AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün Malazgirt'te olacak.
Malazgirt savaşı ve zaferinin 946. yıl dönümü kutlamalarına katılacak.
Malazgirt'in önemini, neden “kutlama” yapıldığını, Erdoğan'ın neden bu programa katıldığını Tarih Vakfı Başkanı Doç. Dr. Mehmet Ö. Alkan ile konuştuk.
Malazgirt'in ideolojilere göre anlamı
Doç. Dr. Mehmet Ö. Alkan. Tarih Vakfı Başkanı. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyasi Tarih Anabilimdalı Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde öğretim görevlisi |
Malazgirt Savaşı ve zaferi Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu mitlerinden biri olarak öğretilir, ayrı bir önem atfedilir okul kitaplarında. Malazgirt 1071’in Türkiye Cumhuriyeti için anlamı nedir? Neyi temsil eder?
Aslında 1071 Malazgirt Zaferi farklı ideolojik kesimlerde farklı karşılıklar buluyor.
Türk milliyetçileri için Malazgirt Zaferi Orta Asya’dan gelen Türklere Anadolu’nun kapılarını açan, Türklüğün Anadolu’yu vatan tutması ve anavatan kılması olarak anlamlandırılıyor.
Kemalistler hem askeri zaferi öne çıkarıyorlar hem de Cumhuriyet’in kurulmasına zemin olan Anadolu coğrafyasının Türkiye’ye kazandırılması ve Millî Mücadele'de burasının kaybedilmemesi gibi bir şerefi öne çıkarıyorlar.
İslamcılar açısından Malazgirt Zaferi, Anadolu’nun Müslümanlaşması anlamına geliyor. Kafirlere karşı kazanılmış bir zafer, Hıristiyan Ermeni ve Rumların büyük mağlubiyeti, İslam'ın zaferi anlamına geliyor.
Ordu ise siyasal sistem içinde kendi varlığını öne çıkarmak için Malazgirt Zaferi’nin bir Türk Ordusu zaferi olduğunu, Alparslan’ın da bir Türk Komutanı olduğunu hatırlatıyor.
Malazgirt Cumhuruyet'in kuruluş mitlerinden biri diyebilir miyiz?
Malazgirt 1071 Zaferi, Cumhuriyet’in kuruluş yılları ve sonrasında öyle çok bilinen, öne çıkarılan kutlanan tarihi olgu değil. 26 Ağustos deyince akla yalnızca ve yalnızca Başkumandanlık Meydan Muharebesi, yani Atatürk ve Cumhuriyet’le özdeşleşmiş Büyük Taarruz geliyor. Meselâ Atatürk dönemi boyunca gazetelerde de manşete çıkan, kutlanan törenler yapılan 26 Ağustos 1922 günü başlayan Büyük Taarruz’dur.
“Atatürk döneminde İstanbul'un fethine değil kurtuluşuna önem verilmişti”
Benim daha önce “İstanbul’un Fethi” için yaptığım araştırmada da böyle bir sonuç otaya çıkmıştı. Atatürk döneminde İstanbul’un Fethi’ne değil, 6 Ekim 1923 İstanbul’un Kurtuluşu kutlamalarına önem verilmiş ve öne çıkarılmıştı. İstanbul’un Fethi kutlanmıyordu. Buna önem verilmesi Milli Şef İsmet İnönü ile birlikte 2. Dünya Savaşının militer havasında, milliyetçiliğin körüklendiği, savaş ve şehitlik konuları nedeniyle İslamla dirsek temaslarının olduğu bir dönemdedir. Mesela Beşiktaş’taki Barbaros Anıtının yapımı da o sıralardadır.
1940’ların ikinci yarısında yükselen milliyetçiliğe paralel olarak CHP’nin milliyetçi kanadı İstanbul’un Fethi gibi Malazgirt Zaferi’nin öne çıkarılması konusunda gayretler sarfetti. Gerçekten de 1950’li yıllarda İstanbul’un Fethi gibi “Anadolu’nun İslamlaşması ve Türkleşmesi” olarak görülen Malazgirt Meydan Muharebesi de hem islamcı hem de milliyetçiler tarafından daha fazla gündeme getirildi.
Elbette 1930’larda ve 1940’larda askerler arasında, askeri tarihçilikte Malazgirt önemseniyor ve biliniyordu, ancak bu yalnızca o dönemde yayınlanan askerî tarih dergisiyle sınırlı bir ilgiydi. Malazgirt’e ve Alparslan’a dair tek tük eserler de görülmekle kamuoyunun ilgisinin olduğunu söylememiz zor.
1958, 1959 ve 1960'da Malazgirt
1950’li yıllarda Malazgirt ve Alparslan’a olan ilgi artmakla birlikte yayınlanan kitaplara baktığımızda iki elin parmaklarını biraz geçer. Ama ilginçtir 1960 darbesine doğru 1958 ve 1959 yıllarında Malazgirt ve Alparslan ile ilgili yayın sayısı artıyor. Malazgirt Zaferi ve Alparslan, Malazgirt Savaşının 888. Yıldönümü Hatırası, Malazgirt Zaferi ve Alp Arslan bunlardan birkaçı...
Malazgirt ve Alparslan’a yönelik asıl ilgi 1960 Darbesi sonrasında başlıyor. 1960 darbesinden sonra “Devletimizin Kurucusu Gazi Alparslan ve Malazgirt Destanı” adıyla bir kitap yayınlanması tesadüf değil. Bu sırada Türk Silahlı Kuvvetlerinin de Malazgirt’e yönelik mesleki ilgisi arttı. Türk Silahlı Kuvvetler Tarihi Malazgirt Meydan Muharebesi Genelkurmay Başkanlığı tarafından 1962’de yayınlandı.
Tam bu sıralarda Türk Ordusunun Kuruluş tarihinin icadı da rastlantı değil. Darbeden sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kuruluşu 1363 yılı kabul edilerek 600. yılı kutlamaları göze çarpıyor. Türk Ordusu Yeniçeriliğin kuruluşu ile birlikte anılmaya başlandı. Daha sonra M.Ö. 209 yılına kadar indirildi... Aynı dönemde meşhur 16 Türk Devleti efsanesi de resmileşmeye başladı.
1971 Darbesi ve Malazgirt
Ancak benim gözlemlediğim kadarıyla “Malazgirt Zaferi” 27 Mayıs 1960 darbesiyle önemsenmeye başlıyor. Mesela 1967’de yazılan bir yazıda artık şu tür ifadeleri görmek şaşırtıcı değil
“Anadolu iki 26 Ağustos ile kurtulmuştur. Birincisinde Bizans Malazgirt’te, ikincisinde onun mirasçıları Dumlupınar’da yok edilmişlerdir.” [“Kenan Esengil; “26 Ağustosun Düşündürdükleri” Cumhuriyet (26 Ağustos 1967) s.2]
Yine 1960’lı yıllar boyunca Malazgirt zaferi’nin yükselen islamcılığa koşut olarak islamcı dergilerde “İslamın Zaferi”, ve milliyetçi dergilerde ise “Türklüğün Zaferi” olarak öne çıkarılması rastlantı değil. Bu farklılık artarak devam etti.
“Malazgirt kutlamalarını 1971'in darbeci askerleri dile getirdi”
Ama, Malazgirt Zaferi kutlamalarının asıl gündeme gelmesi, kutlamaların icat edilmesi, mutantan kutlama ve törenlerin yapılması göklere çıkarılması, devlet katında resmi ve görkemli törenlerle kutlanması bir başka darbenin, 12 Mart 1971 darbesinin sonrasında oluyor. Konuyu ve kutlamaları darbeci askerler gündeme getiriyor. 1960’lardaki sınırlı ve küçük törenler yerini 1971'de Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlarla ve ordu komuta kademesinin katıldığı törenlere bırakıyor.
Darbe yapmış askerlerin, toplumun gözündeki değerlerini ve önemlerini artırmak için askeri zaferleri öne çıkarmalarına şaşırmamak gerek. O nedenle Malazgirt’in asıl popüler oluşu 12 Mart 1971 darbesi sonrasında olur. Artık gazete manşetlerinde iki zaferin, yani hem 1071 Malazgirt Zaferinin ve hem de 1922’deki Büyük Taarruz'un yıldönümlerinin kutlandığı haberleri ilk kez birlikte görülür. 1971 Darbesi sonrası 26 Ağustos için şu manşet görülür:
“Malazgirt Zaferinin 900, 26 Ağustos’un 49. Yıldönümü”
Gerçekten de resmi olarak bir yandan 26 Ağustos Büyük Taarruz kutlanırken öte yandan Malazgirt Zaferi kutlanacaktır. Malazgirt Kalesi onarılmış, Alparslan heykelinin temeli atılmış, okçuluk, karakucak güreşleri, kır koşusu ve izcilik gösterileri yapılmıştır.
Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, kutlama törenlerinde yaptığı konuşmada “Malazgirt Zaferi, Anadolu Türklüğünü ebedileştirme ve Atatürk milliyetçiliği inancını kuvvetlendirme yolunda sarfedilen tarihi gayretlerin ilk merhalesi olmuştur.” demişti.
1971 yılında onlarca yayın yapıldı. Öncesinde Selçuklu Medeniyeti konusunda özel dergi çıkmaya başladığı gibi, birçok islamcı ve milliyetçi dergi 1960’ların sonundan itibaren özel sayılar yapmaya başladılar. Selçuklu Tarihi ve Medeniyeti Enstitüsü kitaplar yayınlar. Okullara yönelik şiir, piyes, destan kitapları çıkar. En çok yayın 1971 yılında yapılır: Dönemin önemli isimleri Mükerrem Kâmil Su; Malazgirt Zaferi, Behçet Kemal Çağlar; Malazgirt Zaferinden İstanbulun Fethine "Dört Destan", Ali Sevim; Malazgirt Meydan Savaşı, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu; Malazgirt Destanı bunlar arasında.
Akademik kitaplar Türk Tarih Kurumu tarafından basıldı. Mesela Semavi Eyice; Malazgirt Savaşı'nı Kaybeden IV. Romanos Diogenes, Faruk Sümer Ali Sevim; İslam Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı zikredilebilir.
Ayrıca (26 Ağustos- 18 Ekim 1971) tarihleri arasında “Malazgirt ve Anadolu'da Selçuklu Uygarlığı Sergisi” düzenlendi. Hatıra paraları, pullar, ilk gün zarfları çıkarıldı.
AKP ve Malazgirt
946 yıl sonra birden Adalet ve Kalkınma Partisi’nin “Malazgirt’te buluşalım” çağrısı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Geleceğin tohumlarını 26 Ağustos’ta Malazgirt’te atacağız” söylemlerini nasıl okumak gerekir?
AK Parti'nin ana ideolojik referansında İslam da Türk de var. Ancak bu İttihatçıların icat ettiği klasik bir Türk-İslam Sentezi değil, tersine bir İslam-Türk Sentezi. Bu II. Abdülhamid’in icat ettiği bir sentezdi. AKP daha çok II. Abdülhamid’in İslam-Türk İdeolojisine/Sentezine yakın duruyor. Yani öncelikli kimlik, kapsayıcı ve şemsiye kimlik olarak İslam kabul ediliyor. Türklük, İslam kimliğinin şemsiyesi altında anlam taşıyor. Malazgirt Zaferi’nde İslam unsurunun öne çıkarılması bu açıdan önemli zira aynı zamanda Türkiye’nin Kürt Meselesi açısından da önem taşıyor. Malazgirt bu açıdan Müslüman kimlik nedeniyle öncelikle Türklerin değil, Müslümanların bir zaferi olarak, dolayısıyla Türklerle ve Kürtlerin ortak zaferi olarak benimsenmeye, anlatılmaya öne çıkarılmaya çalışılıyor. Sünni Kürtleri (ve Zazaları) kapsayacak biçimde Malazgirt İslam üzerinden okunuyor. Muş’a gidip böyle bir anma-kutlama yapmak “1071’den beri buralar bizim, İslamın” demek; bir özgüven tazelemek anlamına gelebilir.
"Malazgirt 1990'larda yeniden popüler oldu"
Yukarıda söylediğim gibi Malazgirt Zaferini Türk Milliyetçiliği, İslamcılık, Kemalizm ve Militarizm açısından farklı farklı okumak mümkün. Bugünkü AKP’yi anlamak açından, Millî Görüş açısından daha somut bir örnek vermek isterim. Malazgirt’i İslam’ın zaferi olarak okursanız, Melih Gökçek’in belediye başkanlığını ilk kazandığı 1994 yılına geri dönmek gerekir. Ankara’da neden Selçuklu mimarisinin ve Selçuklu sembollerinin öne çıkarıldığını anlarsınız. Bunun için biraz gerilere gitmekte yarar var. 1970’lerin sonunda İslamcı ve Milliyetçi çevreler dışında unutulmaya yüz tutmuş Malazgirt Zaferi’nin 1990’ların ortasında birden popüler olması rastlantı değil. Zira 1994’te Refah Partisi yerel yönetimlerde iktidara geldi. Aynı yıl İstanbul’da Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde 29 Mayıs “İstanbul’un Fethi” kutlamaları ilk kez uzun yıllardan sonra müthiş törenlerle kutlandı. Aynı dönemde Ankara’da da Melih Gökçek “Malazgirt Zaferi”ni öne çıkaran kutlamaların öncülüğünü yaptı.
Melih Gökçek’in Belediye başkanı olmasından birkaç ay sonra Belediye 26 Ağustos kutlamaları için “Malazgirt’ten Dumlupınar’a” adı altında “Zafer Haftası” etkinlikleri düzenlenmişti. Böylesi bir hafta ilk kez düzenlenmişti. Daha önce yalnızca 26 Ağustos Büyük Taarruz kutlamaları yapılmaktaydı. 26 Ağustos haftasında düzenlenen “Malazgirt’ten Dumlupınar’a Zafer Haftası” etkinliklerinin ilk günü Hacıbayram Camii’nde okutulan Mevlit ile başlamıştı. Her yıl düzenlenen belediye bandosu ile konser yerine de Ankaralılar Mehter Marşları dinlemişlerdi. Hatta ideolojik çekişmenin sonucu olarak Atatürk’ün ikinci plana itilmesi yönündeki eleştirilere de belediyeden “Atatürk’ten önce de bu sayfalarda kahramanlıklar var. Bunu siyasi polemik yapmanın anlamı yok.” diye tepki verilmişti. (HK/EA)
Fotoğraf: Özkan Bilgin, AA