Türkiye'de resmi tarihin yazımı sırasında özellikle daha sonra "azınlık", "öteki" olarak adlandırılacak halkların, bu topraklardaki rolü çeşitli veçhelerle ya azaltılır, ya yoksanır ya da çarpıtılır. Konuyu "tarihi kazananlar yazar" sözüyle özetleyelim.
Malazgirt Savaşı ile ilgili tartışmalı bir çok konu var. Mesela savaşın gerçekten hangi gün olduğu tartışmalıdır. 21 Ağustos olduğu ama Sakarya Meydan muharabesi'yle aynı güne denk gelmesi için 26 Ağustos olarak aktarıldığı söylenir. Bizans ve Selçuklu ordusunun kimlerden ve kaç kişiden oluştuğu da tartışmalıdır; rivayet muhteliftir.
Türkiye'nin kadim meselelerinden biri olan Kürt sorunu da Malazgirt anlatısında kendisini belli eder. İki ordunun karşılaştığı toprakların kadim halklarından olan Kürtlerin anlatıya girmemiş olması ilgi çekicidir.
Bir başka ilgi çekici tartışma savaşın kaderini saf değiştiren Türklerin belirlediğidir. Bu iddiayı dillendirenlerin söyleminde gizil bir milliyetçilik vurgusu vardır.
Malazgirt'te "Kürtler var mıydı" ve "Bisans ordusundaki türkler taraf değiştirdi mi?" sorularının yanıtını Adıyaman Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Alican'ın "Malazgirt 1071 - Kıyametin İlk Günü" adlı kitabında veriyor:
Malazgirt zaferi ile ilgili en dikkat çekici meselelerden biri olup kamuoyunda sıklıkla gündeme gelen husus, savaş esnasında Selçuklu ordusundaki Kürtlerin varlığı ile ilgilidir.
"Malazgirt 1071: Kıyametin İlk Günü", Mustafa Alican, 2015, Kronik Yay., İstanbul |
Coğrafyamızın müzmin problemlerinden birinin, Kürt sorununun beher an canlı olması dolayısıyla siyasal ve konjonktürel bir bağlama da sahip olan bu konu, haddinden fazla konuşulmakta, basın yayın organlarında her zaman tartışma konusu olmaktadır.
Malazgirt’teki Kürt varlığı ile ilgili tartışma birkaç soru ve bunlara verilen cevaplardan üretilen yorumlar etrafında dönmektedir.
Malazgirt Savaşı’nda Selçuklu ordusunda Kürtler var mıydı? Sayıları ne kadardı? Selçuklu ordusunun ne kadarlık bir kısmını teşkil ediyorlardı? Zaferin kazanılmasında nasıl bir katkıları oldu? Malazgirt Savaşını Türkler ile Kürtler birlikte mi kazandılar?
Kamuya açık tartışma alanlarında yapılan değerlendirmelerde bu sorulara verilen cevaplar, genellikle bilimsel dikkat ve kaygılardan uzak bir şekilde, tartışmacıların siyasal kimliklerine ve en önemlisi de Kürt sorununa dönük bakışlarına göre biçimlenmektedir.
Bu ise meselenin tarihî yönünün göz ardı edilmesine yol açmakta, modern dönemlerin ürünü olan ideolojik ayrımların konunun tarihsel niteliğine zarar vermesine neden olmaktadır.
Dolayısıyla denilebilir ki, Malazgirt’teki Kürt varlığını okumaya dönük girişimlerin büyük kısmı, hiç kuşkusuz siyasal girişimlerdir. Konuya, Kürt sorununa baktıkları gözlüklerle bakmaktadırlar.
Bu girişimlerin müteşebbisleri, aslında tarihi değil günceli konuşmakta, güncel olana dönük algılarını tarihe giydirmeye çabalamaktadırlar.
Söylemeye bile gerek yoktur ki, bu tür yaklaşımlar bilerek ya da bilmeyerek tarihi tahrif etmekte, dolayısıyla da güncelin tahribine de zemin hazırlamaktadırlar.
Bu girizgâhtan sonra yukarıda zikrettiğimiz sorulara “tarihe dönük” bir bakış açısıyla cevap vermeye, konuya bilimsel anlamda açıklık getirmeye çalışalım.
Malazgirt Savaşı ile ilgileri bilgileri derlediğimiz ortaçağ metinleri içerisinde bizim tespit edebildiğimiz kadarıyla Kürtlerden üç kaynakta söz edilmektedir. Bunların içerisinden Mısır coğrafyasında kaleme alınmış olan Devâdârî (ö. 1313)40 ile geç dönem kaynağı olan Ahmed b. Mahmud’u (ö. 1569-1570)41 bir tarafa koysak bile, söz konusu dönemde yaşamış olan Garsünni’me’nin (ö.1087) Uyûnu’t-Tevârîh isimli kayıp eserine dayandığı için savaş ile ilgili en sahih bilgilerin elde edildiği Sıbt İbnü’l-Cevzi’nin değinişi (ö. 1256),42 Malazgirt’teki Kürt varlığını netleştirmektedir.
Dolayısıyla, Devâdârî tarafından “Kürtlerden ve sâir kavimlerden kaydı düşüldüğüne bakılırsa, içlerinde yalnızca Mervânî Emirliğine mensup Kürt askerlerin değil, bölgede bulunan başka emirliklere mensup olanların da yer aldığı bu 10 bin asker Malazgirt’te savaşmak üzere Selçuklu ordusuna katılmışlardır.44
Bununla birlikte, en güçlü olduğu dönemler de dâhil olmak üzere tarihinin büyük kısmında Selçukluların vassalı durumunda olan Mervani Emirliği’nin askerî gücünün bu sayıda bir birliği gönderebilecek güce sahip olduğu düşüncesinin ihtiyatla karşılanması gerektiği de göz önünde bulundurulursa, Devâdârî’nin kaydının gerçeği yansıtma açısından daha uygun olabileceği sonucuna varılabilir.
Ancak son tahlilde konu ile detaylı bilgilerin elimizde mevcut olmadığının da unutulmaması gerekir. Öte yandan Selçuklu tarihçisi Mükrimin Halil Yinanç ile Mervânîler tarihi üzerine doktora yapmış olup tezlerini yayınlamış olan Tufantoz ve Ripper tarafından kaydedildiği haliyle, Mervânî askerlerinin savaşa “gönüllü” olarak dâhil oldukları45 yargısına şerh düşmek gerekir.
Gönüllülük, bireysel ya da kolektif anlamda iradeye gereksinim duyan bir olgudur. Oysa Selçuklulara katılmış olan Mervânî askerlerinin bunu gönüllü olarak yapmış olduklarına dair bir bulgu kaynaklarda mevcut değildir.
Öte yandan henüz Tuğrul Bey’in sağlığında Sultan’ın yüksek hakimiyetini tanıyarak bölgedeki diğer emirlikler gibi Büyük Selçuklulara tabiyet arz eden ve Sultan Alparslan’ın Mısır seferi esnasında 100 bin tabiyet hukuku çerçevesinde Selçuklulara yardımcı birlik gönderme zorunlulukları olduğunu unutmamak gerekir.
Malazgirt Savaşı’ndan sonra İmparator Romanos Diogenes ile imzalanan anlaşma ile Bizans’ın dahi sorumlu kılındığı bu ödevden Müslüman bir emirlik olan Mervanilerin muaf tutulmuş olabileceğini düşünmek için de herhangi bir neden ya da kanıt yoktur.
Nitekim bu uygulamanın sonraki dönemlerde de sıkça görülüyor olması, bizim yaklaşımımızı destekleyen bir veri olarak değerlendirilmelidir. Son tahlilde denilmesinde bir sakınca yoktur ki, zaferin kazanılmasında elbette katkı sahibi olan Mervani birliğindeki askerlerin sayısı ya da bunların Selçuklu ordusu içerisindeki oranı ne kadar olursa olsun, bunlar savaşa yardımcı birlik olarak katılmışlardır.
Tıpkı başka muhtemel yardımcı birlikler gibi Sultan’ın iradesine tabi olarak savaşmışlardır ve daha önce Ayalon’a yapmış olduğumuz göndermeden çıkarsanacağı gibi, savaş sırasında kendilerine verilmiş özel bir görev ya da askerî/siyasî statü yoktur.
Türkler ve Kürtlerin Malazgirt zaferini birlikte mi kazandıkları hususuna gelince: Evet; Türkler ve Kürtler, hiç kuşku yok ki, “Ortadoğu coğrafyasında yaşamakta olup Selçukluların yüksek siyasi hakimiyetini tanımakta olan sair kavimlerle beraber ve aynı saflarda” devrin İslam dünyasını temsil eden Selçuklu ordusunda omuz omuza savaş veren Müslüman kardeşler olarak Malazgirt destanını birlikte yazmışlardır.
Bizans ordusundaki Türkler taraf değiştirdi mi?
İlköğretimden yükseköğrenime kadar okullarımızda işlenen tarih derslerinde anlatılan Malazgirt Savaşı ile ilgili “en değişmez bilgi”lerden biri, savaş sırasında Bizans ordusunda Türklerin bulunduğu ve çatışmaların başlamasından hemen sonra bunların Selçuklu saflarına geçerek galibiyette büyük bir rol oynadıkları hakkındadır.
Balkanlardan gelen ve Müslüman olmayan bu Türkler, ya savaştan önce ilişki kurdukları ya da savaş esnasında aralarındaki kültürel, dilsel ve en önemlisi de fiziksel benzerliği fark ederek tanıdıkları soydaşlarının yanma geçmekte tereddüt etmemiş, özellikle de Oğuzlar ile Peçenekler, “millî şuurun parlayan kıvılcımı”46 ile “ilk çatışmalar esnasında”47 taraf değiştirmişlerdir.48 Bazı yabancı tarihçiler tarafından da tekrarlanan49 ve kimi milliyetçi düşünce adamları tarafından millî birliğin mottosu” olarak görülmek istenen bu bilgi50 doğru mudur?
Ya da şöyle soralım: Bu bilginin ne kadarı doğrudur?
Öncelikli olarak şunun altını çizmek gerekir ki, daha önce de işaret etmiş olduğumuz üzere, Malazgirt’te Bizans ordusunun saflarında Peçenek, Bulgar, Oğuz ve Kıpçak gibi Türk boylarına mensup askeri birliklerin olduğu konusunda herhangi bir şüphe yoktur.
Fakat, kaynaklarda, başta Balkanlar olmak üzere Bizans İmparatorluğu’nun hakim olduğu çeşitli bölgelerden getirilerek orduya dahil edilmiş olan bu Türklerin miktarı ya da askeri yetenekleri hakkında detaylı bilgiler bulunmamaktadır. İbnul-Cevzî51 ve İbn Kesîr52 “Kostantiniyye ötesinden” gelen Oğuzların sayısını 15 bin olarak kaydetmiş olsa da, bunların tamamının taraf değiştirdiğine dair bir bulgu yoktur.
Aksine Bizans ordusunda bulunmanın avantajını kullanarak Aristakes, Mateos ve Simbat tarafından nakledilenin aksine savaş esnasında değil “savaşın başlamasından önceki gün bir İskit birliğinin düşman tarafına geçtiğini” kaydettikten sonra, İmparator tarafından, kalanlara, kendi geleneklerine uygun bir biçimde sadakat yemini ettirmekle görevlendirildiğini53 belirten ve “onlardan hiçbirinin savaş esnasında düşman birliklerine katılmayıp sözlerinde durduklarını” da ekleyen Attaliates’in verdiği bilgilere bakılırsa54 bunların hepsi değil, yalnızca belirli bir kısmı Selçuklu safına geçmiştir.
Nitekim Zonaras’ın, savaş sabahı Oğuzlardan bir kısmının düşman safına geçmesinin “geride kalanları kendilerinden kuşku duyulan kimseler haline getirdiği” yönündeki kaydı55 da bu bilgiyi desteklemektedir.
Attaliates ve Zonaras gibi Malazgirt Savaşı ile ilgili sahih ve güvenilir bilgiler veren iki Bizans kaynağına dayandırarak verdiğimiz bu bilgilerden hareketle konuyu şu şekilde sonuçlandırabiliriz: Bizans ordusundaki Türklerin taraf değiştirmesi, Ermeni kaynağı Simbat tarafından zikredilen56 ve bazı modern dönem tarihçileri tarafından da kabul edilen57 görüşten çıkarsanan yargının aksine, kesinlikle savaş esnasında değil, çatışmaların başlamasından önce gerçekleşmişti.
Ayrıca sanıldığı gibi büyük ve savaşın sonucuna doğrudan etki eden bir hadise de değildi. Nitekim bir Bizans tarihçisi tarafından imparatorluk ordusunda yer alan Türk askerlerine inhisar edilen önemli bir metinde de açıkça ortaya konulduğu gibi, Malazgirt’te Selçuklu tarafına geçtiklerini bildiğimiz Peçenek ve Oğuzların büyük çoğunluğu Bizans saflarında savaşmaya devam etmişti.58 (HK)
Not: Dipnotlarda atlamalar metnin kısaltılması nedeniyle oluştu. Anlatının tüm dipnotlarını ileri okuma yapmak isteyen okurlar için kısaltmadan veriyoruz.
40 Devâdârî, VI, s. 394.
41 Ahmed b. Mahmud, I, s. 94.
42 Mir’âtuz-Zamân, s. 259.
43 Devâdârî, VI, s. 394. Kış. Yinanç, Selçuklular Devri, s. 73.
44 Krş. Ayalon, s. 324; Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-îslâm Medeniyeti, s. 178; a. mlf, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 55; Tufantoz, s. 110; Ripper, s. 251.
45 Yinanç, Selçuklular Devri, s. 73; Tufantoz, s. 110; Ripper, s. 251.
46 Hamit Z. Koşay, “Malazgirt’te Buluşanlar,” Türkiyat Mecmuası, C. 17 (1972), s. 74.
47 Aristakes, s. 170; Mateos, s. 143; Smbat Sparapet, s. 37-
48 Togan, Umumî Türk Tarihine Giril, s- 184; Turan, Türk Cihan Hakimiyeti. Mefkuresi Tarihi, s. 206; a. mlf„ Selçuklular Tarihi ve Türk-lslâm Medeniyeti, s. 183; a. mlf., Selçuklular Zamanın Türkiye, s. 59; Köymen, Selçuklu Devri Türk Tarihi, s. 273; a. mlf., Alp Arslan ve Zamanı, s. 34; Kafesoğlu, Selçuklu Tarihi, s. 36; Baştav, s. 359; Alptekin, “Büyük Selçuklular,” s. 126; Sevim, Anadolu'nun Fethi, s. 77, 88; a. mlf., “Malazgirt Meydan Savaşı ve Sonuçları,” s. 20; a. mlf, “Malazgirt Muharebesi,” s. 131; Aka, s. 19; Öngül, I, s. 62-63; Hillenbrand, s. 15.
49 Grousset, s. 613; Runciman, s. 49; Tamara Talbot Rice, The Seljuks in Asia Minör, Thames and Hudson, London 1961, s. 38; Charanis, Kültürel Çeşitlenme ve Anadolu’da Bizans İktidarının Çöküşü, s. 214.
50 Koşay, s. 69-76.
51 el-Muntazam, XVI, s. 124.
52 İbn Kesîr, s. 1838.
53 Krş. Kafesoğlu, Selçuklu Tarihi, s. 36; a. mlf, “Malazgirt,” s. 245; Eyice, Malazgirt Savaşını Kaybeden TV. Romanos Diogenes, s. 42.
54 Attaliates, s. 162-163.
55 Zonaras, s. 134.
56 Smbat Sparapet, s. 37.
57 Sevim, “Malazgirt Meydan Muharebesi ve Sonuçları,” s. 20; a. mlf, “Malazgirt Muharebesi," s. 131; Charanis, “Kültürel Çeşitlenme ve Anadolu’da Bizans iktidarının Çöküşü,” 214.
58 Yusuf Ayönü, “Bizans Ordusunda Ücretli Türk Askerler (XI-XII. Yüzyıllar), Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 25 (2009), s. 60.