Sizlere de öneriyorum; uzak yakın demeyin ilk fırsatta gidin ve insanın kendi başına neler yapabileceğini görün. Geyikli'den bindiğiniz arabalı vapurdan Bozcaada limanında indiğinizde ileriye, adanın içine doğru yürüyün.
Sağınızda kale ve hemen onun önündeki meydanı geçince bir tarafında Ziraat Bankasının bulunduğu dört yol ağzına gelirsiniz. Sola doğru kale arkasına ve Salhane'ye gider yol, Sağa doğru ise adanın içine.
Tam karşıdaki sokağa girerseniz, hemen sağınızda Belediye, solunuzda Talay Şarap fabrikası vardır. Onları geçince solda tek katlı eski bir Rum evi görürsünüz.
1874'de yaşanan yangından sonra, birbirini dik kesen sokaklarıyla planlı bir şekilde yeniden yapılan Rum mahallesindeki eski evlerden birisidir o. Duvarında yukarıda belirttiğim merkezin bir plaketi vardır.
Kapı kapalı olsa da korkmayın çıkın beş basamağı ve kapıyı iteleyin. Eğer yaz dönemiyse orada ya Hakan Gürüney'i ya da eşi İnci Gürüney'i göreceksiniz. İşte onlar Bozcaada'yı en iyi ve kapsamlı bir şekilde anlamanızı sağlayacak olanağı sizlere sunacaklar.
"2 yılda 20 yıllık iş"
Tam bu noktada size Bozcaada'nın Kaymakamı Bilal Bozdemir'den söz etmeliyim. Genç bir insan o.
2002-2004 arasında Siirt'te Vali Yardımcılığı görevinde bulunmuş. Siirt Mücadele gazetesinin her şeyi olan Sevgili Cumhur Kılıççıoğlu'nun kim bilir ne anıları vardır onunla ilgili. Bozdemir 7 Ekim 2004'ten bu yana da Bozcaada Kaymakamlığı görevini sürdürüyor. Görev süresi dolmuş aslında, ama uzatmışlar. İyi şeyler yaptığını öğrenmiş olmalılar.
Pek çok iş gerçekleştirmiş Bozcaada'da. İlkokul ve liseyi neredeyse yeniden yapılma derecesinde onartmış. Bu arada adanın tüm iç yollarının asfaltlanması ve adanın kanalizasyon sistemi konusunda çabaları olmuş.
Son olarak da Çanakkale'deki 18 Mart Üniversitesi'ne bağlı bir Turizm Yüksek Okulu'nun adada açılması ve yaklaşık 40 öğrenciyle eğitime başlamasına önayak oluyor. Bu kış açılacağı söyleniyor okulun. Eskiler bunu önemsiyor. Çünkü Bozcaada çok eskilerde kalan şaşaalı günlerine sanki yeniden kavuşacak. Adanın kışları yaşanan "depresif" ortamı gençlerle neşelenecek. Belki de başka büyük kentlere benzeyecek; çeşitli sorunları da birlikte getirecek.
Ayrıca şu sıralarda Organik Tarım, Zeytinciliği ve Bağcılığı Geliştirme, Ağaçlandırma Projeleri gibi yürütülen çeşitli projelerin de gerçekleştirilmesi için çalışıyor.
Ada halkı tarafından sevilen Kaymakam, olası tüm eleştirileri göz alarak Hakan Gürüney'in Bozcaada tarih Araştırma Merkezi'ne de önemli bir destek sunmuş.
Bir "özel" Müze
Daha önce belirttiğim gibi ilçe merkezinde bulunan ve 1874 yangınından sonra Bozcaada'da yapılan binaların en yüksek ve görkemlisi olan binayı Merkeze tahsis etmiş. Binanın hikayesi de ilginç. 1917'de zemin kat üzeri, üç katlı bina şeklinde yaptırılmış.
Adanın eski Rum ailelerinden birine aitmiş. Rumlar adadan gidince orası da uzun süre boş kalmış. Sonra üst iki katı kontrollü bir şekilde yıkıldıktan sonra, bodrum ve giriş katı günümüze kadar çeşitli amaçlarla kullanılmış.
Binanın mülkiyeti Hazineye ait. Kültür ve sanat hizmetleri için Bozcaada Kaymakamlığına tahsis edilmiş. İşte bu bina, bu yıl Mimar Reşit Soley ve Yapımcı Nuri Sevim'in katkılarıyla Kaymakamlık tarafından restore edilmiş ve Bozcaada Yerel Tarih Araştırma Merkezi?ne tahsis edilmiş.
Merkeze tahsis edilen binanın dış görünüşü
Merkezin sergi salonu olarak kullanılan binayı haziran 2006'da yapılan protokolden sonra 4 Ağustos 2006'ya kadar geçen çok kısa sürede yeniden onartan Kaymakam Bozdemir gitmeden önce "bunu da Bozcaada'ya kazandırayım" demiş.
Merkez daha önce ilçe merkezinden iki kilometre uzaktaydı. Müzenin kurucusu Hakan Gürüney, Ayazma yolu üzerinde aldığı bir araziye, adanın eski bağ evleri tipinde bir bina yaptırmış ve biriktirdiklerini orada sergiliyor.
İlçenin merkezindeki bu binanın tahsisiyle müze artık herkesin ulaşabileceği bir yerde bulunuyor. Bunu sağlayan ise kaymakam Bozdemir.
M.Hakan Gürüney kimdir
BOYTAM'ın kurucusu" demek aslında yeter. Aslında o bir iflah olmaz koleksiyoner. 1961 İstanbul'da Fener'de doğmuş. Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Fizik Bölümü mezunu. 1989 yılından beri bir bilgisayar şirketi sahibi.
Bir deniz kabuğunun peşinden 1992 yılında ilk kez Bozcaada'ya gelmiş. 1998 Haziran ayında da Bozcaada'ya yönelik ilk objeyi satın almış. Kendi deyişine göre "o gün bir Bozcaada koleksiyonu oluşturmaya" karar vermiş.
Bütünüyle Bozcaada odaklı, farklı konulardaki koleksiyonu genişledikçe, eldeki malzemenin sergilenebilmesi için bir araştırma merkezi binası yapmaya karar vermiş ve binayı tamamlayıp 2005'te sergisini açmış. İngilizce ve Osmanlıca biliyor Gürüney. Eşi aynı zamanda en büyük yardımcısı, müzenin demirbaş elemanı olan İnci Gürüney, kızı Ada ve oğlu Ege'yle birlikte Bozcaada'da yaşıyorlar.
1997 yılında Bozcaada'ya yerleşen Gürüneyler buraya yerleşme kararı vermeden önce Kaş'a kadar tüm Ege ve Akdeniz sahillerini dolaşmışlar. Onların deyişiyle söylersek "İstanbul yaşamının bilinen bütün o zorluklarına karşın Bozcaada, bizim yaz, kış demeden gelip sığınacağımız tek liman" olmuş.
Adanın doğal güzellikleri dışında bugün sayıları çok az kalan yerlileri de onların bu kararında etkili olmuş. Onların arasında Panayot Abalı'yı sayıyor Gürüney. Çocukları Dimitri'nin, okul hayatı başlayacağı için Atina'ya göç eden, adada evlenmiş son Rum çift olan, Panayot Ovalı ve sevgili eşi Filo, Gürüneylere, beraberce avladığımız sinaritlerden nefis buğulama yapmayı, ahtapotlardan salata veya ızgara yapmayı, kalamardan dolma yapmayı öğretmişler.
Adanın tarihini öğrenme
Eğer adaya gider ve müzeyi gezerseniz sizin de canlı bir şekilde öğreneceğiniz Bozcaada'nın tarihi konusunda oraya gittiğinde hiç bir bilgisi yokmuş Gürüney'in.
Merak hastalığı ona da bulaşınca araştırmaya başlamış. Araştırdıkça bu küçücük adanın, sığ bir tarihi değil, eskilerin deyimiyle, gayya kuyusu gibi derin bir tarihi olduğunu öğrenmiş ve eşeledikçe yeni şeyler bulmuş. Bir yandan da engelleyemediği biriktirme duygusuyla Bozcaadalılar tarafından veya Bozcaada için üretilmiş kültür varlıklarını toplamaya başlamış. İşte müze bunların ürünü.
Osmanlı Şark yıllıkları, Salnameler, Başbakanlık Osmanlı Arşivi dokümanları, seyahatnameler, haritalar, resimler, gravürleri, işgal dönemi posta kartları, adada yaşayan insanların ürettikleri, bıraktıkları her şey onun müzesinde tarihin yok ediciliğine karşı muhafaza edileceği bir sığınak olmuş.
Bir yandan da yaşayanlarla sözlü tarih çalışmaları yapmaya başlamış Hakan Gürüney. Tarih kitaplarındaki soğuk cümlelerdeki yaşamı tüm canlılığıyla kavramaya başlamış. İşte müzede onlar sunuluyor.
Gürüneyler BOYTAM'ı oluşturma amaçlarını; "Bozcaada'nın yerel tarihini aydınlatan; Yunan, Roma, Bizans, Rum, Osmanlı ve Türk kültürlerine yönelik her türlü orijinal belge ve objeden yararlanarak, Bozcaada'dan gelmiş geçmiş kültürleri ve halkları bütün çeşitliliği içinde herkes için anlaşılır hale getirmek" olarak anlatıyorlar..
Paylaşmak, paylaşmak...
Bu sözcüğü sevmiyorum. Paylaşıldıkça her şey küçülüyor gibi geliyor bana. Oysa ne olursa olsun bir şeyleri birileriyle birlikte yapmak, o şey her neyse onu büyütüyor, bütünlüyor. Hakan Gürüney de "bu inancı paylaşan, bu birikime katkıda bulunmak isteyen herkesle tanışmak, fikir alışverişinde bulunmak en büyük zevkimdir" diyor.
Hakan ve İnci Gürüney Merkezin ziyaret edilmesini istiyorlar. Ziyaretçilerin, BOYTAM'ı kültürel miras ve doğal çevreye ilişkin değerleri geliştirecek güçlü bir araç olarak görmelerini bekliyorlar. Böylelikle çok renkliliğin, kültürel ve etnik farklılıkların farkında olmayı sağlamayı ve buna saygıyı yaşamın içinde var etmeyi umuyorlar.
Tabii adanın asıl yerlisi olan ve sayıları bugün 22'ye kadar düşen insanların da bu adanın olmazsa olmazları olduğunu vurgulayarak.(MS/AD)