İşte Basın Özgürlüğünde Üç Aylık Halimiz; Günümüz Kutlu Olsun!
Gün Gün Üç Aylık Medya/İfade Özgürlüğü İhlalleri -Tam Metin
2001 - 2019 BİA Medya Gözlem Raporları
Abdi İpekçi (Milliyet, 1979), Çetin Emeç (Hürriyet, 1990), Mehmet Sait Erten (Azadi, 1992), Halit Ülgen (İkibine Doğru, 1992), Cengiz Altun (Yeni Ülke, 1992), İzzet Kezer (Sabah, 1992), Uğur Mumcu (Cumhuriyet, 1993), Nazım Babaoğlu (Gündem, 1994), Metin Göktepe (Evrensel, 1996) ve Hrant Dink (Agos, 2007) Ocak, Şubat, Mart aylarında 1979-2007 yıllarında öldürüldüler.
2019’un ilk üç ayında öldürülen gazetecileri anma, anmalarda cezasızlık ana gündemdi. Gazeteci örgütleri ve haberciler katledilen meslektaşlarını anma buluşmalarında, mezarları başında gazeteci cinayetlerinin açığa çıkarılması, sorumluların yargılanması talebini tekrarladılar.
Cumhuriyet Davası’nda artık gazetelerinde çalışmayan Bülent Utku, Güray Öz, Önder Çelik, Mustafa Kemal Güngör, Musa Kart, Hakan Kara, Emre İper’in aldıkları beş yıldan az cezaları İstinaf Mahkemesi’nce onanması içte ve dışta tepkilere yol açtı. Türkiye ve dünyada ilgili örgütler ve yapılar gazetecilerin yeniden hapsedilmesini protesto etti, hükümete beş yıldan az hapis hükmü için yüksek mahkemeye başvuru yolunun açması çağrısı yaptılar.
Gazeteciler yeni politik süreçlerle bağdaşamayınca, medya sahipliğindeki el değiştirmeler ve uyarlamalar nedeniyle işten çıkarıldılar, istifaya zorlandılar, işsiz kaldılar.
31 Mart yerel seçim kampanyası günlerinde kamu yayıncılığı yapmakla yükümlü TRT başta olmak üzere iktidar yanlılığının neredeyse tüm "merkez medya"/"anaakım medyayı etki alanına alması haberciliğin geldiği noktayı daha belirgin şekilde ortaya koydu. Adil olmayan bu haber ortamında gazeteciler programlarına davet ettikleri konuklar, haberleri ve yazıları nedeniyle işten atıldılar. İktidara yakınlıklarıyla bilinen köşe yazarlarının yazılarındaki eleştiri girişimleri de işten çıkarılma nedenleri arasında yer aldı.
Sarı basın kartı 2019 Ocak-Şubat-Mart dönemimin de konusuydu. Meslek örgütleri basın kartlarının alımını ve yenilenmesini zorlaştırdığı ve kartlarının iptalini kolaylaştırdığı gerekçesiyle 4 Aralık 2018’de yürürlüğe giren Basın Kartları Yönetmeliği’ni eleştirdiler. Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Danıştay’da dava açtı.
TIKLAYIN- BİA Medya Gözlem Raporları (2001-2018)
BİA Medya Gözlem'in bu bölümü düzenlemeler, raporlar, tepkiler, soru ve araştırma önergeleri, kanun teklifleri, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlardan, dayanışma, işten "Çıkarmalar/ayrılmalar" başlıklarından oluşuyor.
Düzenlemeler
Basın kartlarının alımını ve yenilenmesini zorlaştırdığı ve kartlarının iptalini kolaylaştırdığı gerekçesiyle 4 Aralık 2018’de yürürlüğe giren Basın Kartları Yönetmeliği’ni eleştiren basın meslek örgütlerinden Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Danıştay’da dava açtı.Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmemiş bir merkezileşme süreci hayata geçiren Cumhurbaşkanlık Hükümet Sistemi’yle son olarak, gazetecilerin basın kartı sahibi olabilmeleri de politik müdahalelere açık olabilecek katı bir uygulamaya bağlandı.
Basın Kartı Yönetmeliği’nin iptali için dava: ÇGD,4 Aralık 2018’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın Basın Kartı Yönetmeliği'nin Anayasa ve yasalara aykırılık içeren maddelerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Danıştay’da dava açtı. Başvuruda yönetmeliğin, basın ve ifade özgürlüğüne aykırılık içeren, yasalarla çelişen ve idareye, ilgili yasaların sınırlarını aşan yetkiler veren 6 maddesinin iptali istendi (14 Şubat)
Tepkiler
Ocak-Şubat-Mart 2019 döneminde en konuşulan ve tepki çeken uygulamalardan biri, Türkiye’de görev yapmak için basın kartı başvurusu yapan ve yenilenmesi için girişimde bulunan uluslararası medya temsilcilerine olumsuz yanıt verilmesi ve/ya gazetecilerin uzun süre beklemede bırakılmasıydı. RSF ve Almanya Gazeteciler Birliği gibi kuruluşlar, Cumhurbaşkanlık İletişim Başkanlığı’na veya kamuoyuna yönelik mesajlarında sorunu eleştirdiler.
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü de, TGC, TGS, ÇGD, IPI, DİSK Basın İş ve RSF gibi çok sayıda gazetecilik meslek kuruluşunun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “çoğulcu ve demokratik bir medya ortamı” söylemine itiraz ettikleri bir gün oldu.
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda öldürülmesi, cenazesinin altı aydır bulunamamasına karşılık Suudi Rejimi’nin Riyad’da alelacele bir yargılamaya girişmesi de, uluslararası gazetecilik örgütlerinin Suudi Arabistan Rejimi’ne yönelik kınamalarına ve uluslararası topluma dönük adalet çağrılarına konu oldu.
Arslan’a gözaltıya tepki: RSF temsilcisi Erol Önderoğlu, Gazeteci Ayşenur Arslan'ın imza günü için gittiği Eskişehir’de akşam saatlerinde otelden ifade vermesi için gözaltına alınmasına “Bu muameleyi reddediyoruz” sözleriyle tepki gösterdi (22 Mart).
11 örgütten ABD’ye “Kaşıkçı” mektubu: Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) insan hakları ve ifade özgürlüğü alanında çalışan 11 örgüt, Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesine gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın ölümüyle ilgili mektup gönderdi. Komite Başkanı Eliot Engel ile kıdemli üye Michael McCaul’a hitaben yazılan mektupta, Kaşıkçı cinayetinin faillerinin bulunması konusunda ilave adımlar atması talep edildi. Mektupta imzası bulunan örgütler şöyle: Bahreyn’de Demokrasi ve İnsan Hakları için Amerikalılar, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Freedom House, Önce İnsan Hakları, İnsan haklarını İzleme Örgütü (HRW), İnsan Haklarının Geliştirilmesi için Jacob Blaustein Enstitüsü, Açık Toplum Adalet İnisiyatifi, PEN America, Ortadoğu Demokrasi Projesi, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Robert F. Kennedy İnsan Hakları (14 Mart).
Arabistan’a “Kaşıkçı cinayeti” tepkileri: Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Suudi Arabistan İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Bandar bin Muhammed El Ayban’a uluslararası soruşturma başlatılmasına yönelik itirazı üzerine, Kaşıkçı cinayeti soruşturmasıyla ilgili “infaz emri verenler ortaya çıkarılmalı. Suudi Arabistan İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayban’ın Cemal Kaşıkçı cinayetinin uluslararası bir komisyon tarafından soruşturulmasına itirazını endişe verici buluyoruz” dedi. 28 Avrupa Birliği ülkesi dahil 33 ülke, geçen hafta Suudi Arabistan’a, BM öncülüğünde açılacak bir soruşturma için işbirliği yapma çağrısında bulunmuştu. BM Yargısız İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard, 2 Ekim’de İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda öldürülen Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı’ya yönelik cinayetle ilgili Suudi yetkilileri işbirliği yapmamakla eleştirmişti (14 Mart).
RSF’den akreditasyon uyarısı: RSF, Türkiye hükümetine, ülkedeki uluslararası basın mensuplarının işlerini engellememe ve süresi dolan akreditasyonları uzatma çağrısı yaptı. Bazı yabancı gazetecilerin alınmadığı Ekonomi Bakanı Berat Albayrak ile AB Komisyonu Başkanı Yardımcısı Jyrki Katanien’in basın toplantısından sonra yapılan açıklamada, “Bağımsız yabancı kaynakların haber yapması engellenemez” denildi (1 Mart).
DJV’den akreditasyon tepkisi: Alman Gazeteciler Birliği'nin (DJV) sözcüsü Hendrik Zörner, Türkiye'de çalışan Alman gazetecilerin basın kartı başvurusunun reddedilmesiyle ilgili, “AKP rejimi belli ki eleştirel haberciliği engellemeye çalışıyor. Ret cevabı için anlaşılabilir bir gerekçe yok” dedi (1 Mart).
Çakırözer’den Cumhuriyet onamalarına tepki: CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Mecliste düzenlediği basın toplantısında İstinaf Mahkemesinin Cumhuriyet Gazetesi davasında yargılanan eski yönetici ve yazarlar hakkında verdiği onama kararına tepki gösterdi: Aynı dosyada birebir aynı iddialarla mahkum edilen insanların bir kısmının temyize gitmesi, bir kısmının gidemeyip cezanın infaz edilmesi çok ciddi bir hukuka aykırılıktır. Anayasamıza ‘eşitlik ve hak arama özgürlüğü’ yönünden aykırı olduğu açıktır. Bir yasa bu kadar açık bir hukuksuzluğa, adaletsizliğe neden olmamalı. Yasanın ilgili bölümlerini yeniden düzenlemek zorundayız” (22 Şubat).
Nöbetle “Cumhuriyet” onamalarına protesto: Adalet Nöbeti’nden avukatlar ve Dışarıdaki Gazeteciler, istinaf mahkemesinin Cumhuriyet Gazetesi davasında yargılanan eski yönetici ve yazarlar hakkında verdiği onama kararını İstanbul Adalet Sarayı önünde protesto etti. Karara göre cezası 5 yılın altında olan Bülent Utku, Güray Öz, Önder Çelik, Mustafa Kemal Güngör, Musa Kart, Hakan Kara, Emre İper yeniden cezaevine girecek. Açıklamaya hukukçular ve gazetecilerin yanı sıra HDP Milletvekili Ahmet Şık, CHP Milletvekilleri Sera Kadıgil ve Ali Şeker ile RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da katıldı (21 Şubat).
Tehditlere kınama: TGC ve RSF, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Göreme Millî Parkı içindeki kaçak inşaatları haberleştiren İhlas Haber Ajansı Muhabiri Coşkun Sağlamdin’e yönelik belediye yetkilileri ve inşaat sahiplerinden kaynaklanan tehditleri kınadı. TGC, “Durum vahimdir. Kamuoyunu etkileyen her olayın ardından gazetecilere yönelik yapılan sözlü ve fiziksel saldırılar halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkına yönelik bir saldırıdır. Meslektaşımıza yönelik saldırının faillerinin en kısa sürede bulunmasını ve cezalandırılmasını istiyoruz" dedi. (19 Şubat).
Dilek Dündar’dan videolu tepki: Gazeteci Can Dündar'ın eşi Dilek Türker Dündar, eşi hakkında açılan davalar nedeniyle pasaportu iptal edilerek iki buçuk yıldır yurtdışına çıkışına izin verilmemesine, çektiği bir video ile tepki gösterdi. Dilek Dündar, “Tam anlamıyla eşime karşı rehin tutuluyorum. Oğlumun, tüm ömrümce hayalini kurduğum mezuniyet törenine gidememem, sıkıntılı ya da sevinçli günlerinde annesi olarak yanında olamamam, 2.5 yıldır hiçbir suçlamaya muhatap olmadan, bu hukuksuzluğa maruz kalmam, hiçbir mahkemeden sonuç alamamam yeterince somut bir örnek midir? Yaşanan insan hakkı ihlalini göstermeye yeter mi?” dedi (11 Şubat).
RSF Uluslararası soruşturmada ısrarcı: RSF, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “Uluslararası soruşturma için girişimde bulunacağız” sözlerinden sonra, 2 Ekim’de Suudi Arabistan’ın İstanbul Konsolosluğu’nda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı ile soruşturma sürecinin BM denetiminde yürütülmesinin zorunlu olduğunu bildirdi (22 Ocak).
Çakırözer’den “gazete” uyarısı: CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, yerel basın kuruluşlarını ayakta tutan resmi ilanlara ilişkin Basın İlan Kurumu tarafından getirilen “iki bin TL ve üzeri borcu olanların vergi borcu olmaması” şartının geçen yıl olduğu gibi bu yılda da ertelenmemesine tepki gösterdi. Meclis’te Maliye ve Hazine Bakanlığı’na çağrıda bulunan Çakırözer, “Döviz kurundaki artış ve yaşanan kağıt krizi ile Anadolu basının zaten zor koşullar altında, borç içinde yayın hayatını sürdürmeye çalışıyor. Şimdi borçları ertelenmeyen gazeteler kapanma, gazeteciler de işsizlikle karşı karşıya kalacak. Alınan karardan derhal vazgeçilmeli. Gazetelerin kapanmaması, işsiz gazeteci sayısının artamaması ve halkın haber alma hakkı için gazetecilerin borçları ertelenmeli ve yapılandırma kapsamına alınmalıdır” dedi (11 Ocak).
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü: TGC, TGS, ÇGD, IPI, DİSK Basın İş ve RSF gibi çok sayıda gazetecilik meslek kuruluşu, Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi “çoğulcu ve demokratik medya ortamı” tespit edemediklerini bildirerek, sektörün çeşitli sorunlarının bugünün bir kutlama olarak yaşanmasına imkan vermediği açıkladı. Örneğin, Basın Konseyi “2019 yılında 10 Ocak yine ‘Çalışamayan Gazeteciler Günü’ olarak yaşanmakta. Gazetecilere iş güvencesi, çalışma özgürlüğü getiren; sendikalaşma sağlayan 212 Sayılı Yasa’nın yürürlüğü girdiği 10 Ocak gününü artık, Çalışan Gazeteciler Günü olarak maalesef kutlayamıyoruz” şeklinde açıklama yaptı.
IPI da Türkiye’de gerileyen basın özgürlüğünün ve Türkiye’nin en fazla gazetecinin hapiste olduğu ülke olarak anıldığının altını çizdi Türkiye hükümetine yönelttiği tutuklu yargılanan gazetecilerin salıverilmesi yönündeki talebini bir kez daha dile getirdi; gazetecilerin özgür bırakılmasını istedi. Özgür Gazeteciler İnisiyatifi, “Bugün tekçiliğin alabildiğine hayatımıza sokulmaya çalışıldığı bir dönemde, gazeteciler de tıpkı asker gibi tektipleştirilmeye çalışılıyor, tek ses dışında başka seslerin çıkmasına tahammül edilemiyor” dedi (10 Ocak).
RSF, TCK 299’a karşı: Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, gazeteci Tunca Öğreten ve Perihan Mağden’in “Cumhurbaşkanı’na hakaret”ten mahkum edilmesini eleştirdi. “Uluslararası gazetecilik örgütleri gibi RSF de çağdaş dünyada eleştirilere karşı Cumhurbaşkanı’na veya ülke liderlerine özel cezai koruma getiren TCK’nın 299 veya benzer maddelerinin prensip olarak karşıdır. Venedik Komisyonu’nun tavsiyesine uygun olarak bu maddenin daha fazla zarar veremeden yürürlükten kaldırılmasını bekliyoruz. Kaldı ki 7 bin TL’lik ceza AİHM içtihatları bakımından düpedüz orantısız bir cezadır.” Dedi (10 Ocak).
Soru ve araştırma önergeleri / Kanun teklifleri
Ocak-Şubat-Mart 2019 döneminde HDP ve CHP milletvekilleri sundukları soru önergeleri yoluyla, Türkiye’de medya ve ifade özgürlüğüne ilişkin sorunları Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın gündemine taşıdılar.
31 Mart 2019 Yerel Seçimlere giden süreçte geçmişte de sıklıkla yaşandığı üzere muhalefet partilerinin her yurttaşın vergileriyle faaliyet gösteren TRT’nin “iktidar lehine tarafsız yayın” yaptığı şikayetlerine ve girişimlerine konu oldu.
HDP Siirt Milletvekili Meral Danış Bektaş, TRT’nin “HDP’ye ambargo uygulaması”nı soru önergesiyle Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın dikkatine taşırken CHP Milletvekili Utku Çakırözer, Oktay’ı RTÜK’ün Fox TV ve Halk TV’ye Aralık 2018’de verdiği ağır yayın durdurma cezalarını bekletilip uygulanmasının Yerel Seçimler öncesinde bırakılmasının amacını sordu; “Gecikmenin nedeni, yayınların yerel seçimlere daha yakın tarihte durdurulması mıdır?”.
HDP Kocaeli Milletvekili ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla basın mensuplarının sorunlarını Fuat Oktay’a sorarak Meclis gündemine taşıdı. CHP Ankara Milletvekili Murat Emir’in Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) yoluyla ilettiği “tutuklu gazeteciler” sorusuna yanıt veren Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü, “Basın faaliyetinden hapiste değiller” dedi.
TRT’de “iktidar yanlısı” yayın: Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın CHP Milletvekili Alpay Antmen'in sorularına verdiği yanıta göre TRT, 16-20 Mart tarihleri arasında AKP ve MHP hakkında lehte 27 saat 3 dakika, CHP ve İYİ Parti hakkında lehte 3 saat 29 dakika ve HDP hakkında lehte hiç haber yapmadı (30 Mart).
TRT’de kaç kişi çalışıyor?: CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, TRT ile ilgili sunduğu soru önergesini yanıtlayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, TRT’de 5 bin 57 personelin görev yaptığını, 246 personelin ise özel hukuk hükümlerine göreve görev yaptığını bildirdi. Önergesinde, “TRT Genel Müdürlüğünde müdür, memur, sözleşmeli, danışman, işçi ve taşeron olarak çalışanların dağılımı nedir? 2006- 2018 yılı arası kurumca bedeli ödenerek yaptırılıp satın alınan ancak gösterilmeyen kaç yayın vardır?” gibi sorular da yönelten Gürer, verilen yanıtı “TRT iktidarın borazanı gibi yayın yapıyor. Yeterli kadro ve donanıma sahip TRT, neden kurum dışı program alımı yapar anlamak mümkün değil” sözleriyle karşıladı (16 Mart).
TRT'de "HDP ambargosu": HDP Siirt Milletvekili Meral Danış Bektaş, TRT’nin yayın politikaları ve HDP’ye uygulanan “ambargo” ile ilgili Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Okyay’ın yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi sundu. TRT’nin 1-28 Şubat dönemine ilişkin yayınlara dair verilerde “altı milyon yurttaşı temsil eden, üçüncü büyük siyasi parti” HDP’nin yer almamasına tepki gösteren Bektaş “Bu rapor HDP’ye açık bir ambargonun varlığının da altını çiziyor” dedi. Önergede, “HDP’nin TRT ekranlarında yer almaması durumundan haberdar mısınız?”, “HDP’nin yayınlarda yer almaması Cumhurbaşkanlığı İletişim Dairesi’nin bir tasarrufu mudur? Cumhurbaşkanının bu yönlü bir talimatı olmuş mudur?” sorularına da yer verildi (12 Mart).
RTÜK cezaları CHP önergesinde: CHP milletvekili Utku Çakırözer, RTÜK’ün Fox TV ve Halk TV’ye verdiği ağır yayın durdurma cezalarını Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtlaması istemiyle sunduğu soru önergesinde gündeme getirdi. Çakırözer, ağır cezaların aralık ayında kararlaştırıldığını ancak yaptırımın seçim öncesine denk getirildiğine dikkat çekerek, “Gecikmenin nedeni, yayınların yerel seçimlere daha yakın tarihte durdurulması mıdır?” diye sordu (3 Şubat).
CHP yönetmeliği Meclise taşıdı: CHP İstanbul Milletvekili Özgür Karabat, bir soru önergesiyle, basın özgürlüğüne bir darbe niteliğinde olduğunu ifade ettiği Sarı basın kartı yönetmeliğini TBMM gündemine taşıdı. Karabat, “Basın özgürlüğünün demokrasinin olmazsa olmaz bir koşulu olduğunu hatırlatan Karabat, demokratik ülkelerin hiçbirinde basın kartı devlet tarafından verilmez. Basın kartı meslek örgütleri ve sendikalarca verilmelidir. Bu demokrasinin gereğidir… Son düzenleme ile artık OHAL ve KHK’lere gerek duyulmaksızın basın kartlarının iptali daha da kolaylaştırılmıştır. Yıllardır cezaevlerinde tutuklu gazeteciler için: ‘Onlar gazeteci değil, terör örgütü üyesi’ tezini savunan iktidar, basın kartlarını iptal ederek bu savını güçlendirme yolunu seçmiştir” dedi. Önergede, “Hükümet’e, “muhalif” gördüğü gazeteci sendikaları ve meslek örgütlerini gerekçe belirtmeksizin “komisyon” dışında bırakabilme yetkisi verilmesini demokratik buluyor musunuz?” sorusu da vardı (16 Ocak).
Gergerlioğlu’dan Oktay’a “gazeteci” soruları: HDP Kocaeli Milletvekili ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla basın mensuplarının sorunlarını Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorarak Meclis gündemine taşıdı. Gergerlioğlu RSF Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması’nda Türkiye’nin 180 ülke içerisinde 157. sıraya gerileme nedeninin yanı sıra önergesinde şu sorulara yer verdi: “Türkiye genelinde basın kartı olan basın mensubu sayısı kaçtır? 2002 - 2019 döneminde basın kartı başvuruları reddedilmiş veya basın kartları iptal edilmiş basın mensuplarının sayısı kaçtır ve gerekçesi nedir? Bu dönemde, yıllara göre cezaevinde olan basın mensubu sayısı kaçtır ve cezaevinde olma gerekçeleri nelerdir? “Cumhurbaşkanına ve Başbakana hakaret” suçlamasıyla yargılanan ve ceza alan basın mensubu sayısı kaçtır? 2018 yılında devlet gelirleriyle hangi basın yayın kuruluşlarına reklam, ilan vb desteklemeleri yapılmıştır? Destekleme yapılan basın yayın kuruluşlarının destekleme miktarına göre sıralanmış listesi kamu oyuyla paylaşılacak mıdır? 2016-2019 yılları arasında kapatılan basın yayın kuruluşu sayısı kaçtır? Türkiye Çalışan Gazeteciler gününde işsizlik sebebiyle Çalışamayan Gazeteci sayısı kaçtır? Türkiye'de yerel gazeteciliğin desteklenmesi için hangi çalışmalar yapılmaktadır? (10 Ocak).
“Basın faaliyetinden hapiste değiller”: Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü, CHP Ankara Milletvekili Murat Emir’in Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) yoluyla ilettiği “tutuklu gazeteciler” sorusuna yanıt verdi. Yanıtta, “Ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlü ve tutuklulardan; mesleğini basın çalışanı olarak beyan edenler; bazı kuruluşlar tarafından yayınlanan listelerde adı basın çalışanı olarak geçen şahıslara ilişkin olarak, SGK’da kayıtlı meslekleri, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı kayıtlarına göre basın kartı sahibi olup olmadıkları araştırılmaktadır. Ancak, yapılan araştırmalar ve hükümlü tutuklulardan alınan yazılı beyanlar incelendiğinde, bazı hükümlü ve tutukluların basın faaliyetine ilişkin somut hiçbir bilgi bulunamadığı, bazı hükümlü ve tutukluların ise çeşitli kuruluşlar tarafından yayınlanan listelerde adı geçtiği ve kamuoyunda basın çalışanı olarak bilinmesine rağmen, meslek beyanında basın çalışanı olmadıklarını beyan etmişlerdir. Bazı kuruluşlar tarafından, basın faaliyeti dışında görev yapan hükümlü ve tutuklularda basın çalışanı olarak değerlendirildiği anlaşılmaktadır” denildi (10 Ocak).
Dayanışma
Ocak-Şubat-Mart 2019 döneminde, çeşitli saldırı ve suikastlar sonucu yaşamını yitiren Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcu, Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Çetin Emeç, çeşitli etkinliklerle anıldı. Etkinliklerde, iktidarların “gazeteci cinayetlerinin arkasındaki güçleri ortaya çıkarmadığı”na vurgu yapıldı.
Avukat Veysel Ok, “ifade özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü konusundaki çabaları” nedeniyle Federal Almanya Cumhuriyeti’nin ilk Adalet Bakanı adına verilen Thomas Dehler ödülüne layık görüldü.
Ulusal ve uluslararası gazetecilik örgütleri, aralarında Çağrı Sarı ve Pelin Ünker’in de olduğu çok sayıda gazetecinin yargılandığı davaları izleyerek dayanışma gösterdi.
Ok’a ifade özgürlüğü avukatlığı ödülü: Avukat Veysel Ok, “ifade özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü konusundaki çabaları” nedeniyle Federal Almanya Cumhuriyeti’nin ilk Adalet Bakanı adına verilen Thomas Dehler ödülüne layık görüldü. Ödül töreni, 5 Nisan’da Münih’te (21 Mart).
Emeç anıldı: 7 Mart 1990’da uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Çetin Emeç, ölümünün 29. yılında Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki mezarı başında anıldı. Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Vahap Munyar, “Gazeteciliği çok titiz, yöneticiliği de aynı şekilde titiz. Abdi İpekçi’ye, Milliyet gazetesini yönetmenin ve yazdığı yazıların bedelini ödettikleri gibi aynı şekilde Çetin Bey’e de yazdıklarının ve attığı manşetlerin bedelini ödettiler. Daha sonra aynı şekilde Uğur Mumcu’ya bedel ödetildi. Hepsinin belki tetiği çekenleri belli oldu. Hepsi yakalandı cezasını çekiyor bir kısmı çekti. Ama asıl karanlık güçler halen arkada ve halen karanlıktalar” dedi (7 Mart).
Ünker yalnız değil: Gazeteci Pelin Ünker’in Cennet Belgeleri haberleri nedeniyle İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davayı RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, HDP Milletvekili Ahmet Şık ile Ünker’in meslektaşları da izledi (21 Şubat).
Sarı’yla dayanışma: Gazeteci Çağrı Sarı’nın Enerji Bakanı Berat Albayrak ve kardeşi Serhat Albayrak’ın şikayetiyle Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davayı TGS Başkanı Gökhan Durmuş, RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ve Evrensel gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat da izledi (19 Şubat).
Türfent’e mektup: Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), PEN International ve Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği, “terör örgütü üyeliği” iddiasıyla 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılan ve bin gündür cezaevinde tutuklu bulunan gazeteci Nedim Türfent’e destek olmak için mektup yazdı. Mektupta, “Bugün sana yalnız olmadığını söylemek için yazıyoruz. Yanındayız, derhal ve hiçbir koşul olmaksızın serbest bırakılmanı talep etmek için seslerimizi birleştirdik” denildi (5 Şubat).
Mumcu paneli: Gazeteciliğin sorunlu gündemi, Uğur Mumcu’nun katledildiği 24 Ocak günü 5. Türkiye’de Gazeteci Olmak, Gazeteci Kalmak Etkinliği’nde tartışıldı. TGC ile Kadıköy Belediyesi’nin CKM Kültür Merkezi’nde düzenlediği toplantıya 600 kişi katıldı; Gökmen Kara, Altan Öymen, Orhan Erinç, Zeynep Oral, Fatih Polat, Doğan Akın ve Semra Kardeşoğlu de konuşmacıydı (24 Ocak).
Uğur Mumcu anıldı: TGS gazeteci Uğur Mumcu’yu 26. Ölüm yıldönümünde andı. TGC de, “Uğur Mumcu’yu ölümünün 26. yılında sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz. Halkın haber alma, bilgilenme ve gerçekleri öğrenme hakkına saygı gösterilmesini, gazetecilerin mesleklerini yapmalarının önündeki engellerin kaldırılmasını, cezaevindeki gazetecilerin özgür bırakılmasını istiyoruz” dedi. Mumcu, İstanbul’daki Cumhuriyet gazetesi önünde ve Türkiye’nin çeşitli illerinde anıldı. Ankara’da öldürüldüğü yerde yapılan törene Uğur Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu ve çocukları Özgür Mumcu, Özge Mumcu-Aybars’ın yanı sıra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, siyasetçiler ve vatandaşlar katıldı (23-24 Ocak).
CHP Mumcu’yu andı: CHP milletvekili Ensar Aytekin, gazeteci Uğur Mumcu’nun 26. ölüm yıldönümünde yaptığı açıklamada cinayetin göz göre göre geldiğini belirtti; “Dönemin Meclis Başkanı Uğur Mumcu’nun evine taziyeye geldiğinde 'başınız sağ olsun, zaten bekliyorduk' deme cüretini göstermiş, Emniyet Genel Müdürü ise 'bu tuğlayı çekersem, duvar üstüme yıkılır' ifadelerini kullanmıştır. Hep birlikte Uğur Mumcu suikastının üzerine gitmek zorundayız” (23 Ocak).
Öldürülen gazeteciler unutulmadı: Çorum Emek ve Demokrasi Platformu’nca düzenlenen “Basın Özgürlüğü ve Türkiye” konulu panelde, Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Onat Kutlar, Metin Göktepe ve Hrant Dink nezdinde katledilen gazeteciler de anıldı. Fatih Polat ile Gökçer Tahincioğlu’nun konuşmacı olduğu paneli CHP İl Başkanı Hasan Eray Tüfekçi, Emek Partisi İl Başkanı Cafer Gökmen, HDP İl Başkanı Ümit Küçükbayatlı, Çağdaş Avukatlar Derneği Başkanı Av. Ahmet Özdel, KESK’e bağlı sendikaların temsilcileri de izledi (20 Ocak).
Hrant Dink anıldı: Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülüşünün 12. yıldönümünde, vurulduğu yerde, Şişli'deki Agos Gazetesi önünde anıldı. Agos gazetesinin eski binası olan Sebat Apartmanı'na Hrant Dink'in fotoğrafının ve "Adalet İstiyoruz", "Vazgeçmiyoruz Ahparig" ve "Hrant İçin Adalet İçin" yazılı Hrant'ın Arkadaşları imzalı pankartlar asıldı. TGC, TGS, DİSK Basın-İş, IPI ve RSF gibi birçok gazeteci örgütü, 12. Ölüm yıldönümünde gazeteci Hrant Dink’e ilişkin anma mesajları yayımladı. TGC Başkanı Turgay Olcayto da “Hrant Dink'in canına kasteden katillerin, onları azmettiren kişilerin biran önce ortaya çıkarılması Türk adaletinin öncelikli görevi olmalıdır” dedi. RSF temsilcisi Erol Önderoğlu da, Twitter üzerinden, “Dostumuz Hrant Dink’in katledilmesiyle ilgili davada 12 yıldır gerçek azmettiricilere dokunulmadı, dosyada en dar kapsamla yetinildi. Onu bugün vurulduğu yerde sevgiyle anacağız” mesajı yayınladı. Cezaevinde Osman Kavala’nın Dink Ailesi’ne hitaben kaleme aldığı mesajın da okunduğu programının sunuculuğunu yapan Bülent Aydın, “Buradan gelen sesi büyütelim” diyerek dayanışmanın önemine işaret etti. Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali, topluluğa “Babamın kaybedilmesinden gelinen 70 yıl sonra haksızlık hukuksuzluk had safhaya gelmiş durumda…"Sevgili Hrant hâlâ buradayız. Bir yere gitmiyoruz. Hâlâ umut besliyoruz. Biz burada her gün artan kalabalıkla vazgeçmiyoruz demeye devam ediyoruz.” sözleriyle hitap etti (19 Ocak).
Kadın gazetecilere dair IFJ anketi: Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) kadın gazetecilerin yüzde 66’sınin sanal ortamda cinsiyetçi saldırıya uğradığını gösteren bir anket yayınladı. Sonuçlara göre, bu saldırıların yarısı hakkında şikayetçi olundu ve vakaların sadece yüzde 13'ünde tacizci tespit edilip yargılandı. Bu saldırıların psikolojik sonuçları olduğuna yer verilen anket, saldırıya uğrayan kadınların yüzde 38’inin oto-sansür uyguladığını ortaya koydu (10 Ocak).
Metin Göktepe anması: Birçok gazetecilik örgütü, 23. ölüm yıldönümünde anılan gazeteci Metin Göktepe'nin anısına mesajlar yayınladı. TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, “23 yıl önce de gazeteciler öldürülüyordu. Bugün de gazeteciler öldürülüyor, tutsak ediliyor. Ama ısrarla gerçekleri halka ulaştırmak isteyen Metinler de eksilmedi" derken DİSK Basın İş Başkanı Faruk Eren ise “Senin yanında olduğum şu an bile meslektaşlarımız ifade veriyor yargılanıyorlar. Çok sayıda meslektaşımız hapishanede. Bu yıl daha çok umutluyuz Metin. Çünkü hakikati anlatanlardan, gazetecilerden, akademisyenlerden, avukatlardan, öğrencilerden, işçilerden, halktan korkuyorlar. Onların korkusu bizim umudumuzdur” dedi. TGC Başkanı Turgay Olcayto da, önceki başkanlardan Nail Güreli ve avukat Fikret İlkiz’in de Göktepe Davası sürecindeki katkılarına vurgu yaparak “Verilen cezalar yeterli olmasa da, nice faili meçhul dosyalar arasında sonuca bağlanan ilk olaydır Metin’in davası” şeklinde açıklama yaptı (8 Ocak).
İstanbul Eyüp Kapalı Spor Salonu’nda gözaltında öldürülen Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe, 23. ölüm yıldönümünde İstanbul Atışalanı Esenler Kemer Mezarlığı’ndaki mezarı başında ailesi, meslektaşları ve sevenlerince anıldı. Evrensel gazetesi yayın yönetmeni Fatih Polat anmada, “Metin’in ve kaybettiğimiz bütün meslektaşlarımızın kaleminin yerde kalmayacağı sözünü bir kere daha vermiş olalım” dedi (8 Ocak).
PEN’den Türfent, Dündar ve Gül’le dayanışma: Londra’da düzenlenen İngiliz PEN Modern Edebiyat Festivali’nde dünyanın dört bir yanında risk altındaki yazar ve şairlere destek programı çerçevesinde gazeteciler Nedim Türfent, Can Dündar ve Erdem Gül’le dayanışma mesajı verildi. Etkinlikte, Ukraynalı film yapımcısı ve yazar Oleg Sentsov, Çin’in Uygur bölgesinden aktivist İlham Tohti, Honduras’lı insan hakları aktivisti gazeteci Dina Meza gibi isimler de unutulmadı (24 Ocak).
Raporlar
AP’den basın özgürlüğü önergesi: Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) önderliğinde, Türkiye’de hedef tahtasına konulan gazeteciler için iç hukukta etkili çözüm yolunun kalmadığını belirten bir önerge hazırlandı. Türkiye’nin hukuki standartlara dönmesi çağrısı yapılan önergeye, 47 Avrupa Parlamentosu (AP) üyesi ve 14 basın ve ifade özgürlüğü grubu katıldı. Önerge, 29 Ocak 2019’da Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen yuvarlak masa toplantısının ardından tamamlandı. IPI ve AP Üyesi Rebecca Harms’ın ortak düzenlediği “Türkiye: İç hukukta çözüm yolu efsanesi” başlıklı toplantıya, diğer AP üyeleri, Avrupa Komisyonu, Avrupa Konseyi ve AİHM temsilcileriyle pek çok uluslararası hak örgüt temsilcisi ve Türkiye’den gazeteci ve avukatlar katıldı (14 Şubat).
IPI’dan rapor: IPI, Ankara ve İstanbul’da yaptığı görüşmeler sonrası Türkiye’de basın özgürlüğünün durumuna ilişkin endişelerine yer verdiği bir rapor yayınladı. Raporda, “Temmuz 2016’daki darbe girişiminden bu yana yürürlüğe giren ve basın özgürlüğünü kısıtlamak için kullanılan kanun hükmünde kararnameleri kaldırmak yerine, Türkiye özgür medyayı sindirmek amaçlı daha fazla kanun ve benzeri araçları üretmeye devam etti” denildi (13 Şubat).
Türkiye medya özgürlüğünü sınırlandırıyor, ses vermiyor: Avrupa Konseyi’nin kurduğu ‘Gazeteciliğin Korunması ve Gazetecilerin Güvenliği Platformu’na üye12 uluslararası medya örgütünün yayınladığı raporda, “Türkiye hala en fazla tutuklu gazetecinin olduğu ülke. 31 Aralık 2018 tarihi itibariyle Türkiye’ye ilişkin 92 uyarı yapıldı. Türkiye bu uyarıların hiçbirine yanıt vermedi. Temmuz 2018’de OHAL’in kalkmasına rağmen Türkiye’de gazeteciler hala sıradışı bir baskı altında. 2018 yılında 200’den fazla gazeteci haberleri nedeniyle tutuklandı veya gözaltına alındı. Deniz Yücel ve Nedim Türfent dahil tutuklu gazetecilere hücre tecridi uygulanmaya devam etti” denildi (12 Şubat).
Cumhurbaşkanı ve bakanlardan
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye ile müzakerelerin askıya alınmasını istediği raporu “tek taraflı” ve “önyargılı” buldu; tepki gösterdi. TBMM Başkanı Mustafa Şentop ise, daha ileri giderek, kararın “AP’nin içerisindeki ırkçı, aşırılık yanlısı siyasetçilerin öncülüğünde hazırlandığı”nı iddia etti.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 2 Ekim 2018’de Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda öldürülen gazeteci Cemal Kaçıkçı ile dosyanın uluslararası bir sürece dönüşmesi için gerekli hazırlıklarını yaptıklarını bildirdi: “Şimdi önümüzdeki günlerde uluslararası soruşturma için hazırlıklarımızı yaptık, gerekli adımları atacağız. Bizim stratejimiz sayesinde Suudi Arabistan cinayeti itiraf etmek zorunda kaldı.”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, haftalık MHP grup toplantısında hak ihlallerini eleştiren RSF gibi uluslararası sivil toplum örgütlerini hedef aldı; FETÖ ile mücadele sürecinin basın özgürlüğüne yönelik bir tehdit olarak değerlendirildiğini ileri sürdü. Bahçeli, “Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye’de muhalif basının sindirildiğini söyleyip eleştiri dozunu arttırmaktadır” dedi.
AP’nin “müzakereler dursun” kararına tepkiler: Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye ile müzakerelerin askıya alınmasını istediği raporu kabul etmesine tepki gösterdi: “AP tarafından oylanan, hiçbir bağlayıcılığı olmayan tek taraflı ve objektiflikten uzak bu karar bizim açımızdan yok hükmündedir. Türkiye-AB ilişkilerine yeni bir ivme kazandırma konusundaki ortak gayretlerin arttığı bir süreci baltalama teşebbüsüdür". Adalet Bakanı Abdülhamit Gül de, Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye ile müzakerelerin askıya alınmasını istediği raporu kabul etmesini, “Türkiye'ye karşı ön yargılarla dolu bu rapor tarihe, Avrupa'nın bizatihi kendi değerlerine yabancılaşmasının belgesi olarak geçecektir. Bir taraftan demokrasiye, insan haklarına namütenahi serenatlar yaparken, diğer taraftan demokrasiye kastedenlere, hak ve özgürlükleri yaşatan toplumsal düzene savaş açanlara arka çıkmak, tarihi bir çelişkidir” sözleriyle eleştirdi. TBMM Başkanı Mustafa Şentop, raporla ilgili “AP’nin içerisindeki ırkçı, aşırılık yanlısı siyasetçilerin öncülüğünde hazırlanan bir karardır” dedi (14 Mart).
Türkiye Kaşıkçı için uluslararası soruşturma isteyecek: “Kaşıkçı davasında ilkeli davrandık. İlkeli olduğu kadar akıllı ve stratejik davrandık. Çünkü bu cinayetin aydınlatılmasıyla ilgili zorlukları biliyoruz. Biz bir taraftan elimizdeki bilgileri, belgeleri, delilleri herkesle paylaşırken diğer taraftan ne olduğunu bilemediğimiz, göremediğimiz ve hiç bilgi paylaşımının yapılmadığı bir Suudi Arabistan'ı gördük. Cinayeti işleyenler orada. Çok açık ve net söylüyorum. Bu olayı kapatmaya çalışan batılı ülkeleri var. Ben sebeplerini biliyorum. Hangi konuda ne tür anlaşmalar yapılıyor, biliyoruz ve görüyoruz. Dünyada basın özgürlüğü diyenleri şimdi parayı görünce bu işi nasıl örtbas ettiklerini görüyoruz. Ama biz sonuna kadar gidiyoruz. Şimdi önümüzdeki günlerde uluslararası soruşturma için hazırlıklarımızı yaptık, gerekli adımları atacağız. Bizim stratejimiz sayesinde Suudi Arabistan cinayeti itiraf etmek zorunda kaldı” ifadelerini kullandı (Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Gençlik Meclisi'nde gündeme ilişkin ve bu arada Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı ile ilgili açıklamalarda bulundu, 22 Ocak).
Bahçeli’den RSF ve STK’lara gözdağı: “Basın özgürlüğü konusunda Türkiye'nin kara listeye girmesi için adeta bir yarış, adeta ince bir işçilik söz konusudur. Ne garabet bir durumdur ki FETÖ ile mücadelenin basın özgürlüğüne yönelik bir tehdit olduğu bile değerlendirilmiştir. Bazı uluslararası kuruluş Türkiye’yi karalamak için devamlı olarak rapor hazırlamaktadır. Basın ve internet özgürlüğü kategorisinden ülkemizin kötü bir sicile sahip olduğu ileri sürülmektedir. Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye’de muhalif basının sindirildiğini söyleyip eleştiri dozunu arttırmaktadır. FETÖ ile mücadele sürecinin basın özgürlüğüne yönelik bir tehdit olduğu değerlendirilmektedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bu kuruluşların hedef tahtasına oturtulmuştur. Neymiş, Türkiye otoriterliğe kaymış, muhalif kişiler ve kuruluşlar baskıya maruz kalmışlar, sosyal ve siyasi haklarda tahribat yaşanmış, hukuki karar alma süreçleri ise tehdit altındaymış. Bilinmelidir ki bu iddiaların tamamı zırva, tamamı hayal mahsulüdür. İhanetin özgürlüğü olmaz, suçun özgürlüğü olmaz. Darbeye teşebbüsün özgürlüğü hiç olmaz”. (MHP lideri Devlet Bahçeli, haftalık MHP grup toplantısında hak ihlallerini eleştiren RSF gibi uluslararası sivil toplum örgütlerini hedef aldı; 8 Ocak).
İşten “Çıkarmalar/Ayrılmalar
Ocak – Şubat – Mart 2019 döneminde en az 40 gazeteci, köşe yazarı veya yazı işleri personeli işten çıkarıldı ya da bağlı bulundukları medya gruplarının editoryal dönüşümleri sonucunda işte ayrılmaya itildi.
Bu dönemde birçok siyasi çizgiden medya kuruluşları, uzun yıllardır kendilerine emek veren ancak son dönemde fikirlerini “yeni politik süreçle bağdaştırmadıkları” kalemleriyle yollarını ayırdılar. Hürriyet gazetesinin dokuz yıllık okur temsilcisi Faruk Bildirici’nin işine, bir polisin politik bir eylemciyi taciz ettiği iddiasına ilişkin haberle alakalı kendi gazetesini eleştirdikten sonra son verildi.
Gaziantep’te bir vekilin “Şeyin trene baktığı gibi bakıyorlar” sözlerini haberleştiren gazeteci Hüseyin Torun işten ayrılmak zorunda kaldı; CHP'nin Beyoğlu İlçesi adayı Alper Taş’ı konuk eden TV5 program moderatörü Çağlar Cilara’nın işine son verildi. Posta Gazetesi için 15 yıldır sağlık yazıları yazan Prof. Dr. Teoman Cem Kadıoğlu'nun yazıları, sosyal medyada “Hürriyet gazetesi İstanbul gerçek bayi satışı 28.000, toplam Türkiye bayi satışı 60.000. Bu sayılara inilmesinin tek nedeni sosyal medya ve dijital devrim mi?” diye yazdıktan sonra sonlandırıldı.
İktidara yakın görüşleriyle bilinen yazar Ahmet Taşgetiren’in TV5 kanalında “12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat döneminde yazdım, kendimi bu zamandaki kadar kısıtlı bir duygu içinde görmedim. Söylenmesi gereken söylenmeli, yazılmalı” dediği için üyesi olduğu Erenköy Cemaatine ait radyo programındaki işine son verildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eski danışmanı ve eski AKP milletvekili Aydın Ünal, Yeni Şafak gazetesinden ayılmadan önce, “Kaçışımız çürümeden, seviyenin düşmesinden, tahammülsüzlükten kaçıştır. Kaçışımız düşmandan değil, 'dost' görünenden kaçıştır. Kaçışımız korkudan değil, pervasızlıktan; tehditten değil, aldırmazlıktan, gözü dönmüşlükten, hırstan kaçıştır…” diye yazdı.
Geçen yılın aynı döneminde ise 10 gazeteci ve medya çalışanı işten çıkarılmış; hazırladıkları/sundukları programlar sonlandırılınca işlerine son verilmiş veya çalıştıkları kuruluşlar farklı grupların eline geçince işten çıkmak zorunda bırakılmıştı.
2018 yılının tamamı için ise işten çıkarılanlar veya programları sonlandırılanların sayısı 157’idi.
Vekilin sözleri gazeteciyi işinden etti: Gaziantep’te Gaziray Banliyo Hattı açılışında AKP’li heyetten bir milletvekilinin yolda izleyenlere yönelik söylediği “Şeyin trene baktığı gibi bakıyorlar” sözleri bir gazeteciyi işinden etti. Sözleri haberleştiren gazeteci Hüseyin Torun’un görevine son verildi. Torun, sosyal medya hesabından, “Siyasi iradenin baskılarına dayanamayan gazetemden istemeyerek de olsa ayrılmak zorunda bırakıldım. Yaklaşık 12 yıldır yaptığım mesleğe belki de veda edeceğim. Her ne şartlarda olursa olsun baskılar beni yıldırmadı, yıldıramaz da” dedi(30 Mart).
Flash TV’de 23 işsiz: Siyasi, mali ve idari baskılar sonucu yayın hayatına son verdiğini açıklayan Flash TV’de, haber merkezi, Ankara büro, programlar, teknik servis ve rejiden toplam 23 çalışanın iş akdi feshedildi. Personele ücretsiz izin ve çıkış olmak üzere 2 seçeneğin sunulduğu, çıkışlarını isteyen 20 kişinin ihbar tazminatlarının ödendiği, kıdem tazminatlarının ise daha sonra ödeneceği gündeme geldi (27 Mart).
Soru sordu, işinden oldu: 31 Mart yerel seçimlerde CHP'nin Beyoğlu İlçesi adayı Alper Taş, Saadet Partisi'ne yakın TV5 kanalında yayınlanan Gündemdekiler programında başkan olması halinde LGBTİ meclisi açacağını ifade etmesi üzerine programın moderatörü Çağlar Cilara’nın işine son verildi. TV5 “Toplumsal hassasiyetleri ve ahlaki değerlerimizi önceleyerek yayınlarını sürdüreceğiz” açıklaması yaparken Cilara da, gazetecilik yapmaya ve soru sormaya devam edeceğini açıkladı (5 Mart).
Bildirici’nin işine son verildi: Demirören Grubu bünyesindeki Hürriyet gazetesi, 27 yıldır gazetede görev yapan, dokuz yıldır da okur temsilciliği yapan Faruk Bildirici’nin işine, bir polisin siyasi bir eylemciyi taciz ettiği iddiasına ilişkin kendi gazetesinin verdiği haberi “Olay yok, yanıt var” yazısıyla eleştirdikten günler sonra, son verdi (3 Mart).
Çamlıbel’den “istifa”: Demirören Grubu’na satıldığından beri işten çıkarmalar ve istifaların sonunun gelmediği Hürriyet Gazetesinde son olarak da Washington Temsilcisi Cansu Çamlıbel görevinden istifa ettiğini duyurdu. İstifasını Twitter hesabından duyuran Çamlıbel, yazar George Orwell'in “Gerçeği söylemek devrimci bir eylemdir” sözü ile veda etti. Çamlıbel'in 2018 yılı Ağustos ayında yazdığı “Yanlış anlaşılma mı Halkbank mı?” başlıklı, Brunson pazarlığına dair yazısına sansür uygulanmıştı (1 Mart).
Basın kartına ret: Cumhurbaşkanlık İletişim Başkanlığı, Türkiye’de görev yapmak için sarı basın kartı başvurusu yapan Alman İkinci Televizyonu ZDF’nin İstanbul bürosu şefi Jörg Brase ve Tagesspiegel gazetesi muhabiri Thomas Seibert’e ret yanıtı verdi. Kuzey Alman Radyo ve Televizyon Kurumu (NDR) için serbest çalışan Halil Gülbeyaz’ın da basın kartı uzatılmadı. Başkanlık, bir süre sonra Jörg Brase ile ilgili kararından döndü ancak diğer gazetecilerle ilgili durumda değişiklik yaşanmadı (1-10 Mart).
Kadıoğlu'nun yazılarına son: Posta Gazetesi, 15 yıldır aralıksız sağlık yazıları kaleme alan, İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Teoman Cem Kadıoğlu'nun yazılarına, sosyal medya hesabından “Hürriyet gazetesi İstanbul gerçek bayi satışı 28.000, toplam Türkiye bayi satışı 60.000. Bu sayılara inilmesinin tek nedeni sosyal medya ve dijital devrim mi? Bu rakamlar basında çıktı, hatta Fatih Altaylı da yazdı” şeklinde paylaşım yapmasından sonra son verildi (26 Şubat).
Taşgetiren’in radyo programına son: İktidara yakın görüşleriyle bilinen Yazar Ahmet Taşgetiren’in TV5 kanalında Yıldıray Oğur’un sunduğu Medya Analiz programında sarf ettiği “12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat döneminde yazdım, kendimi bu zamandaki kadar kısıtlı bir duygu içinde görmedim. Söylenmesi gereken söylenmeli, yazılmalı. İliştirilmiş gazetecilik iktidar için de sağlıklı değil. Yukarıdakiler biat beklemezse bile alttakiler sizi zorluyor” sözleri nedeniyle mensubu olduğu Erenköy Cemaatine ait radyo programındaki işine son verildi (22 Şubat).
Güldağ ayrıldı: Bir süre önce çalışanların maaşlarının ödenmemesi ile gündeme gelen Dünya Gazetesi’nin 32 yıllık çalışanı ve 11 yıllık Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ görevinden ayrıldı (22 Şubat).
Bayraktar işe iade davasını kazandı: Sözcü gazetesi muhabiriyken sözcü.com.tr sitesi yayın yönetmeni Mustafa Çetin’in yemek teklifini kabul etmediği için haberleri yayımlanmayan ve daha sonra işten atılan Melis Bayraktar İstanbul Adliyesi 23. İş Mahkemesi’nde açtığı işe iade davasını kazandı. Bayraktar, “Kazandığım için çok mutluyum. Mobbing ve tacizden yaptığım şikayetin de sonucu bekliyorum. Genel olarak erkek ve kadın çalışanların pek çoğu benim yaşadıklarımı yaşıyor” dedi (29 Ocak).
Yeni Şafak’a veda: Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eski danışmanı ve eski AKP milletvekili Aydın Ünal, Yeni Şafak gazetesindeki yazılarına son verdiğini açıkladı. Ünal, veda yazısında, “Kaçışımız çürümeden, seviyenin düşmesinden, tahammülsüzlükten kaçıştır. Kaçışımız düşmandan değil, 'dost' görünenden kaçıştır. Kaçışımız korkudan değil, pervasızlıktan; tehditten değil, aldırmazlıktan, gözü dönmüşlükten, hırstan kaçıştır. Kaçışımız, masumane kaygılarla dostça uyarılarımızı sınırsız iştihalarının ve kifayetsiz ihtiraslarının önünde mania olarak görenlerin iftiralarından, ithamlarından kaçıştır” ifadelerini kullandı (21 Ocak).
Hürriyet sitesinde altı işsiz: Doğan Grubu’na ait gazete ve televizyonların Demirören Grubu’na geçmesinin ardından şimdi de altı gazeteci ve medya çalışanının işine son verildi. Hürriyet.com.tr internet sitesi çalışanlarından Timuçin Eriç (Spor Müdürü), Ozan Öztürk (Spor Editörü), Hakan Alkan (Gündem Editörü), Nur Tütüncü (Video Editörü), Sebla Koçan (Metin Yazarı ve Video Editörü) ve Songül Dalgıç Bilgili’nin (Gündem Editörü) iş anlaşmalarına son verildiği bildirildi (22 Ocak).
Taner beIN Sports'tan ayrıldı: Spor spikeri Ercan Taner, beIN Sports'tan ayrıldığını açıkladı. Taner, resmi Twitter hesabından, “Gördüğüm lüzum üzerine, Perşembe akşamı saat 23:00’da Bein Sports’dan istifa ettim... Sevgi ve saygılarımla...” dedi (18 Ocak).
Boersma’ya sınırdışı: Türk hükümeti tarafından akredite edilen ve uzun zamandır İstanbul'da yaşayan Het Financieele Dagblad muhabiri Ans Boersma, 16 Ocak’ta oturma iznini uzatmak için gittiği yabancılar dairesinde gözaltına alındı. Geceyi havaalanına yakın bir karakolda geçiren Hollandalı gazetecinin evine gitmesine ve eşyalarını almasına izin verilmediği belirtildi. Gazeteci Boersma, bu sabah uçakla Hollanda'ya gönderildi. Bonjer, Hollanda Televizyonu'na yaptığı açıklamada, “Türkiye'deki gazetecilerin işlerini rahatsız edilmeden yapamaması son derece üzücü” dedi (17 Ocak). (EÖ/APA)