"2022 dünyanın en sıcak yıllarından biri olacak"
"2050'ye kadar 1,2 milyar insan iklim mültecisi olabilir"
"Soyu tükenmekte olan tür sayısı hiç bu kadar yüksek olmadı"
Bu haberlerden, haberdar mısınız? İklim krizinin ne denli yıkıcı etkileri olduğunu deneyimliyor ya da takip ediyor musunuz? İklim mülteciliği mefhumunu biliyor musunuz?
Bu sorulara belki de çoğumuzun yanıtı hayır. Ama Leonardo da Vinci'nin başyapıtı olan Mona Lisa tablosuna saldırıldığını çoğumuz duyduk. Louvre Müzesi'ndeki saldırının görüntüleri, yaşam alanındaki buzullar yok olduğu için çaresizlik içinde kendine yer arayan penguen videosu kadar izlenmedi ve gündem olmadı.
Peki Mona Lisa tablosuna yönelik saldırının gerekçesi mi ne? İklim krizine dikkat çekmek.
Bir başkaldırı hareketi olarak Dada
"Para kazanmak ve burjuva zevklerini okşamak için mi yapılır sanat? Para şıkırtılarının sesi duyuluyor kafiyelerde, şiş göbeklerin kavisi boyunca kayıyor ton değişimleri. Bütün sanatçı toplulukları, değişik kuyruklu yıldızlara binerek vardılar en sonunda bu bankaya. Yastıklara serilme ve yiyip içme olanaklarına kapılar açık.Verimli bir toprağa yerleşiyoruz burada." (Dada Manifestosu)
Dada, bir sanat akımından çok bir protesto dalgası olarak addedilebilir.
I. Dünya Savaşı'ndan sonra insanların toplu olarak öldürülmelerine, binaların ve mekânların yıkımına tanıklık eden sanatçılar, bir araya gelerek 1916 yılında Zürih'te Dada'nın kuruluşunu ilân ettiler.
Tristan Tzara öncülüğünde ortaya çıkan akım 1920'lere dek sanat camiasında, adından hayli söz ettirdi. 1921'e gelindiğinde akımın cazibesi yavaş yavaş sönümlenmeye başladı.
Dada'nın etrafında buluşan sanatçıların belki de tek ortak noktası vardı: Küresel dünyadaki yıkıma yıkımla yanıt vermek. Dadacıların ürettikleri eserlerden oluşan sergiyi bir çırpıda ateşe vermek, sanat politikalarına dair söyledikleriyle tutarlı bir pozisyon almalarını sağlıyordu.
Yok etme dürtüsü
Sanattaki protestolar belirgin olarak Dada öncülüğünde başladı; fakat zaman içerisinde çok boyutlu ve daha kapsamlı bir hâl aldı.
Dünyaca ünlü İngiltereli sokak sanatçısı Banksy, muhalif işleri ve kamusal bir alan olan duvarları bir gece, ansızın, çarpıcı bir şekilde boyamasıyla tanınıyor. Banksy, polis şiddetinden Filistin davasına dek pek çok gündeme dikkat çeken işleriyle, daha çok sol-sosyalist kesimin benimsediği bir sanatçı.
Banksy'nin "Kırmızı Balonlu Kız" adlı eserinin, 2018 yılındaki müzayede satıldıktan sonra, kesme cihazıyla imha edilmesi sanat dünyasını sarsmıştı. Eseri açık artırmada satın alan koleksiyoncu, esere tam 1 milyon 100 bin sterlin ödemişti.
Tuvalin alt yarısı gizlenmiş doğrama mekanizması tarafından parçalanan eserden geriye sadece kırmızı balon kalmıştı. Banksy bu anın videosunu Instagram sayfasında, Picasso'nun "Yok etme dürtüsü de yaratıcı bir dürtüdür," sözüyle paylaşmıştı.
Sanat dünyasındaki bu protestolar sermaye piyasasından elbette bağımsız değil. Ancak bu protestoların bir gündem olarak ele alınması da sanat camiasındaki muhalif tartışmalara alan açması açısından önemli.
İklim krizi protestosu
Bir yönüyle bu protestolar bağlamında değerlendirilebilecek bir eylem ise bu pazar (29 Mayıs) Paris'teki Louvre Müzesi'nde gerçekleşti. Leonardo da Vinci'nin 16. yüzyılda ürettiği Mona Lisa başyapıtı, bir ziyaretçinin "saldırısına" uğradı.
Kendisi de sanatçı olan bir kişi, tekerlekli sandalyeyle ve kendini kamufle eden kıyafetlerle ünlü tablonun önüne dek geldi. "Yaşlı" bir kadın görünümüne bürünen sanatçı, tablonun önündeki koruyucu camı önce yumrukladı, sonra da üzerine pasta fırlattı. Ardından havaya bir avuç dolusu gül fırlattı.
Someone smashed a cake on Mona Lisa... pic.twitter.com/4NpztMCJEG
— Klevis (@klevisl007) May 29, 2022
Müzedeki turistlerin çektiği videoda, sanatçının iklim krizine dikkat çekmek için gerçekleştirdiğini iddia ettiği protesto esnasında ağzından şu sözler döküldü:
"İnsanlar dünyayı mahvediyor. Sanatçılar dünyayı düşünür, ben de bu yüzden bunu yaptım. Siz de gezegeni düşünün."
Louvre Müzesi, pazartesi günü yaptığı açıklamada tablonun herhangi bir hasar görmediğini ve sanatçının pastayı kişisel eşyalarının içine sakladığını söyledi.
Paris savcılığı ise yaptığı açıklamada, olayın ardından sanatçının gözaltına alındığını ve psikolojik halet-i ruhiyesi değerlendirilmek üzere psikiyatr birimine sevk edildiğini söyledi. Sanatçıya, kültürel eserlere zarar verme suçlamasıyla soruşturma açıldı.
Önceki müdahaleler
Mona Lisa tablosuna 2009'da da çay dolu fincan fırlatılmıştı. Eser 1974'te Tokyo Ulusal Müzesi'nde sergilenirken tekerlekli sandalyeli bir kadın tabloyu koruyan camı kırmızı spreyle boyamış ve müzenin engelliler için rampalar koymamasını protesto etmişti.
1956'da ise Bolivyalı bir öğrenci tabloya taş fırlatmış ve koruyucu camın kırılmasına ve eserin zarar görmesine neden olmuştu.
Sanat eserlerine yönelik müdahalelere dair tartışmalar devam ederken, Dada'nın aşıladıklarını yeniden hatırlamak mühim: Yok oluşun eşiğindeki bir dünyada sanat eseri nedir? Sanat eserinin kıymeti kalmış mıdır? Dünya yok olduktan sonra bu eserlerin kıymetini ölçecek bir mekanizma olacak mıdır?
Hep birlikte düşünelim.
(TY)