da, "Fişlenen kişiler emsal karardan yararlanarak yargı süreci başlatacaklar. Biz bütün fişlemelerin iptal edilmesini istiyoruz" dedi.
"Fişlenmeyi ancak örgütlenmeye çalıştığımızda, demokratik haklarımızı kullanma istediğimizde ya da kamu görevine başvurduğumuz zaman anlayabiliyoruz. Savcılığa ya da mülki idare amirlerine başvurunun sonucunda, 'sakıncalıdır' diye yanıt verilince anlıyoruz. Yoksa fişlenip fişlenmediğinizi, durup dururken anlayamazsınız."
Sarıhan: Yeni TCK hukuka aykırı bilgi kaydını cezalandırıyor
Ankara Barosu'ndan Avukat Şenal Sarıhan da, yeni Ceza Kanunu'nun "Özel Hayata Ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar" bölümünün, kişisel bilgilerin, kayıtların, hukuka aykırı olarak toplanamayacağı, toplanması ve yok edilmemesi halinde de ceza verileceği hükümlerinin yer aldığını anımsatıyor.
Danıştay'ın kararının dayanağı, Polis Vazife Ve Salahiyet Kanunu'nun, polisin parmak izi ve fotoğraf alma yetkisini düzenleyen 5. maddesi.
İzmir Barosu avukatlarından Noyan Özkan, bu maddede, kimliğini ibraz edememe, seks ticareti ve yabacı memleketlerden Türkiye'ye kaçanlarla ilgili olan durumlar hariç, parmak izinin ancak "adli yetkililerin, yani savcı ve hakimlerin gerek görmesiyle" alınabileceğini belirtiyor.
Fikret İlkiz de, "Sicili, Adli Sicil Kanunu'na bağlı olarak tutabilirsiniz. Kişisel kayıtlar ancak yasa çerçevesinde tutulabilir. Bunun dışında tutulanlar yasadışı sayılmalı" dedi.
Fişleme bilgisi yok ediliyor mu?
Yeni Ceza Kanunu, kişisel bilgilerin yok edilmemesine ceza getiriyor. Ancak Avukat Özkan da, 78'liler Girişimi'nden Can da, devletin kişisel bilgi kayıtlarını yok etmediğini düşünüyor.
Özkan, " Emniyet ve Jandarma'nın, hâlâ 30 yıl önceki kayıtları ellerinde tuttuğunu düşünüyorum. Kayıtları yok ettiklerine de inanmıyorum" diyor ve ekliyor:
"Bu yüzden baroların insan hakları merkezlerine çok iş düşüyor."
Avukat İlkiz, bilgilerin silindiğinden emin olmanın tek yolunun, yeniden başvuruda bulunmak olduğunu söylüyor.
Celalettin Can, "Devlet fişlerini yok etmiyor. 'Yok ettik, yok edeceğiz' diye açıklama da yapmıyor" diyor; yasadaki değişikliğe karşın, fişlemeden mağdur olanların
"4 Mart 2004'te, TCK'nin 24. maddesine ek yapıldı; 31 Aralık 1987'ye kadar kamu hakları yasaklanmış, medeni hakları kısıtlanmış kişilerin kamu haklarının iadesi sağlandı.
"Bize bu bilgi fişlerinin otomatikman düşeceği söylendi.
"Ama, ne kamuda işlerinden olanlar otomatikman yeniden işe alındı, ne de zararları tazmin edildi."
Can, yıllardır yapılan fişlemenin, kamu yönetimine de zarar verdiğini söylüyor:
"Fişlenenler, düşünen, aydın, varolan militarist yapıya aykırı tavır alan insanlar. Bunlar kamudan muaf tutulunca, kamusal alan tek boyutlu insanlarla doldurulmuş oluyor." (TK)