“Gözaltı ya da hapishane süreçlerinin ardından adli kontrol uygulanarak sürekli karakola gitmek zorunda bırakılanlar, bu merkezlerde maruz kaldıkları işkence travmasını tekrar tekrar yaşıyor.”
İstanbul ya da Ankara’da adli kontrole tabi olup imza vermek zorunda olduğu için yaz tatilinde memleketine gidemeyen öğrenciler var. Ya da sağlığı her gün veya günaşırı karakola gitmesine elverişli olmayanlar, aynı kentte imza vermek zorunda olduğu için başka kente taşınamayanlar, işini bırakmak zorunda kalanlar ya da evini taşıyanlar oldu.
İzmir’de gözaltına alınıp bırakılan Onur Kılıç’a örneğin, “İzmir’den çıkış yasağı” şeklinde adli kontrol uygulandı. KHK ile ihraç edildikten sonra Bakırköy Meydanında eylem yapan öğretmen Nursel Tanrıverdi’nin de “meydana 200 metreden fazla yaklaşması” yasaklandı.
Ancak en yaygın kullanılan adli kontrol hükmü, karakola belli günlerde gidilip imza verilmesi.
Resmi rakamlara göre, Temmuz 2018 itibariyle 456 bin 157 kişi denetimli serbestlik kapsamında.
İçlerinden 389 bin 497’si de adli kontrole hükümlerine tabi.
Adli kontrol uygulananlardan 14 bin 293’ü çocuk.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı, Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, her mahkemenin ayrı bir adli kontrol tedbiri uygulayabildiğini, bazı durumlarda her gün ya da her hafta karakola imza vermek zorunda kalanlar olduğunu belirtti.
“Gözaltı merkezlerinin neredeyse hepsinde işkence uygulanıyor”
Yaklaşık yarım milyon insanın halihazırda gözaltı süreci yaşadığını, belki belli bir süre cezaevinde kaldıktan sonra adli kontrole tabi olduğunu söyleyen Şebnem Korur Fincancı, “gözaltı süreçlerinde, gözaltı merkezleri ve cezaevlerinin neredeyse tamamına yakınında işkence uygulandığına dair aktarımlar olduğunu” ifade etti:
“Gözaltı merkezlerinde, cezaevlerinde koşullar çok olumsuz. Bu koşulların kendisi işkenceye varabiliyor; temiz su sıkıntısı çekiliyor, barınma ve beslenme sorunlar var…
“Yani, adli kontrol uygulananlar, aynı zamanda işkence görmüş insanlar. “İşkencenin de ruhsal duruma ciddi etkileri olduğunu biliyoruz. Yarım milyon insan işkence gördüğü ortamlara geri dönüp imza vermek zorunda.
“İşkencenin sebep olduğu travmayı tekrar tekrar yaşatıyorlar. Adli kontrol süreci devam eden bir süreç ve insanlar sürekli olarak işkence ortamıyla karşı karşıya kalıyorlar.”
“Güvenlik görevlileri topluma güvenilir gelmiyor”
Adli kontrol uygulamasının kendisinin işkenceye dönüşümüyle ilgili önlem alınması gerektiğini söyleyen Korur Fincancı, gözaltı merkezleriyle karşı karşıya kalmanın bu ülkede herkes için travmatik olduğunu söyledi:
“İnsanlar karakolun önünden geçmekten bile kaygı duyar, herkes bundan tedirgin olur. Türkiye’de işkencenin yaygınlığı gözetildiğinde işkenceden kaçınma davranışının görülmesi sürpriz olmaz.
“Güvenlik görevlisi olanların topluma güvenilir gelmediği, bu konuda travmamızın olduğu bir gerçek.
“Adli kontrol de, insanların travmatik ortama yargı kararıyla girmeye zorlanması anlamına geliyor.”
Adli kontrol neleri kapsıyor? |
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 109. maddesine göre, uygulanan adli kontrol türlerinden bazıları şöyle: * Yurt dışına çıkamamak. * Hakim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak. [Karakola hakimce belirlenen sürelerde imza vermek bu kapsamda] * Hakimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak. [Kitap okuma “cezası” da bu madde kapsamında] * Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek. * Hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tabi olmak. [Bağımlılık tedavilerini kapsıyor] * Silah bulunduramamak veya taşıyamamak. * Ödemeye mahkum edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek. * Konutunu terk etmemek. [Ev hapsi] * Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek. * Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek. |
(AS)