"Sabah bir telaş, bir telaş evde. Leğenler, tencereler... Ben koyun kesilirken bakmadım. Yaklaşık 5 dakika sonra bakmak için gittiğimde, koyunun bacağını oynattığını gördüm. Ölmeden derisini yüzmeye başladılar diye çok ağladım."
Sekiz yaşındaki bir çocuk ilk kez kurban kesilmesine şahit olduğunda böyle hissediyor. Bu yazıyı yazarken o günün üstünden 32 yıl geçmesine rağmen hâlâ kurban bayramı dendiğinde aklına ağır bir et kokusu geliyor, et yiyemiyor...
"Elbette yediğimiz etlerin nereden geldiğini çocuklarımıza anlatmalıyız. Ama bunu din adına kan ve vahşet görüntüleri arasında yapmamız gerekmiyor."
Çocuk hakları alanında çalışan bağımsız araştırmacılar Doç. Dr. Serdar Değirmencioğlu, Can Gezgör ve Okan Karka, 2005 yılında başlattıkları "Kurban ve Çocuk Araştırması"nda çocukların psikolojik olarak hazır olmadıkları görüntü ve deneyimlerle karşı karşıya kaldıklarını vurguluyor.
"Çocukların kesinlikle kurban kesimi görüntülerine maruz kalmaması gerek. Şahit olduklarındaysa çocuklara özen gösterilmeli ve destek verilmeli."
Çocuklardan "Kurban Bayramı"
"1993 yılında Büyükçekmece’de yaşıyorduk. Dairemiz giriş katındaydı. Türkiye’ye yeni taşınmıştık. Her yerde kurbanın kesildiğini bilmiyorduk. Evde annem ve iki çocuğumla oturuyordum.
"Kızım balkonun camına geldi. Aniden panik içinde ağlamaya başladı ve bana “Anne komşular köpeği kesiyorlar” dedi. Bana sarıldı, korkmuştu ve çok zor sakinleşti.
"Karşı komşunun bizim balkonumuza kurban edilecek hayvanı astığını bilmiyorduk. Böyle bir şey için izin istemedi. Kızımın çığlıklarıyla bunu öğrendik. O günden sonra kızım uzun süre et yemedi."
"Koyunlar, ertesi gün kesileceklerdi ama yine de bağlandık"
"Aslında çok dindar bir ailem olmamasına karşın - sanırım herkes kesiyor diye - benim annem de kurban kesmeye karar verdi bir yıl. Ben 8 yaşımdaydım o sıra. Babam koyunu apartmanın bahçesine bağladı, komşuların diğer koyunlarıyla beraber.
"Tüm gün biz çocuklar koyunlarımızı beslemek ve onlarla oynamakla geçirdik zamanımızı. Ertesi gün kesileceklerini bildigimiz halde, onlara bağlanmaktan kendimizi alamadık.
"Koyun kesilirken bakmadım. Yaklaşık 5 dakika sonra bakmak için gittiğimde, koyunun bacağını oynattığını gördüm. O hareketi istemsiz olarak yaptığına hiç inanmamıştım o zamanlar. Derisi yüzülürken, iç organları çıkarılırken yükselen o tuhaf koku ve çıkan dumanlar...
"Bu manzara yıllarca gözlerimin önünden gitmedi. Annem depolamak için etlerin bir kısmını haşladı, bir kısmını kavurdu veya fırınladı. Evin her yeri et kokmuştu. Ne kadar zorladılarsa da o etten yemedim. 40 yaşındayım ve hala et sevmem.
"Koyun eti almam ve evde haşlama et asla pişirmem. Kurban Bayramı deyince aklıma bayram sevincinden çok, burnuma pişen o ağır et kokusu gelir.
"Neyse ki annem kendine çok iş çıkıyor diye bir daha kurban hiç kesmedi. Kırsal alanda yaşayan çocuklar için doğum ve ölüm kavramları, çok küçük yaşlardan itibaren bunlarla iç içe yaşadıkları için doğal olarak algılanabiliyor. Ama şehirliler için öyle değil.
"Biz hayvanlara yolun kenarında rastladığımızda 'ne kadar şirin şeyler' diye bakıyoruz." (GG)