"Yolda evet, yolda, caddenin üzerinde ve hemen evimizin önünde, bir danayı güç bela yatırdılar. Önce bu mücadele oyun gibi geldi. Bıçağı dananın boynuna dayayıp da kan fışkırmaya başlayınca, gözümü hiç ayırmadan izlediğimi ve donup kaldığımı hatırlıyorum."
Bu satırları yazan kişi şu an 44 yaşında, Erzurum'da yaşıyor. Olayı yaşadığında dokuz veya 10 yaşında olduğunu aktarıyor. Kurban kesimine şahit olan diğer çocuklar gibi o da ilerleyen yaşlarında dahi o günün izlerini taşıyor:
"İki ya da üç hafta sonra yatağa düştüm. Sarılık dediler. Sebebini kimse bilmiyordu ama birileri 'korkmuş bu çocuk' dedi. O manzaranın yarattığı hastalık bir yana, ruhumda yarattığı etkileri ben bile bilemeyeceğim."
Çocuk hakları alanında çalışan bağımsız araştırmacılar, psikolog Doç. Dr. Serdar Değirmencioğlu, Can Gezgör ve Okan Karka da, 2005'te başlattıkları "Kurban ve Çocuk Araştırması"nda çocukların kesinlikle kurban kesimi sahnelerini izlememesi gerektiğini vurguluyor.
Araştırmanın son aşamasında öykü toplayan biliminsanlarının bianet'e aktardığı diğer öykülerse şöyle:
"Çocuklar dehşetten uzak büyüsün"
"Çocukluğumda, kurban bayramlarında ailecek, anneannemin veya babaannemin evine giderdik. Kurban, önceden alınır, bahçede bir ağaca bağlanır ve bir süre beslenirdi.
Ortam değiştirdiğim ve arkadaşım olmadığı için; kurbanla arkadaşlık kurardım, onu beslerdim, isim verirdim, oyun oynardım. Zamanı geldiğinde de kurban edilişini izlerdim. Bu yüzden, hala kurban eti yiyemem.
Beni etkileyen, son anıda muhtemelen 7-9 yaşlarındaydım. Yine koyunun, kurban edilişini izledim. Bu defa, yanımda duran leğene çıkartılıp koyulan iç organları dikkatimi çekmişti. Öldüğü halde kalbinin hala atıyor olması beni şaşırtmıştı.
Sonradan, kalbin ölümden sonra da bir süre çalışmaya devam edebildiğini öğrenmiştim ama yine de uzunca bir süre bu deneyimin etkisiyle ‘ölüm’ün ne olduğunu sorguladım. Umarım, artık çocuklar bu dehşetten uzak büyürler."
"Keşke hiç izlemeseydim"
"Eskiden akrabalarım bir araya gelir ve kurban keserdi. Nedendir bilmem her seferinde bunları izlerdim. İzlememe hiç karışıldığını hatırlamıyorum. Rutin olarak önce bir adam gelir kurbanın üç ayağını bağlar ve birini serbest bırakırdı. Ardından kafasını keserdi.
Kafası kesilirken hayvanın çıkardığı sesleri, akan kanı, o görüntüleri asla unutamam. Yazarken bile tüylerim diken diken oluyor. Sonra adam onu bir ağaca asar ve önce derisini yüzer, sonra da parçalara ayırırdı.
Yaklaşık olarak 5-6 yıldır hiçbir kurban bayramında kurban kesilecek diye evden dışarı çıkmıyorum. Katıldığım “kurban kesim törenleri”nde doğru düzgün et yemedim. Biraz önce gördüğüm canlı hayvanın önümde, tabağımda olması çok tiksindirici.
Bazı filmlerde de insanların ya da hayvanların kafalarının kesilmesiyle ilgili görüntüler varsa tam olarak gösterilmese bile ben artık filmin devamını kafamda canlandırabiliyorum. Ne de olsa bunlar bana yabancı görüntüler değil. Keşke bunları bana hiç izletmeselerdi." (GG/TK)