Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 18 Ekim 2017’den beri (2 bin 352 gün) hapiste tutulan Osman Kavala’nın yaptığı ikinci başvuruyu önceli olarak inceleme kararı aldı.
AİHM, 18 Ocak 2024'de yapılan başvuruyu, 21 Mart 2024’te Türkiye'ye iletti. Türkiye’den savunmasını 16 Temmuz 2024 tarihine dek mahkemeye sunmasını istedi.
Yapılan ikinci başvuru, AİHM’in Osman Kavala hakkında 10 Aralık 2019 tarihli ihlal kararına rağmen devam eden ve yeni ihlal iddialarına ilişkin.
Bu nedenle Osman Kavala’nın avukatları “Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Osman Kavala’nın derhal salıverilmesini gerektiren 2019 ve 2022 tarihli kararların icrasını denetlemeye devam etmektedir. Türkiye hukuken bağlayıcı olan bu kararlara uymakla yükümlüdür. Mahkemeye yapılan yeni başvuru, Bakanlar Komitesi’nin denetim süreci ve Türkiye’nin AİHM’in kararından doğan ve devam eden hukuki yükümlülükleri üzerinde herhangi bir etkisi yoktur. Yeni başvuru, AİHM’in 2019 yılında verdiği ihlal kararından beri devam eden ve yeni hak ihlallerini dile getirmektedir” diye açıklama yaptı.
Yeni başvuruda şu şikâyetler öne sürülüyor:
- Osman Kavala’nın 10 Aralık 2019 tarihinden bugüne kadar süren tutukluluğu bir bütün olarak hukuka aykırıdır (AİHS’in 5. maddesi);
- Yerel mahkemeler Osman Kavala’nın tutukluluğunun hukukiliğini süratle denetlememişlerdir (AİHS’im 5(4). maddesi);
- Osman Kavala’nın adil yargılanma hakkı ağır bir şekilde ihlal edilmiştir (AİHS’in 6(1), 6(2) ve 6(3)(d) maddeleri);
- Osman Kavala’nın Türk Ceza Kanunu’nun 312. maddesi (Hükümeti devirmeye teşebbüs etmek) uyarınca mahkûm edilmesi öngörülebilirlik şartına uygun değildir (AİHS’in 7. maddesi);
- Osman Kavala’nın tutuklanması, kovuşturulması ve hapis cezasına çarptırılması kendisinin bir insan hakları savunucusu olarak susturulması ve cezalandırılması amacını taşımaktadır ve ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü haklarını ağır bir biçimde sınırlandırmaktadır (AİHS’in 10. ve 11. maddeleri);
- Osman Kavala siyasi bir amaçla tutuklanmış, mahkûm edilmiş ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. Bu siyasi amaç, onu susturmak ve cezalandırmaktır (AİHS’in 18. Madde ile beraber 5, 6, 7, 10, 11. maddeleri);
- Masum bir insanın aşırı derecede uzun, keyfi, siyasi saiklere dayalı ve hukuka aykırı bir şekilde tutuklanması ve hakkında verilen müebbet hapis cezasının gözden geçirilme imkanının bulunmaması AİHS’in 3. maddesini ihlal etmektedir.
Osman Kavala: 6 yıldır hiçbir delil olmadan cezaevindeyim
Ne olmuştu?
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Gezi eylemlerinden itibaren ‘Türkiye’nin Soros’u’ diye hedef gösterdiği Osman Kavala, 18 Ekim 2017’de gözaltına alındı. 1 Kasım’da tutuklanarak Marmara (Silivri) Cezaevine konuldu.
Tutuklamaya gerekçe Gezi eylemleri bağlamında ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ ve 15 Temmuz darbe girişimi bağlamında ‘anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs’ idi.
18 Şubat 2020’deki Gezi Davasında beraat etti. Ancak serbest bırakılmadı. Beraat ettiği gün darbe girişimi bağlamında ‘anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçlamasıyla yeniden tutuklandı. 9 Mart’ta 2020’de de aynı dava kapsamında bu kez ‘siyasal veya askeri casusluk’ suçlamasıyla tutuklandı.
Gezi davasındaki beraat kararı bozulup yeniden yargılandı ve 25 Nisan 2022’de ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ten ağırlaştırılmış müebbet cezasına çaptırıldı. İstinaf da kararı onadı.
Öte yandan AİHM, 10 Aralık 2019 tarihli kararında Osman Kavala’nın tutukluluğunun keyfi olduğunu ve siyasi saiklere dayandığını tespit etti. Bu nedenle de Osman Kavala’nın derhal salıverilmesi gerektiğine hükmetti.
Osman Kavala’nın bu karar gereği serbest bırakılmaması sebebi ile Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Türkiye hakkında ‘ihlal prosedürü’ başlattı.
AİHM Büyük Daire 11 Temmuz 2022’de verdiği ‘ihlal prosedürü’ kararında, “[10 Aralık 2019 tarihli] Kavala kararında AİHS’in 18. maddesiyle bağlantılı olarak 5. maddesinin ihlal edildiğinin tespit edilmiş olmasının, Gezi Parkı olayları ve darbe girişimiyle ilgili suç isnatlarına dayanan her türlü işlemi geçeriz kılacağına” hükmetti.
Ancak Türkiye mahkemeleri bu iki kararın da hukuken bağlayıcı olduğunu göz ardı etti ve uygulamadı.
(HA)