Eğitim Reformu Girişimi (ERG), Eğitim İzleme Raporu 2012’de bütüncül bir eğitim stratejisinin bulunmadığının ve kararların veri temelli ve katılımcı süreçlerde alınmadığını vurguladı, uygulamada yaşanan aksaklıklar nedeniyle eğitimde kalite ve eşitlik alanlarında ilerleme sağlanamadığına dikkat çekti.
ERG’den Batuhan Aydagül, Prof. Dr. Tosun Terzioğlu ve Işıl Oral’ın rapora dair bilgiler verdiği toplantıda, öğrencilerin eğitime erişimine verilen önemin, eğitim ve öğretimin kalitesini artırmaya, eşitsizliği azaltmaya ve katılımcı politika yapım süreçlerini yaygınlaştırmaya da verilmesi gerektiği dile getirildi.
Terzioğlu kaliteli eğitimde eşitlsiziğin giderek daha çok göze çarpan bir sorun haline geldiğini, bir grup okul AB standlarındayken diğer bir grubun çok gerilerde olduğuna söyledi.
4+4+4 düzenlemesinin aniden gündeme gelmesinin, hızlı bir biçimde yasalaşmasının ve uygulamaya geçmesinin de raporda ayrıntılı olarak üzerinde durulan birçok aksaklığın ortaya çıkmasına neden olduğuna değindi.
ERG Koordinatörü Aydagül 4+4+4 sistemiyle eğitim hayatına getirilen düzenlemelerin sonuçları hakkında henüz yeterli veri olmadığını belirterek Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) daha şeffaf olması gerektiğini belirtti. “MEB elindeki verileri kamuoyuyla paylaşırsa kamuoyunun da değerlendirme şansı olacaktır.”
Aydagül bu süreçte MEB merkez teşkilatının yapısının yeniden düzenlenmesinin MEB’in uygulama kapasitesini sekteye uğrattığını ve yapılması planlanan önemli işlerin yarım kaldığının ve bu gecikmelerin öğrencinin aleyhine olduğunun altını çizdi.
Raporun koordinatörlüğünü de üstlenen ERG Politika Analisti Oral da strateji bütünlüğü eksikliği, veri temelli olmayışı ve yeterince şeffaf olmaması gibi MEB’in anlayışındaki eksikleri dile getirdi.
4+4+4 okullulaşmayı tetiklemedi
Rapora ilişkin verileri ana hatlarıyla anlatan Oral’ın dikkat çektiği noktaların bazıları şunlar:
* 2012-2013 eğitim-öğretim yılında 2007 doğumlu olup “4+4+4” düzenlemesine göre okulöncesi çağda sayılan öğrencilerin yüzde 48’i okulöncesi eğitime kaydolurken, yüzde 14’ü ise velisinin isteğiyle ilköğretime başladı. Geriye kalan ve okullulaşmayan yüzde 38’lik kesim ise 9 Eylül 2013’te herhangi bir okulöncesi eğitim almadan ilkokula başladı.
* Ortaöğretimin “4+4+4” düzenlemesi ile zorunlu eğitim kapsamına alınmış olması ilk yılda okullulaşmayı kayda değer oranda tetiklememiş görünüyor. Net okullulaşma oranı yüzde 70,1 ve sadece yüzde 2,69 puanlık bir artış anlamına geliyor.
* 36-72 ay yaş grubu için okullulaşma oranı Türkiye ortalamasının altında kalan iller doğu bölgelerinde yoğunlaşıyor.
* Okullulaşma oranında iller arasında derin farklar devam ediyor (Rize’de yüzde 92,44 iken Ağrı’da yüzde 35,46).
* 2012-2013 döneminde özel eğitimden yararlanan birey sayısında az da olsa bir artış görülüyor. Kaynaştırma eğitimi alan öğrenci sayısı ortaöğretim kademesinde kayda değer biçimde azalıyor.
İmamhatiplere giden kız öğrenci arttı
* Ortaokullarda yüzde 7,7 imamhatip ortaokullarına gidiyor. İmamhatiplerin mevcut okullar içindeki payı 1997’de kapatıldığında yüzde 6,11 oranındaydı, 2012-2013 dönemindeki oran yüzde 6,47.
* İmamhatip liselerine giden kız öğrenci oranında belirgin artış var.
* Genel liselerin payı giderek düşüyor. Yüzde 25’ten yüzde 19’a düştü.
* Özel meslek liselerinin payı yüzde 0,1’den yüzde 0,5’e çıktı.
MEB-YÖK eşgüdümü gerekli
* Öğretmen istihdam politikalarındaki eksiklikleri belirli bir ölçüde giderme potansiyeli olan Öğretmen İstihdam Projeksiyonları Stratejileri ve Sistemlerinin Geliştirilmesi Projesi (İKOP) önemli bir adım. Ancak, kontenjanları MEB değil YÖK belirliyor. MEB ve YÖK arasındaki eşgüdümün güçlenmesi gerek.
* Öğretmen talebinin temel belirleyicisinin öğrenci sayısı (okul çağ nüfusları) olması gerekir ama temel etmen seçim dönemleri olarak ortaya çıkıyor.
* Bölgeler arasında çarpık öğretmen dağılımı düzelemiyor.
Temel Düzeyin Altında Öğrenci Çok
* 2012’de kamu eğitim harcamalarının GSYH’ye oranı yüzde 4,2’ye yükseldi. Kamu eğitim harcamalarının artış eğiliminin sürdüğü gözlemleniyor. Ancak yeterli değil. Artış da 4+4+4 düzenlemesi ve Fatih projesi etkili oldu. Yatırıma ayrılan pay ise çok yetersiz.
* Okula başlama yaşının aşağıya çekilmesi sonucu, hem öğrenci sayısında artış hem de okulların fiziksel kapasitelerinin yetersizliği birçok sorunu beraberinde getirdi. Bunlardan biri bazı okullarda kütüphane, laboratuvar, öğretmen odası, müdür odası, çok amaçlı salon ve depo gibi tesislerin dersliğe dönüştürülmesi; bir diğeri de ikili öğretim yapan okul sayısındaki artış ve derse giriş çıkış saatlerinin çok erken ve çok geç saatlere denk gelmesidir.
* TIMSS (Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması) 2011 sonuçlarına göre, Türkiye’de öğrenciler diğer katılımcı ülkelere oranla ileri yeterlik düzeyinde çok iyi ya da temel düzeyin altında çok kötü performans göstermeye eğilimlidir. Dağılımın iki uçta bu kadar toplanmış olması ve özellikle temel düzeyin altında kalan öğrenci oranının yüksekliği eğitim sisteminde eşitsizliğin ne denli önemli bir sorun olduğuna işaret ediyor.
Oral ayrıca ilk ve ortaöğretime erişimi değerlendirirken, okullulaşma oranları kadar devamsızlık, sınıf tekrarı ve okuldan diplomasız ayrılma oranları ve okulu terk oranlarının da incelenmesi gerektiğini ancak bu verilerin bu yıl da MEB tarafından paylaşılmadığını söyledi. (YY)