Malazgirt 2071 çağrıları, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "26 Ağustos'ta Malazgirt'te olmak suretiyle 2071'in tohumlarını atacağız" sözleri ile Malazgirt 1071 gündemde.
Doç. Dr. Yücel Demirer hakkında |
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu. İstanbul Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi, ABD Fisk Üniversitesi'nde Sosyoloji yüksek lisans eğitimi gördü. Doktorası Ohio State Üniversitesi'nden. Siyaset ve kültür kavramlarının birlikte kapsadığı olgular ile modern zamanlarda dinin siyasal alandaki yeri ilgi alanları içinde. 672 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 1 Eylül 2016 tarihinde Kocaeli Üniversitesi, Siyaset Bilimi Bölümü’nden atıldı. Akademik faaliyetlerini Kocaeli Dayanışma Akademisi çatısı altında sürdürüyor. |
Türkiye'de tarih dersleri gören hemen herkesin "Anadolu kapıları Türklere açıldı" cümlesini peşi sıra dizdiği Malazgirt, 2017'de ne ifade ediyor? Tarih kitaplarındaki Malazgirt sembolü ile 2071 vurgusundaki Malazgirt sembolü nasıl değişiyor?
Doç. Dr. Yücel Demirer ile tarih kitaplarından Erdoğan'ın söylemlerine Malazgirt sembolünü konuştuk.
"Ortak yurttaşlık için tarihsel kaynak"
Türkiye’deki tarih derslerini alanlar, Malazgirt denildiğinde “Anadolu kapıları Türklere açıldı” cümlesini tamamlar durumda. Türkiye Cumhuriyet’i tarihi anlatılırken de çoğunlukla Malazgirt’ten başlandı. Malazgirt’in bir çeşit “kurucu mit” olarak seçilmesinin nedeni neydi? Resmi tarih anlatımı Malazgirt’i nasıl yorumluyordu? Bu anlatımda eksikler var mıydı?
Yalnızca Türkiye’de değil, ulus devlet kurma sürecini şu ya da bu tarihsel zaman diliminde tamamlamış pek çok ülkede sıradan, işinde gücünde vatandaşın verdiğiniz örnekte olduğu gibi otomatik olarak tamamladığı cümleler mevcuttur. Resmi eğitime yedirilmiş tarihsel bir “biz” bilgisinin, milli edebiyatın okuma listeleriyle de desteklendiğini biliyoruz. Malazgirt 1071 örneği de Türkiye Cumhuriyeti’nin farklı dönemlerinde, ortak bir yurttaşlık algısı oluşturmak için yararlanılmış tarihsel bir kaynak. Ancak özellikle Adalet ve Kalkınma Partili yıllarda bu tarihsel dönemecin simgesel kullanımında güncel söyleyişle “tavan yapıldığı”nı söylemek abartma olmayacaktır.
Tarihçi değilim, ancak birbirinden farklı tezleri olan tarihçilerden yararlanmış titiz ve dengeli çalışmalardan öğrendiğim kadarıyla, resmi yaklaşımın Malazgirt’te ne olduğuna ilişkin temel tezlerinin bir bölümü kurgusal ve hayli tartışma götürür nitelikte. Özellikle son birkaç yüzyılda kullanılmaya başlayan ulus devletin kimlik çerçevesini 1071’in içinde yer aldığı tarihsel kesit için işlevsel kabul edip, bunu o sıralarda gençlik yüzyıllarını yaşayan İslam kimliği ile harmanlayan bir yaklaşım tarzı hayli problemli. Zaferi kazanan orduyu bir Müslüman-Türk ordusu olarak sunan bakış açısı hem dönemin Hristiyan Türklerini yok sayıp, hem de bugünün ihtiyaçları doğrultusunda bu ordunun Kürt unsurlarını görmezden geliyor.
Başta dinsel aidiyetler olmak üzere fetih sözleşmelerine, dönemsel bağlaşıklıklara dayanan Malazgirt koalisyonunu modern zamanların kaplarına dökme gayreti pek çok sıkıntıyı beraberinde getiriyor. Yüzyıllar önce, farklı sosyal tutkalların geçerli olduğu bir dönemde yapılan anlaşma ve ayrılıkları beş yıl önce olmuş bir vaka anlatır gibi kesin dille anlatmaya kalkarsanız işler tıpkı bu örnekte olduğu gibi karışıyor.
Başlarken belirttiğim gibi, aslında tüm zaman dönemi ve uygarlıklarda tarih günün ihtiyaçlarına göre bir kimlik oluşturmak ve kendisini buna ait sayanları bir arada tutabilmek için kullanılagelmiş bir engin kaynak. Her ulusun gerekli gördüğünü hissettiğinde başvurduğu oradan dilerse barış, kardeşlik, dayanışma duyguları ya da savaş, düşmanlık ve ötekileştirme politikaları hasat edebileceği bir tarihi var. Ancak son yıllarda siyasal iktidarın kültürel mekanizmaları tarafından Malazgirt Savaşı’na eklenen niyet ve söylem olağan sınırları aşmış, benim “tarihin tacizi” olarak tanımladığım bir boyuta gelmiş durumda.
"Simgesel alet çantası"
Erdoğan’ın gündeminde bugün Malazgirt var. 2071 hedefinden söz ederken “yeni tohumlar orada atılacak” diyor ve 26 Ağustos günü Muş’ta yapılacak Malazgirt törenine katılacağını belirtiyor. Erdoğan’ın Malazgirt vurgusu nasıl yorumlanabilir? Çanakkale’deki benzer etkinlikler ve 2023 vurgusundan Malazgirt’e yöneliş, politikasında değişime işaret eder mi?
İslami kesim rakamlı simgeleri sever. Gündelik sosyal ortamlardan, siyasal mesajlara kadar sayıların gizli anlamlarından, birbiriyle olan ilişkilerinden bahsedilişine sıkça rastlanır. Dini sohbet programlarından, Necmettin Erbakan’ın arşiv demeçlerine kadar bu durumu gözlemek mümkündür. Ancak 2023’le başlayan, devamında 2053 ve 2071’le sürmekte olan simgesel mesaj yoğunluğunu bahsettiğim rakamlara düşkünlük ile açıklamak olanaklı görünmüyor.
Binyıl eklenerek türetilen tarihsel dönüm noktası enflasyonu bana çok işlevli gereçler içeren bir alet çantasını hatırlatıyor. Bunları yan yana düşündüğümde, deyim yerindeyse bir “simgesel alet çantası” ile karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Dönemin ihtiyaçlarına göre gereken gereci çıkarıp kullanıyorsunuz, sonra bir başka durumda diğerini. Yakın olduğu, Türkiye’nin koşulları “hazır olmadığı” için 2023’e taşıtamadığınız bir hedefi 2053 ya da 2071’nin hedefler beyannamesine ekliyorsunuz.
2071 aslında bir simgesel siyaset cenneti olan güncel Türkiye siyasetinde son yıllarda görülen örneklerden yalnızca bir tanesi. Bugün Çanakkale Savaşı’nın neredeyse iki farklı ve eşzamanlı şenliklerle kutlanması, bir zamanlar yalnızca Milli Görüş taraftarlarının kutladığı İstanbul Fetih Şenliklerinin neredeyse ulusal bir kutlama halini alması, kültür bürokrasisi tarafından organize edilen Nevruz’un o yılın iç siyasetinin hizmetinde barış veya savaş temasına uyum sağlayıvermesi hep bu eğilimle alakalı. Bu yüzden Çanakkale, 2023 ve 2071 çerçevelerini birbirlerine karşı ve gölgeleyen değil, ihtiyaca bağlı olarak birbirini tamamlayan “kardeş simge kaynakları” olarak görmekte fayda var.
Simgelerle gönderilen mesajı, bazı kelimelerin eksik olduğu bir mektup almak gibi düşünün. Size bir mektup gönderiliyor, yazanı tanıyorsunuz, silinmemiş kelimelerden içeriğin akışına uygun bir kurgu yapıyorsunuz. Tamamını okuyamasanız da mektubun içeriği hakkında bir fikriniz oluyor. Simgelere yüklenen mesaj gönderme-alma sürecini ben bu şekilde yorumluyorum. 2071 Malazgirt türünden “geleceğe dönüş” mesajları, genel, anlaşılması kolay ve konforlu bir algı çerçevesi sunmalarıyla, Türklük ve İslamlık algısının kesişim noktasında dikkate değer bir anlam çerçevesi sunuyor.
Burada özellikle Malazgirt 2071’e yüklenen anlamın, Türkiye’nin Kürtlerin yaşadığı bölgelerinde müthiş bir etkisi olan Newroz kutlamalarına bir alternatif olarak da işlevli olabileceğinin altını çizmek isterim. Sonuç olarak Türk-İslam kapısına çıkılsa da, sürecin hızla altı çizilip geçilen çoğulluğu ile Newroz’un seslendiği kitleye de seslenilmek istendiğini düşünüyorum. Malazgirt 2071 kampanyaları Türk-İslam birliği ekseninde temellendirilse de, Alpaslan’ın ordusunun etnik ve dinsel çeşitliliği Adalet ve Kalkınma Partisi kurmaylığına bir etnik ve dinsel çokluk vurgusu yapma imkanı da sunmakta. (BK)