Uludere ile kürtajın böylesine tartışıldığı günlerde hukuk ve adalet arayışı nafiledir. Neden insanların bombalanarak öldürülmesi siyasete malzeme yapılır? Etkin soruşturma ve kovuşturma beklendiği zaman içinde nasıl olur da ölümler üzerinden böylesine endişe veren politikalar üretilebilir? Kimin aklı, kime yeter?
Politik polemiklere kürtaj gibi insanın kişiliğine sıkı sıkıya bağlı olan kavramların tartışılmasındaki amaç nedir? Hukuki konular beş benzemez benzetmeler içinde böylesine nasıl tartışılır? Toplumda bu kadar gerilim neden yaratılır? Anlamak mümkün değil, ama mümkün. Yaşam hakkının nasıl anlaşıldığını anlamaya çalışmak bile başlı başına bir üstün beceri gerektiriyor ama yaşam hakkı hakkındaki anlayışları anlaşılıyor zaten.
Anlamakta güçlük çektiğimiz ama mutlaka anlamak zorunda olduğumuz, onların anladığı anlamdaki "hukuk" için anlayışları gerektiriyor ki; verdikleri örnekler ve hukuk anlayışları giderek kendilerine uygun hukuk yaratmanın kapısını çoktan aralamış durumdalar.
Artık, sizin hukukunuz ve onların hukuku ayırımı kendini iyiden iyiye hissettirecek. Bu ayırım derinleşecek. Sizin kanunlarınız ile onların hukuku ve onların kanunları! Hangisini isterseniz? Demokrasinin gereği diyecekler ve sizi seçiminizde serbest bırakacaklar. Hatta sizi kınamayacaklar ve dokunmayacaklar bile. Ama onlar da kendi hukuklarına ve kanunlarına uygun yaşam biçimlerini kendi anlayışlarına göre anlamakta ve yaşamakta özgür olacaklar. Çifte hukuk sistemi, seçime sunulacak. En önemli hukuk sorunlarından birisi budur. Dayatılan zihniyetin ayrılmaz bir parçası olarak, izaha muhtaç olmayan "öteki hukuk" size ne ifade ediyorsa; hukuk ve adalet anlayışı artık bu anlayışın ve yaşam biçiminin ilkelerine "uygun hukuk olarak" anlaşılacak.
Bütün bu sorunların tam ortasında bambaşka bir hukuki konu var.
Anayasa Mahkemesi'ne yapılacak bireysel başvuru hakkı hakkındaki hukuki düzenleme 23 Eylül 2012 tarihinden itibaren uygulanmaya başlayacak. Anayasa'da 12 Eylül 2010 referandumuyla "evet" oylarıyla kabul edilen değişiklik gereği 30.03.2011 kabul tarihli Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun (R.G. 03.04.2011) ile "Bireysel Başvuru" hakkı kabul edildi.
Buna kanundaki düzenlemeye göre, herkes, Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurabilecek. (Madde 45)
Ne zaman başvuru yapılabilir? İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce, yani Anayasa Mahkemesine bu yönde bir başvuru yapmadan önce; tüketilmiş olması gerekir. Buna karşılık, TBMM yasama işlemleri ile düzenleyici idari işlemler aleyhine doğrudan bireysel başvuru yapılamayacak. Ayrıca Anayasa Mahkemesi kararları ile Anayasanın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemler de bireysel başvurunun konusu olamayacak.
Kimler bireysel başvuru hakkına sahiptir? Kanunun 46 ıncı maddesine göre; bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir. Ancak, kamu tüzel kişileri bireysel başvuru yapamaz. Özel hukuk tüzel kişileri sadece tüzel kişiliğe ait haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuru hakkını kullanabilir. Yalnızca Türk vatandaşlarına tanınan haklarla ilgili olarak yabancılar bireysel başvuru yapamaz. Bireysel başvuru usulü, harca tabi ve 150 lira, yani bu usul paralıdır. Kanuna göre bir içtüzük yapılacak ve başvuru usulleri buruda ayrıntıları ile gösterilecektir.
İhmal, ya da ihlal edilen hak ve özgürlüğe ait dayanılan Anayasa hükümlerinin, ihlal gerekçelerinin, başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamaların, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih ile varsa uğranılan zararın belirtilmesi gerekir. Yapılacak bireysel başvuru dilekçesine, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin eklenmesi şarttır.
Bireysel başvuru için tüm hukuki yolların tüketilmesi tarihinden itibaren başvuru süresi 30 gündür.
Bireysel başvuru hakkında önce "kabul edilebilirlik kararı" verilecektir. Mahkeme, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.
Kabul edilebilirlik incelemesi kurulacak "komisyonlar" tarafından yapılacaktır. Kabul edilemezlik kararları kesindir. Kabul edilebilirlik şartları ve incelemesinin usul ve esasları ile ilgili diğer hususlar yine yapılacak olan İçtüzükte düzenlenecektir.
Bireysel başvurunun "kabul edilebilirliğine karar verilirse" esas incelemesi yine İçtüzükle belirlenecek "bölümler" tarafından yapılacaktır. Bireysel başvurunun kabul edilebilirliğine karar verilmesi hâlinde ise, başvurunun bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilecek ve Adalet Bakanlığı gerekli gördüğü hâllerde görüşünü yazılı olarak Anayasa Mahkemesine bildirecektir. Esasın incelenmesi sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilecektir. İhlal kararı verilirse ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilecektir, ama yerindelik denetimi yapılamayacak ve ayrıca idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemeyecektir.
En önemli sonuç şudur: İHAS'da yer alan haklarınızdan birinin ihlal edildiğini düşünüyorsanız, artık hemen AİHM' sine başvuramazsınız. Önce Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmak zorundasınız. Sonra, AİHM...
Acaba temel hak ve özgürlüklerin ihlalinin giderilmesinde nasıl bir çözüm getirilmiş oldu?
Hemen olumsuz bir tavır göstermemeli ve en iyisini yapmalıyız. Söz konusu olan temel hak ve özgürlükler çünkü. Bu değişiklik sonuç olarak Anayasa değişikliklerine "yetmez" ama "evet" diyenlerin istediğidir. Anlayışlı olmak gerekiyor.
Yaşayıp göreceğiz! Çünkü "inşallah" diyerek işe yaramasına çalışmalıyız ve belki biraz da dua etmeliyiz. (Fİ/HK)
* Fikret İlkiz - 04 Haziran 2012