* Fotoğraf: Just Stop Oil.
* "Kategorik olarak sanat eserlerinin eylemlerde aracı olmasına karşı değilim. Peki sürdürülebilirliği var mı? Medyayı ve kamuoyunu bir anda hareketlendiren ancak kolayca sönümlenen işlerdense uzun erimli, sürdürülebilir sanat ve aktivizm iş birlikleri hepimiz için daha hayırlı olacak." Kültigin Kağan Akbulut
* "Bu eylemlerin sanat vandalizmini özendirmesi son derece kaygı verici ve tam bu yüzden etkili olduklarını düşünüyorum. Sözlerini söylemenin çok ötesinde bir şey yapıyorlar. Yeni neslin sanatı 'anlama' lüksünün olmayabileceği, kültürel bir çözülmenin eşiğinde olma ihtimaliyle sarsılıyoruz." Sibel Horada
"Just Stop Oil" (Sadece Petrolü Durdurun) adlı çevre hareketinin iki aktivisti, 14 Ekim'de Londra'daki National Gallery'de sergilenen Vincent Van Gogh'un "Ayçiçekleri" tablosuna, iklim krizine dikkat çekme amacıyla domates çorbası fırlattıktan sonra kendilerini sanat eserinin altındaki duvara yapıştırdı.
Eylemcilerden Phoebe Plummer "Daha değerli olan nedir, sanat mı yoksa yaşam mı?" diye seslenirken, diğer eylemci Anna Holland da "Bir tablonun korunmasıyla mı yoksa gezegenimizin ve insanların korunmasıyla mı daha çok ilgileniyorsunuz? Milyonlarca aile aç ve ısınamıyor. Bir teneke çorbayı bile ısıtmaya güçleri yok," diye bağırdı.
Activists with @JustStop_Oil have thrown tomato soup on Van Gogh’s Sunflowers at the national Gallery and glued themselves to the wall. pic.twitter.com/M8YP1LPTOU
— Damien Gayle (@damiengayle) October 14, 2022
Özel bir camla korunan tablonun zarar görmediği açıklansa da sosyal medyada eylemin "vandalizm" olup olmadığıyla ilgili tartışmalar başladı ve hâlâ devam ediyor.
Uzun süredir iklim krizine yönelik protestolarda sanat eserlerinin kullanılması ve bunun işe yarayıp yaramadığını sanatçı, sanat tarihçisi, yazar ve akademisyenlerle konuştuk.
Bir meta yok ediliyor
"Paris Komüncülerinin Tuilleries Sarayı'nı yakmasıyla Taliban'ın Afganistan'da 55 bin kitaplık bir kütüphaneyi yok etmesini bir tutmamak gerektiğini düşünüyorum," diyen Kaos Gl editörü, yazar ve çizer Aslı Alpar, tartışmalara dair şöyle dedi:
"Vandallığa yönelik sosyal medyadaki tartışmaların özel mülkiyeti korumakla yakın ilişkili olduğunu düşünüyorum. Kelime anlamıyla bakacak olursak vandallık gerçekten özel mülkiyete yönelik yapılan 'saldırıları' da kapsıyor. Bununla birlikte aslında özel mülkiyetin ve onu biçimlendiren sistemin bir saldırı olduğunu kabul ettiğimizde vandallık insanlığın kültürel mirasına saldırı anlamında da yorumlanabilir. Ben ikincisini tercih ediyorum.
"Aktivistler eserin zarar görmeyeceğini biliyordu, ses getirmesini amaçladıkları belliydi ve öyle de oldu. İngiltere'de gerçekleşen bir başka eylemde ise aktivistler bir market zincirinin şubesine girip, aslında buzağının hakkı olan sütü yere döktü. Bir ürünü değil, metayı yok ettiklerini düşünüyorum. Bir yandan görünmez hale gelen, yabancılaşan bir sömürü biçimini de görünür kılıyorlar.
"Belki de başyapıtları parçalamak hiç ilginç değil"
"Herhangi bir konuda protesto hakkını kişi ve gruplar birçok araçla gerçekleştirebilir. Bu araçlardan birinin sanat eseri olması durumunda olayı tekil biçimde ele almamız gerektiğini düşünüyorum. J. Jones'un bir sanat eserinin kırılarak protesto edilmesine karşı sözlerini alıntılamak istiyorum 'Tanınmış bir sanatçı, bir sanat eserini kırıp parçalarsa ilginç oluyor ama müzeyi gezen biri bunu yaparsa vandal sayılıyor. Belki de başyapıtları parçalamak hiç ilginç değil ve bu yasadışı eylem pek tutulan çağdaş sanatın sığlığını teşhir ediyor.
"Konuyu getirmek istediğim yer aslında vandallık tartışmalarını özel mülkiyeti koruma bağlamından uzaklaştırmak ve enerjimizi insanlığın kültürel mirasa yönelik saldırılarına ayırmak. Çünkü Paris Komüncülerinin Tuilleries Sarayı'nı yakmasıyla Taliban'ın Afganistan'da 55 bin kitaplık bir kütüphaneyi yok etmesini bir tutmamak gerektiğini düşünüyorum."
Aktivistlerin yanlış sorusu
"Bu ve bunun gibi eylemlerin günümüzde sanatı algılayışımızı ve sanat kurumlarının yapısını sorgulayan sanat jestleri olarak düşünebiliriz" diyen sanatçı Burak Delier, sanat mı hayat mı, sorusunun yanlış bir soru olduğuna dikkat çekerek şöyle dedi:
"Öncelikle eylemin vandalizm suçlamalarını boşa çıkarma amacıyla özellikle cam kaplı tabloya yapıldığını söyleyelim. Kamuoyunun aktivistleri sanat düşmanı ve yıkıcı barbarlar olarak kodlayarak, asıl meseleyi tartışmak yerine aktivistlerin sanata bakışını tartışacağını bilindiği için alınmış bir gard bu.
"Eylem esere zarar verseydi de vandalizm olmadığını söyleyecektim. Hatta son zamanlarda karşılaştığımız bu ve bunun gibi eylemlerin günümüzde sanatı algılayışımızı ve sanat kurumlarının yapısını sorgulayan sanat jestleri olarak düşünebiliriz. Ayrıca, bu tip sanat tarihinin baş köşesinde bulunan eserlerin yüksek çözünürlüklü kopyaları alınmış; birçok kere belgelenmiş ve arşivlere konmuştur. Hatta çoğu zaman iyi bir kopyası sergilenerek orijinal eser depoda tutulur. Buna rağmen değerin maddi nesnede olduğunu düşünmek fetişleştirmektir.
"Bir domates çorbası kadar gerekli"
"Faşist ve popülist anti-entelektüalizme savrulmadıkça her sanat ve kültür ürünü, yıkıcılık da içeren yeni yorumlara ve kullanımlara açık olmalıdır. Fakat aktivistlerin sordukları sorunun yanlış olduğunu düşünüyorum. Hem sanatı hem hayatı yok ederek kazandıkları sermaye ile müze yönetim kurullarında, fuarlar ve sanat piyasasında, galerilerde hakimiyet kuran kapitalistlerin elinden kurtarmalıyız.
"Seçimimiz hayat ve sanat arasında değil; sermaye ve onun özneleri ile hayat ve sanat arasında. Sanat eserlerini, belli sağ-muhafazakâr ve kapitalist zihniyetin sanat anlayışını ifade eden metalaştırma ve fetişleştirmeden koruyarak; bireyselliği, kolektifliği, hazzı ve sorumluluğu barındıran hem atak ve güzel hem de eleştirel ve sorgulayıcı, eleştirel sanat anlayışının pratiğini hayal etmeliyiz. Bir domates çorbası kadar gerekli ve lezzetli bir faaliyet alanı olarak düşünmeliyiz."
"Vandalizm değil, sembolizm"
İklim aktivistlerinin eylemini bir vandalizm değil, hatta bence iyi bir sembolizm," diye tanımlayan sanatçı Elmas Deniz ise sanat ve aktivizm arasındaki ilişkiyi irdeleyerek şöyle dedi:
"Bu protestolara vandalizm demek, bakış noktasını belirleyen bir şey. Bu örnek bir vandalizm değil, hatta bence iyi bir sembolizm. Vandallık gerçek bir zarar gerektirir, ki bence dünyanın mevcut durumunda geleceğini karanlık bulan gençlerin vandal olmaması için hiçbir neden yok. Sanatın değer sistemlerimiz içinde üst bir noktada yer almasından dolayı saldırının epey nitelikli bir eylem biçimi olduğunu düşünüyorum, şiddet içermeyen sivil itaatsizlik eylemleri arasında sayarım.
"Doğa ile başka bir ilişki"
"Politik yapılarımız, temsili demokrasi hiçbir şekilde değişim yaratmaya uygun olmadığı için, gerçek bir değişim gerektiren bu sorunda tüm insanlar, kültürü kendisinin yarattığı bir yok oluşa gidiyor. Bu protestoları gerçekleştiren insanların okudukları okulun seçkinlere ait oluşu, saçlarındaki boyanın kimyasallarının eleştiri konusu olması ve vandalizm vetosu, aslında insanların mevcut ekonomik sistemin dünyaya verdiği zarar konusunda epey cahil ve belki de arsız olduklarını gösteriyor. Dünyadaki ekolojik tahribatın geri dönüşünün olmadığını söyleyen bilim insanları var.
"Sanat bu gerçekleri konuşmayı, düşünmeyi, sağlayabilir. Ben çalışmalarımda kapital birikim ve sahip olma üzerine kurulu sistemin doğayla olan ilişkimizde yarattığı tahribata bakıyorum. Doğa ile başka türden bir ilişki kurmak, bu hayatı nasıl yaşayacağız ve yaratacağız sorusunun temelinde sanat ve aktivizmin büyük yer kapladığını düşünüyorum."
"Bu eylemler sürdürülebilir mi?"
Sanat yazarı ve Argonotlar Güncel Sanat Kurucu Yayın Yönetmeni Kültigin Kağan Akbulut ise bu tür eylemlerin etki alanının fazla olduğunu ancak sürdürülebilir olup olmadığının da konuşulması gerektiğini söyleyerek şöyle dedi:
"Önce işin düz siyaset kısmına gireyim. Just Stop Oil grubu daha çok araç yollarını pankartlarla kapatma gibi görece 'zararsız' eylemler yapan bir grup. Web sitelerinden baktığım kadarıyla yakın zamanda bu kadar ses getiren bir eylem yapmamışlar. Rusya'nın Ukrayna işgali sonrasında ülkelerin enerji politikalarında büyük değişimler görebiliriz, Avrupa'nın doğalgaz krizi ya da son İsveç seçimleri buna örnek gösterilebilir. Böyle bir enerji krizinin ortasında 2000'ler boyunca yükselen çevreci hareket nereye gidecek merak ediyorum.
"İşin sanat kısmına gelince ben kategorik olarak sanat eserlerinin eylemlerde aracı olmasına karşı değilim. Malum eserin cam bir yüzeyle korunduğu eylemciler tarafından biliniyor, dolayısıyla vandalizm diyerek kestirip atamayız. Ancak benim sorunum bu tarz vur-kaç eylemlerle. Evet bu eylem sayesinde Just Stop Oil grubu adını duyurdu, belki normalden daha çok 'donation' topladılar. Peki, bu eylemlerin sürdürülebilirliği var mı?
"Sanatçılar ve aktivistler uzun süredir birlikte çalışıyor, kamunun farklı gruplarıyla işler üretiyorlar. En son İstanbul Bienali'nde, Turner ödüllerinde bunun güzel örneklerini gördük. Bence medyayı ve kamuoyunu bir anda hareketlendiren ancak kolayca sönümlenen işlerdense uzun erimli, sürdürülebilir sanat ve aktivizm iş birlikleri hepimiz için daha hayırlı olacak."
"Bir sanat tarihçisi olarak destekliyorum"
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü'nden öğretim üyesi Osman Erden de bu eylemlerin geçmişten ilhamla devam ettiğini ve 20. yüzyılın başından beri gerçekleştiğini söyledi. "Kadınların oy hakkı için giriştikleri mücadelede süfrajet hareketi, sanat eserlerini hakikaten parçalayarak işkenceden geçirilen, zorla besleme yöntemiyle açlık grevleri engellenen arkadaşlarına dair kamuoyu yaratmışlardı," diyen Erden, sözlerine şöyle devam etti:
"Son dönemde genellikle iklim aktivistleri sanat müzelerinde eserlere zarar vermeden yaptıkları eylemler ile gündem oluşturmaya çalışıyorlar. İngiltere'de Liberate Tate British Petrol'ün Tate'e sponsor olmasına karşı kurum içinde eylemler yaparken diğer bir örgüt Just Stop Oil birçok farklı yöntem içinde doğrudan sanat eserlerini eylemlerine katarak da kamuoyunda etki yaratmaya çalışıyor. Sanat eserine hiçbir zarar getirmeyen, müzelerde fiziki bir iz bırakmayan bu eylemler kulaktan dolma bilgilerle vandalizm olarak değerlendiriliyor.
Süfrajetler
"İngiltere'de bu tarz eylemler 20. yüzyılın başından beri gerçekleşiyor. Örneğin yüzyıl başında kadınların oy hakkı için giriştikleri mücadelede süfrajet hareketi, sanat eserlerini hakikaten parçalayarak işkenceden geçirilen, zorla besleme yöntemiyle açlık grevleri engellenen arkadaşlarına dair kamuoyu yaratmışlardı. 1914'te Mary Richardson'ın, hareketin hapiste olan lideri Emmeline Pankhurst'e destek olup mücadeleyi ülke gündemine oturtmak için Velazquez'in The National Gallery'de sergilenen 'Rokeby Venüs'ünü bıçakla doğraması buna en çarpıcı örnektir.
"Günümüzdeki eylemler sanat eserleri gözetilerek yapılıyor ve en çok ses getirecek eserler seçiliyor. Türkiye'de ve dünyada bu tarz eylemlere yönelen en sert tepkiler daha ziyade iklim krizinin farkında olup kendi konforunu bozamadığı için herhangi bir eyleme girişmeyen, risk almaktan çekinenlerden geliyor. Bir sanat tarihçisi olarak Just Stop Oil' un sanat eserlerini 'hedef' aldıkları eylemleri destekliyorum."
"Ya bu eylemler yayılırsa?"
Sanatçı Sibel Horada da tartışmaya sanat eserlerinin biricikliği üzerinden yaklaşarak şöyle dedi:
"Bu eylemlerin sanat vandalizmini özendirmesi son derece kaygı verici ve tam bu yüzden etkililer. Sözlerini söylemenin çok ötesinde bir şey yapıyorlar. Biricik olanın, bir daha yerine konulmayacak olanın kaybı karşısında sarsılıyoruz. Yeni neslin sanatı 'anlama' lüksünün olmayabileceği, kültürel bir çözülmenin eşiğinde olma ihtimaliyle sarsılıyoruz.
"Ortaya çıkan hisler, tam da ekosistem çöküşleri karşısında yaşadığımız/yaşayacağımız, görmezden gelip bastırmaya çalıştığımız/çalışacağımız hislerin bir simülasyonu gibi. Günün sonunda eylemlerin eserlere zarar gelmeyecek şekilde tasarlanmış olduklarını anlıyoruz, ancak kaygımız yatışmıyor. Ya bu eylemler yayılırsa ve daha fazlası olursa? Biraz da bu kaygıyla barışmayı gerektiriyor küresel ısıtmaya karşı yaşamak."
(EO/TY)