Bazı anılar vardır ki çocukluk hayallerinin o temiz dünyasına yolculukta ayna olurlar. Tıpkı yüreğimde sakladığım anılar gibi. Beni gölgem misali takip ederler. İlk toplumsal çelişkiler, kadın - erkek ayırımı ve eşitsizlikler ile çocuklukta karşılaştım.
Toplumun onlara biçtiği yaşamı yaşamaya zorlanan oyun arkadaşlarım olan küçük yaşta evlendirilmiş çocuklar olmaları gerçekliğiydi. Gelin size, çocuk oyunlarında saklı kalmış çocukluklarıyla zorla evlendirilmiş çocukları anlatayım.
Bu yolculukta karşımıza ilk olarak o yemyeşil, sarıçiçeklerle süslü ovadaki çocuk kahkahalarının ve sevincinin yankılanan sesleri çıkıyor. Adım adım çocukluğumun geçtiği mahallenin yollarında ilerliyoruz ve ilerledikçe karşıma çocuk ruhumu bıraktığım anılar canlanıyor.
Özelliklede bir çocuğun o tertemiz dünyasına derin izler bırakan çocuk oyunları. O zamanlar evlerin etrafı şimdiki gibi duvarlarla çevrili değildi. Birbirine bitişik, herkesin bir arada olduğu ve toplandığı kapı önleri vardı.
Aslında o yüzdendir şimdi örülen o duvarlarla insanlar arasına mesafeler yaratıldı.
Ben hayatı mesafeleri olmayan o kapı önlerinde öğrendim ve orada çocukluğumuzun kahkahaları hâlâ duruyor. O zamanlar ilkokul 5.sınıfa gidiyordum ki kızlar okuyamaz zihniyetinin en baskın olduğu ve çocuk yaşta evliliklerin en yaygın olduğu dönemlerdi.
Ama tüm bu gerici zihniyetlere rağmen ben çocuk yüreğimle kendimi geliştirmeye ve eğitmeye adamıştım. O yüzdendir bir kadın olarak kendini geliştirme ve eğitmeye olan aşk anı mı asla unutmam.
Şimdiki gibi ders çalışabileceğimiz ayrı bir çalışma odası lüksümüz yoktu ve ben o çocuk aklımla kendime evin içinde ders çalışabileceğim gizli bir bölme yapmıştım.
Her kitap okumak ya da ders çalışmak istediğimde, pencerenin perdesinin arkasına gizlenir saatlerce oradan çıkmazdım gizli pencere odam aslında ufkumun geliştiği yerdi.
Her ne kadar okul ve okumak benim için öncelikli olsa da, sonuçta ben bir çocuktum ve mahalle arkadaşlarım ile vakit geçirmeyi en çokta oyun oynamayı çok seviyordum. Her fırsatta arkadaşlarımı evin önüne toplar sanki bambaşka bir dünyadaymışız gibi karanlığın çöküşüne aldırış etmeden oyunlar oynardık. Çünkü kendimizi en özgür hissettiğimiz anlardı ve bilmeden zorla evlendirilmiş çocuklarla ilk o zaman tanıştım...
Ama bu çocuk oyunlarına katıldılar diye arkadaşlarım hep azar iştir ve çocuk oyunlarından mahrum bırakılırdı.
Tabi bu acı gerçeği bilmediğim için hiç anlam veremezdim. Bir gün anneme, “Onlar da çocuk neden birlikte oynamamıza izin verilmiyor?” diye sorduğumda. Annem ama onlar komşularımızın çocukları değil “gelinleri” dediğinde. Nasıl sinirle “onlar daha çocuk, nasıl gelin olurlar?” diye haykırdığımı hiç unutmam.
O çocuk yaşımla daha o zamanlar bu zihniyetle savaşım başladı. Çünkü o “zorla evlendirilmiş çocukların” sırf gelenekler ve görenekler adı altında hayalleri çalındı.
Bir çocuk ve kadın olarak benim mücadelem o gündür bu gündür devam ediyor. Çünkü çocuk oyunlarında saklı "gelinlere" çocukluklarını yaşayabilecekleri o hayatı borçluyuz.
(NK/EMK)