* Fotoğraf: Anadolu Ajansı.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Erdoğan, 3 Ocak'ta Memur-Sen'in düzenlediği sözleşmeli personelin kadroya geçiriliş töreninde, memur ve emekli zammının yüzde 25 olarak uygulanacağını söyledi. Erdoğan, bugün yaptığı bir açıklamada ise bu orana ek, memur ve emekliye yüzde 5 zam yapacaklarını duyurdu.
Emekliler Dayanışma Sendikası (EDS) Başkanı Mahinur Şahbaz, açıklanan zam oranına ve Türkiyeli emeklilerin neler yaşadıklarına dair sorularımız yanıtladı.
Şahbaz, "Emekliler önceden marketleri dolaşıyorlardı, akşam pazarında kalan son şeyleri alıyorlardı. Şimdi bu yöntemi izleyen o kadar çok insan var ki emeklilere sıra gelmiyor. Emekliler faturalarını ödeyemiyorlar. Ayarlayabilirlerse akrabalarının evine taşınıyorlar. Emekliler şu anda doktor bulamıyorlar. Alanda sürekli emekli ve yaşlı insanların sorunlarını dinliyoruz. İnanır mısınız, protein eksikliğinden dolayı emeklinin ameliyat yarası iyileşmiyor," dedi.
Cumhurbaşkanının memur ve emekliye yüzde 30 oranında zam yapılacağı açıklaması ile ilgili ne düşünüyorsunuz, bu yeterli bir oran mı?
Öncelikle emeklilerin aylıklarının altı ayda bir enflasyon oranına bağlanması büyük bir sorun. Çünkü enflasyon oranını hesaplamak da bambaşka bir sorun. TÜİK'in açıkladığı yıllık enflasyon yüzde 64,77, İstanbul Ticaret Odası'nın yüzde 92,97, ENAG'ın açıkladığı ise yüzde 137,55. Konfederasyonlar, sendikalar da ayrı enflasyon oranları hesaplıyor. Türk-İş'in kasım ayı verilerine göre bir çalışanın geçinebilmesi için ayda eline en az 10 bin 171 TL geçmesi gerekiyor. Bu çalışan genç bir insan için gerekli para. Şimdi yalnız yaşayan yaşlı ve emekliyi düşünün.
Devlet, açıkladığı bu zam oranıyla toplumsal sorumluluğundan vazgeçtiğini açıkladı aslında. Sosyal devlet deniyor, demokrasi deniyor, katılımcılıktan söz ediliyor ama bu zamlar, yaşlıların hakları gözetilmeden ve hiçbir tüzel kişiye, kuruma danışılmadan yapılıyor. Bizi enflasyona ezdirmediklerini söylüyorlar; fakat bunların hiçbirinin yaşamda karşılığı yok.
Emekliler Dayanışma Sendikası Başkanı Mahinur Şahbaz, Kaynak: Gazete Kadıköy.
Sağlık hizmetlerine erişimimiz yok
Türkiye'deki emekliler ne tür sorunlar yaşıyor?
Yaşlı bir insanın en az bir-iki tane kronik hastalığı var. Yani sağlık hizmetlerine erişiminin önünde maddi ve manevi bir engel olmaması gerekiyor. Emekli ve yaşlı insanların şu anda sağlığa erişim hakları askıya alınmış durumda. Tedavi olamıyor emekliler. Sosyal Güvenlik Reformu denen, hukukun geriye doğru işletildiği o "ucube" reform sonucunda emekliler sağlık güvencelerini de kaybettiler. Emekliler şu anda doktor bulamıyor. Alanda sürekli emekli ve yaşlı insanların sorunlarını dinliyoruz. İnanır mısınız, protein eksikliğinden dolayı emeklinin ameliyat yarası iyileşmiyor. Bu çok acı bir şey.
Bu insanların çoğunda 55 yaşından sonra büyük sağlık sorunları başlıyor. Bunlardan biri katarakt. Katarakt ameliyatı devlette ücretsiz bir şekilde yapılıyor; ancak sıra bulursanız. Bu dönemde hastanelerde sıra bulunamadığı için tek gözdeki katarakttan özel bir hastanede kurtulmanın maliyeti 19 bin TL emekliye. Geçmişte hastane kuyrukları vardı evet, gidip bekliyordunuz. Şimdi doktor ve randevu bulamıyorsunuz ki kuyruklar oluşsun? Hadi randevu buldunuz diyelim, yaşlı bir insan için randevu saatini kaçırmasından doğal bir durum yok.
Ayrımcılık ve ötekileştirme
Yeni düzenlemeye göre randevuya gitmediği, gidemediği için 15 gün yeni randevu alma hakkı yok bu insanların. Sonra emekliye gecenin bir yarısı tomografi için, MR için randevu veriliyor. E taksi parası yok emeklinin, nasıl gidecek bu randevuya? Bunların hepsi çok basit yöntemlerle çözülebilir sorunlar, yöneticilerin olanakları da var; ama adil olma, adaletli olma gibi bir dertleri yok anlaşılan.
Emeklilerin talepleri nelerdir?
Emekliler bu ülkenin vatandaşları. İstedikleri şey de ne biliyor musunuz? Dün ödedikleri primlerin ve bugün ödedikleri vergilerin karşılığını almak. 2023'te emekliye ayrılan bütçeyle biraz daha sosyal devletten, demokrasiden uzaklaştık ve eşitsizlik, ayrımcılık daha da körüklendi. 2023 yılı için öngörülen vergi harcaması 994 milyar 380 milyon TL. Bu, vazgeçilen yaklaşık 1 trilyon kamu gelirinin birilerinin cebine kalması demek. Bu para yine birilerine rant ve kaynak olarak aktarılacak, yani yine şirketlerin, sermaye sahiplerinin vergi borçları affedilecek.
Bugüne dek izlenen politika yoksulluğu yönetmekti, geldiğimiz noktada ise açlığı yönetilmeye çalışıyorlar ve onu da yapamıyorlar maalesef. Bizler toplumun vicdanıyız. 26 milyon hane var Türkiye'de, bunun 6 milyonunda bir ya da iki emekli yaşıyor ve bu 30 milyona yakın nüfus demek. Emeklilerin sorunlarından o hanede yaşayan çocuktan yetişkine dek herkes etkiliyor. Araştırmalara göre demans ve alzheimer tanısı alan bir milyona yakın insan var. Bu uzmanlara göre sosyal, psikolojik ve ekonomik bir rahatsızlık kategorisinde artık. Çünkü tanıda ayrımcılığın ve ötekileştirilmenin büyük bir rolü var.
Sizin eklemek istediğiniz nedir?
Barınma sorununu, gıda sorununu, sosyal ihtiyaçlarını zaten unutmuş durumda emekliler. Daha doğrusu bu hakları unutturulmaya çalışılıyor; ama emekliler yaşamakta direniyor, hâlâ varım diyor. Biz mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Emeklinin sorunu toplumsal ve bir o kadar da politik bir sorun. Çünkü ortada bir tercih var. Ayrımcılığı, eşitsizliği körükleyen, kırıntısı kalan demokrasinin içini boşaltan bir anlayış ve zihniyet var. Bizim mücadelemiz bunun da mücadelesi. EYT açıklamasıyla sorunlar çözüldü deniyor. Hayır çözülmedi. Kazanılmış hakları ellerinden alınıp mağdur edilen emekliler ordusuna 2 milyon 250 bin kişi daha eklendi.
Çocuklarının yanına taşınıyorlar
Emekliler önceden marketleri dolaşıyorlardı, akşam pazarında kalan son şeyleri alıyorlardı. Şimdi bu yöntemi izleyen o kadar çok insan var ki emeklilere sıra gelmiyor. Emekliler faturalarını ödeyemiyorlar. Ayarlayabilirlerse akrabalarının evine taşınıyorlar. Evlerini ortaklaştırıyorlar. Çocuklarına taşınıyorlar. Burada da ne oluyor biliyor musunuz? Gençler arasındaki yaygın işsizlikten nasibini alıyor emekliler. Bir bakıyor çocuğu da işsiz, gelini de. Emekli mecburen kredi çekmek zorunda kalıyor onlar için ve kara kara "Acaba ödeyecekler mi?" diye düşünmeye başlıyor.
Memleket meselesi
Hastanede karşılaştığım bir işçinin annesi vefat etti ve çocuk ağlayarak cenazeyi bırakıp gitmek zorunda kaldı "Yeni iş buldum. Üç tane çocuğum var. İş yerinden izin alamıyorum, kaçırmamam lazım görüşmeyi," diyerek. Biz bu sorunların üzerine gitmek zorundayız. Çünkü biz ölmedik ama bu adaletsizlik, haksızlık, hukuksuzluk bir gün mutlaka bitecek. Ek zam istiyoruz.
Bakın bugün yüzde 100 bile zam yapılmış olsaydı emekliler sadece günü kurtaracaktı. EYT açıklamasından sonra bir arkadaşım hesaplamış, 4231 TL emekli aylığı alacağım diyor ve bu haliyle mecburen çalışmaya devam edecek. İş bulamayan, çalışamayacak durumda olan ne olacak?
Emeklilerin meselesi memleket meselesi, bunu kabul etmiyorlar ama mutlaka bir gün kabul edecekler. Bizim ek zam talebimizden asla vazgeçmiyoruz. Vazgeçemeyiz çünkü. Hakikaten geçemeyiz.
(TY)