Yaklaşık 25 yıldır Van’da yaşayan Neslihan Şedal, Sosyoloji bölümü mezunu.
Uzun bir süredir de kadın çalışmalarında yer alıyor. Temel çalışma alanları; kadına yönelik şiddetle mücadele, kadın eğitim ve araştırma, kadın ekonomisini geliştirme…
Bir dönem Özalp Belediyesi Kadın politikalarında müdürlük de yapan Şedal, Jineolojî çalışmalarında da yer aldı.
Şimdilerde Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Van Belediye başkan adayı olarak yurttaşlarla bir araya gelen Nesihan Şedal, “Kadınların yerel yönetimlerde yer alması, toplumsal sorunları kadın bakış açısıyla çözümlemek çözmek anlamına gelir” diyor.
Neslihan Şedal anlatıyor.
Kadının siyasete katılımı siyasette neyi farklılaştırıyor?
Aslında yaşadığımız toplumda siyasetin, yerel siyasetin ve yönetiminin erkek aklıyla şekillendiği, hatta tekelinde olduğu bir gerçeklik var. Yaşadığımız toplumsal sorunlar da aynı aklın sorunu ve en temelde kendini kadın özgürlük sorunu üzerinden yaşatıyor.
Diğer tüm toplumsal sorunların kadın özgürlük sorunu ile bağlantılı olduğunu temel tespit sayan bir mücadele geleneğimiz var. Buna karşılık da hayata geçirmek istediğimiz demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü bir yerel yönetimler paradigmamız var.
Paradigmamızı yerinden yerelinden yani yerel yönetimler ayağıyla toplumsal kılabilmenin iddiasını taşıyoruz. İddiamızı büyük oranda da gerçekleştirdik aslında.
Kadın belediyeciliği ile ilgili yorumlarınız nelerdir?
Kadın belediyeciliği örneklerimiz var. Mesela Nusaybin, Bağlar örneği. Dolayısıyla kadınların yerel yönetimlerde yer alması, toplumsal sorunları kadın bakış açısıyla çözümlemek çözmek anlamına gelir.
Kadın kentleri inşa etmek demek. Cinsiyetçiliğin her türlü kodlarını toplumun hücrelerinden atmak demek. Kadın yaşam alanları geliştirmek, kadınların toplumda politik özne haline gelmesi demek. Yaşamı örgütlemek aslında.
“Kayyımlar bir eko ve kadın kırım politikasıdır”
Diğer siyasi partilerin Belediye seçimlerinde kadın adaylara yer vermemesine ya da sayılı bir kontenjan ayırmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Bizim diğer partilerden temel farkımız, kadınların siyasette, aslında yaşamın her alanında ve mücadelenin her alanında kadınların değiştirici ve dönüştürücü temel dinamik olduğunu ifade etmek.
Kadınların öncü olduğu politik özne, irade olduğu bir partide eşitlikçi ve demokratik bir yaşamı örmek ve toplumsallaştırmak daha hızlı ve kalıcı olur. Bu tespit bizim özgürlük mücadelemize ve tüm alanlarına kadın rengini yansıtmış bu eşit temsiliyet, eş başkanlık sistemiyle de yerel demokrasiyi kadın iradesi ile güçlendirmiştir. Diğer partilerin böylesi bir derdi yok.
Toplumsal sorunları çözme halkın ihtiyaçlarını gidermek gibi bir derdi yok. Bizler ise halkı, toplumcu bir belediyecilikten bahsederken toplumsal yaşamın her alanında yok edilmek istenen kadın gerçekliğini temel sorunu ve çözülmesi gereken mesele haline getirdik.
Buradan yola çıkarak özgür eş yaşam modeli ile daha demokratik eşitlikçi ve kadın özgürlükçü bir yaşamı yerel yönetimler yoluyla toplumsallaştırmaya çalıştık. Bu sebeple de eş başkanlık modeli paradigmamızı toplumsallaştırmanın en etkili yolu oldu.
Böylesi bir modelin yaşam bulduğu yerde iktidar aklı kendini üretemez. Rant-talan siyaseti gelişemez, tekçilik gelişemez, hiyerarşi oluşmaz. Diğer partilerin demokrasi gibi bir derdi yok aslında.
Eşitlik adalet gibi bir derdi yok. En temelde de kadın özgürlük sorununu çözmek gibi bir derdi yok. Yerel yönetimleri rant-sermaye alanı olarak gören ‘erkek’ler kadınların elbette siyasette irade sahibi söz sahibi olmasını istemezler. Çünkü onlara göre siyaset erkek işidir.
Kayyım Belediyeciliği ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?
Kayyım rejimi aslında az önce ifade ettiğim ve hayata geçirmek için mücadele ettiğimiz paradigmamıza atanmış durumda. Özgür eş yaşam paradigmamıza ve eş başkanlık sistemimize. Kadın ve gençlik alanlarımızı tasfiye etmek için atandı.
Geliştirmek istediğimiz ekonomi modeline atandı ve toplumda yaşatmaya çalıştığımız çok kültürlü politikalarımıza. Ekolojik bir belediyecilik modelimiz var ve kayyımlar buna karşılık atandığında şu an tam bir eko-kırım politikası yürütüyor.
Van Gölü’nün kıyı şeridindeki betonlaşmadan, imara açılmasına kadar, tarım alanlarının yine imara açılması ile talan rejimi kayyımlar eliyle sürüyor. Açtığımız kültür evlerinin kapatılması ile kültürel asimilasyon politikaları sürüyor.
Çok dilli kurumlarımızın kapatılması yine kadın yaşam alanlarının kapatılması ile kadın kırım politikaları derinleşiyor gün geçtikte.
“Kadın Meclislerini yeniden harekete geçireceğiz”
Bir kadın belediye başkan adayı olarak özellikle kadınlara yönelik ve Van için projeleriniz nelerdir?
Öncelikle kadınlara dönük çalışmalarımız kaldığı yerden devam edecek. Tüm kapatılan feshedilen kurumları aktifleştirerek sayılarını arttıracağız. Kadın yaşam merkezleri, kadın danışma merkezleri, alo şiddet hattı, kadın kooperatifleri, kadım emeği pazarları, mor satış noktaları kadın dinlenme evleri, kadın kütüphaneleri, kadın parklarına kadar birçok alan yeniden aktifleşecek.
Aynı zamanda özgür kadın köylerinden her türlü üretimin yapılacağı atölyeler, kooperatiflerimizin sayısını bu sefer daha da arttıracağız. Jin(kadın) kart uygulaması yeniden hayata geçecek.
Akademiler açacağız tekrardan. Kadın şifa evleri, kadın dengbej evleri, kadın kültür evleri, kadın eserleri kütüphaneleri vb. daha çok projeyi hayata geçirmeyi planlıyoruz tabi bunu yaparken başta tabi kadın meclisimizi oluşturacağız. Kadınlar ne istiyor onlardan dinleyeceğiz ve birlikte hayata geçireceğiz.
Öncelikli olarak 5 yıllık stratejik planlamamızı yaparken ayrıca kadın stratejik planlamasını da hazırlayacağız. Kadın, gençli, ekoloji, afet bütçeleri oluşturacağız. Onun dışında afete karşı dirençli kentleri geliştirmek gibi bir derdimiz var. Acil afet eylem planı ile kentimizde yaşanacak afetler karşısında gerekli önlemler alınarak kriz koordinasyon merkezleri de oluşturulacak.
İlk olarak yapı denetim ekiplerinin oluşturulması gerekli tedbirlerin alınması önceliğimiz olacak. Deprem toplanma alanları oluşturulacak ve bu alanlarda gerekli tüm ihtiyaçların karşılanabileceği şekilde donatılacak.
(NK/EMK)