Ahmet Türk, Halk TV'deki söyleşide Kürt halkının ve kanaat önderlerinin gelişmelere bakışını özetledi: "Elbette ki, buna ihtiyatla bakıyoruz. Yani neler olacak, neler gelecek? Ancak ben başında şunu söyledim, Kürtler artık kanacak bir Kürt değil, bunun görülmesi lazım. Kim başlatırsa başlatsın, "ben Kürtleri kandıracağım, Kürtlerin desteğini alacağım" gibi bir mantıkla ayarlanıyorsa o yanlış yapıyor, kaybeder."
Video HalkTV
"Biz hiçbir dönem Erdoğan'a destek vermedik. Ciddiyete ve gelişmelere göre karar veren bir partiyiz"
Kürşat Oğuz- DEM Parti ya da siz Cumhurbaşkanı Erdoğan 'ın tekrar adaylığına kategorik olarak karşı mısınız? Yoksa "bizim için sorun yok olabilir tekrar görüşürüz" mü dersiniz?
Biz bir siyasi partiyiz. Elbette ki bunun kararını verecek olan benim partimdir. Başından beri şunu söylüyoruz. Ciddiyet ve gelişmelere göre her şeye karar veren bir partiyiz. Ciddiyet ortada mı? Beklentilere yanıt verecek bir süreç başlar mı? Başlamaz mı? Elbette ki bunu izliyoruz. Yani biz isteseydik geçmişte de destek verirdik ama hiçbir dönemde destek vermedik. İstanbul'da bizim oyumuz yüzde 10 civarındayken Belediye Başkanlığı seçiminde yüzde 2,9'a düştü. E peki nereye gitti? Sayın İmamoğlu'na burada açık bir destek verildi açıkçası. Evet aday çıkardık ama herkes de biliyordu ki İmamoğlu 'na destek veriyor. Yoksa bizim oyumuz 2,9'da kalmazdı.
Şimdi bizler tarafından mevcut iktidarın Bahçeli ve Erdoğan 'ın ortak olarak yürüttüğü bir sürecin ne kadar ciddi ve samimi olduğunu görmemiz gerekiyor. Eğer o samimiyeti görürsek elbette ki, Kürtler kendi içinde bunu değerlendirir. Taleplere doğru yanıt verirse bizim söylediğimiz şeyleri gerçekten Anayasada güvence altına alacak bir düzenlemeye giderse biz Anayasaya da destek veririz. Ama bugün ülkenin beklentileri var. Bizim beklentilerimiz var. Biz bu sorunun çözümünü istiyoruz. Eğer soru çözülecekse bizim için siyasetin çok fazla bir şeyi yok. Önemli olan halkımızın hak, hukuk ve özgürlük konusunda eşit yurttaş olacağı bir dönemin gelişmesidir. Böyle bir dönemin başarıya ulaşmasıdır bizim üzerinde durduğumuz o. Yoksa, şimdiden şahıslar üzerinden destekleriz, desteklemeyiz gibi bir sorunun bize göre hiçbir anlamı yok. Ve bunun da gereği yok. Bunu bize sormanın da bir anlamı yok.Biz her şeyi ölçüp biteceğiz, ona göre kararımızı vereceğiz.
"Pratiği görmemiz lazım. Şimdi hiçbir şey yok"
Kürşat Oğuz- Peki şimdi bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan 'ın Kürt sorununa yönelik dönem dönem çok da ileri çok da demokratik açıklamaları oldu. Işte ana dilde eğitimden [...] daha geçenlerde söyledi. Evet. Yani işte konuştukları dil yüzünden. "Ana dili yasaklandı insanların" dedi. "İnsanlar ötekileştirildi" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan bunları duymaya biz alışığız. Şunu soracağım size. Bu sürecin bir şekilde Devlet Bahçeli eliyle, MHP lideri eliyle başlamış olması bu sürecin olumlu yönde evrilmesi için bir avantaj mıdır? Bunun bilinçli olarak yapılmış olabileceğini düşünüyor musunuz?
Tabii bugün milliyetçi bir parti, en aykırı parti, Kürtleri hep yargılayan bir parti; hatta işte "partiyi kapatın, meclisten atın" diyen bir şahıs bugün bunu söylüyorsa elbette ki bunu çok doğru bir şekilde düşünmemiz lazım. Nedenlerinin ortaya çıkması gerekiyor. Şimdi tabii ki Erdoğan geçmişteki dönemde tek başına yürüttüğü bir şeyde gerçekten sınıfta kaldı. Başarılı olamadı. Ama bugün ittifak ettiği en milliyetçi kesimle, cepheyle bu meseleyi gündeme getiriyorsa bunu doğru bir şekilde izlememiz lazım.
Şimdi arkadaşlar şöyle bir şey var. Yani tartışmalar yürütülüyor ama Kürt meselesi veya demokratik bir sürecin başlaması o kadar hassas bir konudur ki, yani bunun doğru bir şekilde yürütülmesi konusunda herkesin sabırla bunu .......gerekiyor. Yani tartışmalarla bu ülkede olmaz. Yine bu sorunun çözülmesi için halkı hazırlamak lazım. Vatandaşın bu sorunun çözümü, Kürtlerin dili, kültürünün özgür olması konusunda Türkiye halkına, Türkiye Cumhuriyeti'ne hiçbir zararının olmadığını aktarmaya, bu süreç öyle basit bir süreç değil. Bir iki günde çözülecek bir süreç değil. Yani toplumun düşüncelerini almak lazım, değiştirmek lazım, dönüştürmek lazım. Böyle bir sürü aslında herkese bir yararın olduğunu doğru bir şekilde aktarmak lazım. Ha şimdi biz bunları tartışın. bunlar gelişecek, olacak gibi bir düşüncede değiliz. Yani böyle olacak diye bir şeyimiz yok. Ama gelişir mi? Veyahut bir iki sözde mi kalır? E biz sözlerle ikna olacak bir durumda değiliz. Söylenenlerle ikna olacak bir durumda değiliz ki. Pratikte ne olacak? Bunun pratiğini görmemiz lazım. Buna göre o pratik sonucunda "evet doğru bir şey yapılıyor. Toparlayıcı bir şey yapıyor. Kucaklayıcı bir gelişmedir" diye bu şekilde değerlendiririz. Ama şimdi hiçbir şey yok.
"Kim 'ben Kürtleri kandıracağım, Kürtlerin desteğini alacağım' gibi bir mantıkla ayarlanıyorsa o yanlış yapıyor, kaybeder"
İsmail Saymaz- Ihtiyatlı bir iyimserlik. Öyle anladım.
Elbette ki, buna ihtiyatla bakıyoruz. Yani neler olacak, neler gelecek? Ancak ben başında şunu söyledim, Kürtler artık kanacak bir Kürt değil, bunun görülmesi lazım. Kim başlatırsa başlatsın, "ben Kürtleri kandıracağım, Kürtlerin desteğini alacağım" gibi bir mantıkla ayarlanıyorsa o yanlış yapıyor, kaybeder. Bunu ifade etmeye çalıştım.
"Neçirvan Barzani üzerinden bir şeyin gelişeceğini sanmıyorum. Başarılı da olmaz böyle bir anlayış"
Barış Terkoğlu- Ahmet Bey, Neçirvan Barzani bugün Türkiye'deydi, hem MİT Başkanı hem de Dışişleri Bakanı 'yla görüştü. 4 gün sonra seçim var Irak'ta ama muhtemelen önemli bir gündem vardı ki Irak'taki gündemin önüne geçen Neçirvan Barzani Türkiye 'ye geldi. Haliyle bu meselenin içerisinde yorumlandı. Acaba Barzani 'nin bu süreçte bir rolü olacak mı? Bu atılacak adımlar veya yapılacak müzakereler Barzani üzerinden mi yapılacak? Siz Barzani yönetiminin bu noktada bir aktör olabileceğini düşünüyor musunuz?
Düşünmüyorum. Düşünmüyorum. Yani şu andaki Irak'taki duruma baktığımız zaman, Kürdistan Bölgesel Yönetimine baktığımızda Kürt mücadelesine çok sıcak bakmadığını ve gerçekten gittikçe de Kürtlerin tepkisini alan bir noktada olduğunu, ilişkileriyle, yönetim biçimiyle artık bütün oradaki insanlar tarafından bile eleştirilen bir noktada olduklarını görüyoruz. Ha böyle olur mu mı olmaz mı onu bilemiyorum ancak ben böyle bir şeyin gelişeceğini sanmıyorum. Onun üzerinden yürütüleceğine inanmıyorum. Başarılı da olmaz böyle bir anlayış.
"Elbette ki, bir yol haritasının olması lazım. Bu işin ciddiyeti nedir önce onu görmemiz lazım"
Barış Terkoğlu- Tülay hanım böyle bir sürecin yürümesi için bir yol temizliği lazım dedi. Yani belirli adımlar atılması gerektiğini kast ederek grup toplantısında yaptığı konuşmada. Siz böyle bir harita çıkarsanız, siz tecrübeli bir siyasetçisiniz, belki DEM Parti 'nin içindeki en tecrübeli siyasetçi sizsiniz, hem yaş itibariyle hem siyasi tarih itibariyle. Siz böyle bir yol haritası koysanız, bu yol temizliği için atılacak adımlar konusunda neler söylersiniz? Yani hangi adımlar atılması gerektiğini ifade edersiniz?
Şimdi işin başında toplumsal uzlaşıyı sağlayacak formüllerin geliştirilmesi gerekir. Bakınız bugün toplumda, siz toplumu bu konuda ikna etmezseniz başarılı olma şansınız çok zayıf. Şimdi bugün Türkiye'de gerçekten apolitik olan büyük bir kesim var. Bunları doğru bir noktaya taşıyacak, hem medyasıyla hem siyasi partilerin yapacakları açıklamalarla. Evet, böyle bir süreç Türkiye 'yi güçlendirir.
Ikincisi, başında söyledim: Bugün Türkiye'de iki önemli kültür var. Isterseniz Mezopotamya, Anadolu kültürü var. Bunlar iç içe geçmiş olan kültürlerdir. Ama bu kültürlerin farklılıklarını da gözünün de tutmak lazım. Yani bir kimlik meselesi... Evet, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım ama Kürt'üm. Bir dilim var, bir kimliğim var. Yani yol haritası[nın] bunların sağlanması lazım. Elbette ki bir yol haritasının olması lazım. Yol haritası olmadan... tabii ki bu işin ciddiyeti nedir? Bunu önce görmemiz lazım. Ciddiyeti olduğu zaman oturursunuz, düşüncelerinizi getirirsiniz.
Ikinci şey aslında bakın geçmişte de çözüm sürecinde şunun üzerinde ısrarlı oldum. Bir hakem grubunun oluşması gerekiyor. Bakın Balkanlar, Sırplarla ve diğer gruplar arasında büyük çatışmalar oldu, katliamlar oldu. O dönemde bir hakem grubu oluşturdu. Iki taraf da istemedi. Ben onlarla görüştüm. Yani bu barış sürecine katılan kesimlerle Oslo'da bir araya geldik. Daha sonra diyor ki iki taraf da bize ihtiyaç duydu. Sorular olduğu zaman bizi aramaya başladılar bu sefer kendileri. Yani önce "istemeyiz" dediler. Şimdi gerçekten sağlıklı bir hakem grubunun oluşması lazım. Şimdi hala "çözüm sürecinde Kürtler mi masayı devirdi? Yoksa Erdoğan mı masayı devirdi" gibi bir tartışma var. Ama böyle bir grup olsaydı bir grup olsaydı gerçekten kimin masayı devirdiği açık bir şekilde ortaya çıkardı. Yani bu hassas konularda elbette ki bu süreci izleyecek, bu sürece katkı sunacak bir grubun da olması lazım.
Tabii bunlar şimdi söylediğimiz şeyler böyle kafamızda hazırladığımız bazı şeyler. Bunlar gelişir mi? Gelişmez mi? Olur. Olmaz mı? Bu gerçekten ciddi bir süreç mi? Değil midir? Biz bu konuda henüz bir şey bilmiyoruz.
(AEK)