Çizim: Ercan Altuntaş
Kobanî davasının 19. duruşma periyodunun 5. oturumu Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
TIKLAYIN-Adalet, siyaset ve hukuk: Kobani Davası
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 21’i tutuklu 108 kişi yargılanıyor.
TIKLAYIN - “Mahkeme, iktidarın çizdiği sınırdan çıkamıyor”
TIKLAYIN - “Kobanî davasında mahkeme, kendi yarattığı hukuku uyguluyor”
Sincan Cezaevi'nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.
“Tanıkların beyanı tamamen soyut”
MA’nın haberine göre, kimlik tespitinin ardından dosyaya eklenen evrakların okunmasıyla başlayan duruşma, siyasetçi Ayşe Yağcı’nın beyanlarıyla devam etti.
İddianamede kendisiyle ilgili iki tanık olduğunu hatırlatan Yağcı, “Bunların beyanları tamamen soyut ve yalana dayalı beyanlardır. Bunların yalan söylediği üzerine hem benim hem avukatlarımızın hem de Mesut Bağcık’ın beyanlarından ortaya çıkan durum, yalan beyanların ortaya çıktığıdır. Siz de buna ikna oldunuz ki Mesut arkadaşımızı tahliye ettiniz. Bu durum bizim için de geçerlidir. Yerine getirdiğiniz hukukun herkes için geçerli olması gerekiyor” dedi.
“Benim 6-8 Ekim olaylarıyla ilgili herhangi bir illiyetim yoktur” diyen Yağcı, mahkeme heyetine, “Ben kimi azmettirdim?” diye sordu.
2007 yılından 2017’ye kadar bir defa bile gözaltına alınmadığını hatırlatan Yağcı, demokratik siyaset içerisinde faaliyet yürüttüğüne vurgu yaptı. Yağcı, son olarak iki yıldır süren tutukluluk süresinin de göz önüne alınarak tahliyesine karar verilmesini talep etti.
“Somut delillerle bir mütalaa bekliyoruz”
Kürtçe beyanda bulunan eski HDP MYK Üyesi Zeynep Karaman, mahkeme heyetinin davaya katılma taleplerini kabul etmesine dair kurduğu ara kararın doğru bir karar olmadığını belirterek, “Bu kurum ve kişilerin tamamı siyasi rakiplerimizdir. AKP, MHP, BBP gibi partiler ya da devletin diğer kurumlarının bizim davamızda müşteki olmaları doğru değil. Bu insanlar davayla ilgili sürekli açıklamalar yapıyor ve mahkeme heyetini de baskılamaktadır. Buna rağmen katılma taleplerini nasıl kabul edebilirsiniz? Siz bu karanızla ‘bir yanda Kürtler, bir yanda da devletin kurumları’ demek istiyorsunuz. O zaman bu mahkemenin ne anlamı var? Siz kendi varlığınızı da inkar ediyorsunuz” diye konuştu.
İddia makamının mütalaaya eklediği belge ve bilgilerin Kobani davasıyla bir ilgisinin olmadığını ifade eden Karaman, “Bundan sonra PKK-KCK’nin yapmış olduğu eylemler getirilip bizim davamıza konu mu olacak? Savcıdan artık somut delillerin olduğu bir mütalaa bekliyoruz. Savcılık kurumunu AKP sözcülüğü gibi kullanmasın. Bu siyasi oluşumlara şirin görünmek için böyle mütalaalarda bulunması toplumsal anlamda da ayıptır” diye belirtti.
Aynur Aşan da “Devlet kurumlarının müşteki olmaları yasal bir şey değil. Bu kararınızdan vazgeçin” diyerek tüm siyasetçilerin tahliyesini talep etti.
“Mütalaada Kışanak hakkında tespit yok”
Avukat Cihan Aydın, iddia makamının mütalaasına katılmadığını ifade ederek, “Savcının, eski Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi (DBB) Eş Başkanı Gültan Kışanak’ın HDP milletvekili olduğuna dair sözlü bir ısrarı var. HDP milletvekili olmak onur verici bir şey ama olmayan bir şeye dair zoraki bir tespitte bulunmak doğru değil. Savcı, ‘PKK üst düzey örgüt yöneticilerinin talimatlarıyla hareket eden sözde örgüt üyeliği suçunu işledikleri’ cümlesini kurdu. Sözde tanımlaması için Türk Dil Kurumu (TDK), ‘gerçekte öyle olmayıp, öyle sanılan’ tanımını kullanıyor. Evet, biz de öyle düşünüyoruz. Mütalaada Gültan Kışanak hakkında bir tespit ve talep yok. Galiba müvekkilimizin yaptığı savunmalar savcı tarafından ikna edici bulunmuş” diye konuştu.
Mahkeme başkanının Kışanak’a yönelik, “Savunma yapmamak konusunda bir talimat mı alıyorsunuz” istinadında bulunduğunu hatırlatan Aydın, “Karşınızda 5 Nolu Cezaevi’nde en ağır işkencelere karşı direnmiş bir kadın var. 73 aydır keyfi bir biçimde tutuklu bıraktığınız bir kadın var. Bütün bunlara rağmen sivil siyasette ısrar eden bir kadın siyasetçi var. Müvekkillerimize istinatta bulunurken, dilinizi ölçülü kullanmanızı talep ediyorum. Talimat arıyorsanız, bu dosyada fazlasıyla talimat var. 6 yıl sonra hazırlanan iddianame, sahte tutanak ve tanıklar. Bunlar birçok talimata işaret ediyor. Açık açık kamuoyunda yapılan birçok talimat da var” sözlerine yer verdi.
Müvekkili Kışanak hakkında dosyada yer alan araştırma tutanağına dair, "Bütün iddianame bunun üzerine inşa ediliyor” diyen Aydın, “Bu tutanağın suç üretmek üzerine oluşturulduğu ortaya çıktı. Tutanak tarihinin sehven yanlış yazıldığı belirtilmiş ama sehven olmadığı çok net. Bizim de her suç istinadına dair, 'Ya başkan yanlış yazılmış, düzeltelim' deme hakkımız var mı, varsa bilelim. Biz de zaman zaman bazı taleplerimizi mahkemenize sunalım. Falanca tarihte böyle dedik ama şöyle demek istemişiz aslında diyelim. Bu tutanakta Ahmet Altun hakkında HSK'ye yaptığım şikayet de henüz karara bağlanmadı” dedi.
Müvekkilinin 6 yıl 1 aydır tutuklu olduğuna dikkat çeken Aydın, son olarak “Bu dosyaya dair Kışanak’ın bağı olmadığı ortaya çıkmış durumda. Dolayısıyla müvekkilimizin tahliyesine karar verilmesini talep ediyorum” dedi.
Duruşma devam ediyor. (AS)