Fotoğraf: AA
Haberin İngilizcesi için tıklayın
"Annem Alzheimer. Birkaç gün daha yürümezse yürümeyi unutacak ve ne yazık ki bunun geri dönüşü yok" diye yazmıştı yönetmen Zeynep Dadak yaklaşık bir hafta önce.
Öncesinde ve sonrasında da sosyal medyada pek çok kişi, 65 yaş üstü sokağa çıkma yasağının esnetilmesi yönünde görüşlerini sıraladı.
Uzun zamandır yürümeyen, sosyalleşmeyen ve güneş görmeyen yurttaşların en azından belli saatlerde sokağa çıkmasının gerekli olduğu görüşü hakimdi bu yorumlarda.
Ardından 21 Mart'tan bu yana sokağa çıkma yasağı olan 65 yaş üstüne, sokağa çıkma yasağının uygulandığı hafta sonları maske ve mesafe kuralına uyarak 3 saatliğine izin verilmesi planlandığı haberi geldi.
TIKLAYIN - 65 Yaş Üstüne 3 Saat Sokağa Çıkma İzni Gündemde
Henüz tartışılan bu düzenleme ile ilgili olarak 65 yaş üstü neler diyor? Ruh durumları nasıl, uygulamayı doğru buluyorlar mı?
Kronik hastalıklar bir yana üreten, hayata katılan pek çok 65 yaş üstü de artık bu yasağın uzadığı görüşünde. Kimisi de salgın devam ettiği için izin verilse dahi sokağa çıkmayacağını söylüyor.
İstanbul Bahçelievler'de yaşayan 67 yaşındaki bir kişinin ilk sorusu şu oluyor: "Eminönü'ne gidebilecek miyim?" "Hava almayı, güneşte dolaşmayı özledim. Eminönü gibi alış veriş yapacağım, deniz havası alacağım yerleri de..."
"Kilometrelerce yürüyesim var"
Datça'da yaşayan 73 yaşındaki Gülnaz:
65'likleri gözden çıkardılar sanki. Bahçeli evi olanlar yarı açık cezaevinde diğerleri de hücre gibi evlerde.
Bize maske bile vermiyorlar. Tam olarak sınırda hissediyorum kendimi. İhtiyaç olanla yetinmek yanı sıra komşu dayanışması, kardeş dayanışması ile idare ediyoruz. Bandanalardan maske yapıyor aç kedileri besliyor film izliyor kitap okuyor bol bol temizlik yapıyoruz. Direniyoruz şimdilik. Yasaklar her zaman beni rahatsız etmiştir, ihlal edesim var.
Üç saatlik izin gelince hemen deniz kenarına koşarım özlemişim, hareketsiz kaldık kilo aldık Datça'da kilometrelerce yürüyesim var özgürlük gibisi var mı?
"İzin gelince de dışarı çıkmayı düşünmüyorum"
Ankara'da yaşayan 75 yaşındaki Leyla Yakut:
Bir aydır sokak kapısının kapısını açıp bir adım bile atmadım, ancak yaşım gereği olsa gerek hayata daha toleranslı bakıyorum. Benden daha kötü durumda olup yatağa bağlı yaşayanları, hapishanede ömür boyu tecrit altında olanları, hastanelerde yatan ve sağlık bekleyenleri düşününce... Buna benzer çaresizlikleri düşündükçe kendi halim bana şükretmek gerektiğini düşündürüyor. Evimdeki her odayı dolaşabiliyorum her istediğimi yiyebiliyorum maddi donanımım istediklerimi alabilme gücünü de veriyor.
Ancak çocuklarımın, dostlarımın, arkadaşlarımın yakınlığına ihtiyacım var. Onlarla da bu ilerleyen teknik sayesinde görüntülü olarak görüşebiliyorum. İhtiyaçlarımı da gene ilerleyen teknik sayesinde sanal marketlerden temin ediyorum.
Biz 30 kişilik üniversiteli bir grup arkadaşız ve WhatsApp'tan her gün konuşuyoruz. Dün bu konuyu konuştuk ve hiçkimse dışarıya çıkmayı düşünmüyor çünkü henüz bu virüsün soyadını biliyoruz ama adı belli değil. Bu kadar sabrettik daha da sabredebiliriz. 3 saatte ne yapacaksın? Lokantalar, kafeler kapalı, parklarda bir araya geldiğin zaman sarılıp öpüşemeyeceksin gene mesafeni koruyacaksın ne gerek var hayatı riske etmeye? Benim gibi tek yaşayanlar için ama eşiyle yaşayan ya da kızı ile yaşayanlara değil bununda bir zorluğu var tabi. Her işi kendim yapmak zorundayım.
"Eşim şeker hastası, yürümesi şart"
Malatya'da yaşayan 77 yaşındaki Nursel Barış:
Ben bir şekilde oyalanıyorum ama eşim çok etkileniyor. İşle yemekle oyalanıyorum, ama eşim gezmeye alışık ve bu süreçte yürüyememek onu zorladı. Bir de şeker hastası olduğu için ona yürüyüş şarttı onun için. Mesela en önemli rutini olan gazetesi artık düzgün gelmiyor. "Sanki düşünmem de azaldı" diyor.
Bir aydır evdeyiz, dışarı adım atmadık. Yakında market, fırın var, telefonla siparişimizi getiriyorlar. Tanıdıklarımız da herhangi bir ihtiyaçta getiriyorlar. Ne kadar olsa insan etkileniyor tabi ama telefon var Allahtan.
Ben 65 yaş üstüne getirilen bu yasağı doğru buluyorum. Çünkü kronik hastalıklarımız var. Evde haretet etmeye çalışıyoruz. Balkonda güneşleniyoruz. Üç saat izin haberine ise eşim çok sevindi.
"Ben sosyal birisiyim, bu durum biraz zorluyor"
İstanbul'da yaşayan 74 yaşındaki Yusuf Hoca:
Tercihen çıkmamak başka, dışarı çıkmak isteyip de çıkamamak başka. Bankaya gitmek gerekli, fatura ödemek gerekli.
Ben sosyal birisiyim, her türlü insan merkezli etkinliklere muhakkak giderim, bu bir görev gibidir benim için. Her hafta iki, üç etkinlikte insanlarla buluşurum çevre, gelecek ile ilgili konuşuruz. Yazlıkta da boş durmazdım mesela, orada "Çevreci Yusuf Hoca" dediğin zaman herkes bilirdi beni. Ondan dolayı, sosyalleşememek adına rahatsızım. Bu kapalılık az da olsa stres yaratıyor. Bugün mesela, telefonum bozuldu kafam oraya takıldı. Elim ayağım çünkü benim. Bir aydır evdeyim. Çocuklar evde olduğu için sıkıntılar az yansımış oldu ama çocuğu, yakını olmayan ne yapacak? Ben biraz şanslıyım,bahçeli bir apartmanda yaşıyorum. Arada tedbirlerimi alıp aşağı iniyorum. Mesela televizyonu açıyorum, profesörlerle tartışma programlarını izliyordum ilk zamanlar ama orada da görüşler çok net değil. Maske takılsın mı takılmasın mı tartışılıyor hala. İster istemez kafam bulanıklaştı, dağınık görüşler. Bilgi karmaşası çok.
Bu virüs herkesi dize getirdi, yarım kıyamet olarak tanımlıyorum bunu. Ekonomisi iyi olanlar kurtaracak.
Bu sokağa çıkma yasağı ilk etapta doğru bir karardı ama birdenbire değil de kademeli olmalıydı. Şimdi 65 yaş üstü için sokağa çıkma yasağının olduğu günler üç saatlik izin deniyor ama resmi yerler açık olmayacağı için nasıl işlerimizi halledeceğiz? Öte yandan hareket etmek, güneş görmek için iyi bir uygulama olacaktır."
"Evde ne kadar yürüsek boş"
Antep'te yaşayan 66 yaşındaki Macit:
Evden bir aydır hiç çıkmadım, bir gün hastaneye gitmek zorundaydım. Hayatımız; su, sabun, kolonya oldu.
Yürüyüş şart. Ben by-pass geçirdim ve damarların çalışması lazım. Evde ne kadar yürüsek boş. Sabahleyin 7-8 arası ya da akşam belli saatler çıkabilmeliyiz. Bir de ne olursa olsun insan kendi ihtiyaçlarını kendi karşılaşmak istiyor, alış veriş gibi.
Dört duvar arasında sıkılıyor insanlar. Arkadaşlarımızdan ruhsal bozukluk yaşayanlar var mesela. (AÖ)