Sistematik şiddet uygulayan kocasını öldüren Aylin Işık, bugün ilk defa hakim karşısına çıkacak.
Aylin Işık, cezaevinden JinNews muhabiri Evrim Kepenek'e yazdığı mektubunda “Kendimi çok çaresiz hissediyorum. Yanımda olduğunuzu bilmek istiyorum. Sırtıma yük olan acılarımı beraber indirmek istiyorum. Varlığınızla, yardımınızla, desteğinizle, konuşmanızla. Beni oğluma oğlumu bana kavuşturun” dedi.
İstanbul Gazi Mahallesi'nde yaşayan Aylin Işık sistematik şiddet gördüğü eşi Cihangir Işık’ı 17 Aralık 2017’de öldürmüştü.
Bugün Çağlayan’da bulunan 21. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ilk duruşması görülecek Işık, cezaevinden yazdığı 17 sayfalık mektubunda çocuğu ile birlikte öldürülme korkusu olmadan yaşamayı istediğini belirtti; kocasının ailesinin kendisini öldürebileceğini söyledi.
Aylin Işık, “Yüreğinde vicdan ve merhamet taşıyan tüm insanlara” diye başladığı mektupta şu ifadelere yer verdi:
Defalarca ölümden dönüm. Ben ve benim gibi birçok kadın var yaşamaya çalışan. Kadına karşı şiddetin yükseldiği bugünlerde ben de yardım çığlımı ulaştırmak istiyorum sizlere. Yaşadığım acıları tarif etmem mümkün değil. Sizden çocuğum için yardım istiyorum. Hayatım boyunca çocuğumu görememekten korkuyorum. Cihangir’in ailesi yaşadığım boyunca benim peşimde olacak. Ama ben çocuğuma kavuşmadan ölmek istemiyorum. Oğlumu bana karşı kin ve nefret ile büyütecekler. Oğlumdan haber alamıyorum. Sadece Cihangir’in ailesinde olduğunu biliyorum. O daha küçük, o daha masum bir melek. O’nun yaralarını ancak ben sarabilirim. Kendimi çok çaresiz hissediyorum. Yanımda olduğunuzu bilmek istiyorum. Sırtıma yük olan acılarımı beraber indirmek istiyorum. Varlığınızla, yardımınızla, desteğinizle, konuşmanızla. Beni oğluma oğlumu bana kavuşturun. 2011 yılında Cihangir ile bir arkadaş ortamında tanıştık. Bir selam vermenin başıma bunları getireceğini hiç düşünmedim. Konuşmaya başladığımızın ilk haftasında nedensiz bir şekilde dayak atmaya başladı. Neden vuruyorsun dediğimde, “Çok güzelsin, o yüzden dövdüm seni” demişti. O günden sonra ondan kaçmaya başladım. Ben kaçtıkça daha çok peşime düştü. Daha önce cezaevinde yattığı için psikolojisinin iyi olmadığını söylüyordu. Ben kaçmak istediğimde daha çok bağlanıyordu, takıntı haline getirmişti beni. Daha evlenmeden çok dayak yemiştim, evlenmek istemediğimi dile getirdiğimde de tekme tokat dövüyordu ya da köpeğini salıyordu üzerime. Evimin önünde nöbet tutuyordu. Kendi gelmese silahlı arkadaşlarını dikiyordu kapıma. Ailem Diyarbakır’a yerleşmek istiyordu ben de onlarla oraya gittim. Orada da peşime bırakmadı. Bir gün markete giderken karşıma çıktı. “Nasıl buldun beni?” dedim. “Ben bulurum seni. Sen benden kaçamazsın. Seni İstanbul’a götürmeye geldim” dedi. Bizim oralarda böyle şeylerin konuşulması ayıptı. Aileme anlatamadım. Ayıp diye sustuğumuz için kaybediyoruz biz. Aileme anlatamadım, Diyarbakır’dan Antalya’ya ablamın yanına gittim. Oraya da geldi. Orada da beni dövdü. Kaçmaya devam edersen seni öldürürüm dedi. Beni İstanbul’a getirdi ve bir daha bırakmadı. Haftada en az 4 gün beni dövüyordu, diğer günler de psikolojik işkence ediyordu. Her zaman yüzümü gözümü şişiriyordu. Ağzımı burnum kanlar içinde kalıyordu. Hamileyken de dövüyordu. Onun ailesi bana hiç destek olmadı. Dayak yediğim zamanlarda sessiz kaldı. Karnımda bebeğim varken bile dayak yememe göz yumdular. Canım pahasına evladımı dünyaya getirdim. Hayatta tek dalım, canımın parçası. Şimdi günlerdir aylardır onu göremiyorum onu görmeden yaşayamazdım ben. Oğlum defalarca babasında silah görüp, kafama dayamasına tanık oldu. Orası benim için Gazi değil ölüm mahallesiydi. Ben Cihangir’i şikayet etsem de “bana bir şey olmaz emniyette adliyede tanıdıklarım var” diyordu. Mahallede bakkala gidince arkama bakıyordum mahalle kabusum olmuştu. Bana olan bütün öfkesi onu istemediğim içindi. Beni sürekli dövüyor çocuğumu alıyor ve beni evden uzaklaştırıyordu. İlk boşanma davası açtığım günü hatırlamak dahi istemiyorum, ama susmak da istemiyorum. Oğlum babasının silahı ile oynuyordu korkudan bağırdım “bırak” diye. Tartışmaya başladık eşimle. Beni o kadar çok dövdü ki oğlum kanlar içinde gördü beni. Oğlumu alıp Gaziosmanpaşa Aile mahkemesine gidip boşanma davası açtım. Davayı açtıktan sonra nereye gideceğimi bilemedim, oğlumla yürümeye başladım. O sırada bir arkadaşı görmüş beni, arayıp haber vermiş. Yanıma geldi ve beni çok şiddetli bir şekilde dövdü. “Sen kimsin de beni boşuyorsun, sana ölüm var ayrılık yok” dedi. Yazdığım dilekçeyi zorla yedirdi bana. Öyle kötü vuruyordu ki o kağıdı yiyip yutmak zorunda kaldım. Sopayı bıraktı. Yumruklamaya başladı. O gün dayaktan bayılmıştım. Sürekli olarak dayak yemelerim artmıştı. Sonra o olay yaşandı. “Sen benim kölemsin, köpeğimsin” dedi bir akşam bana. Saatlerce dövdü beni. Banyo yaptım, kendimi bir türlü durduramıyordum. Evde ne kadar ilaç varsa içtim. Yaşamak istemiyordum. Ölmediğime üzüldüm o gün. Kendime geldiğimde hastanedeydim. Polise şikayet edecekken polisin arkasında belirdi ve bana sus işareti yaptı. Oğlumu alıp ailemin yanına gideceğim, diyordum. Aileme dava açtığımı söyledim. Kimse bana destek olmadı. Sustum, her gün ölümle burun burunaydım. Yeter artık, ben susmaktan bıktım. Kaç kadın, kaç kız bu olaylara maruz kalıyor. Ben de çok korktum, ben de çok sustum. Gençliğimin en güzel yıllarını kaybettim. Ben yine Diyarbakır’a kaçtım. Orada da beni buldu. Yeniden İstanbul’a getirdi ve mahalleye gelir gelmez dövmeye başladı. Arkadaşlarından silah istedi. Olay gecesi yargı aşamasında olduğu için yazamıyorum. Tüm kadınlardan destek bekliyorum. |
(ÇT)