Doç. Dr. Elçin Macar, "Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurumun bulunması, laikliğe aykırı" diyor.
Alevi örgütleri, eşit yurttaşlık için ve ayrımcılığa karşı dün (9 Kasım) Ankara'da düzenledikleri mitingde, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ve zorunlu din dersi uygulamasının kaldırılmasını, ibadet yerleri olan cem evlerinin yasal statüye kavuşturulmasını, Alevi köylerine devlet eliyle cami yapılmasına son verilmesini istediler. Bu taleplerine karşılık vermeyecek partilere seçimlerde oy vermeyeceklerini açıkladılar.
bianet'in görüşünü aldığı Macar bu konuları laiklik ve eşitlik ilkeleri açısından değerlendirdi.
Diyanet: "Diyanet'in varlığı eşitlik ilkesine de aykırı. Devletin din işlerini düzenlememesi gerekir; teorik olarak vatandaşlarının inançlarının sayısı sonsuz olacağına göre, bunları düzenlemeye kalktığında eşitlik ilkesine aykırı davranacaktır. Hiçbir zaman hepsine hizmet veremeyecektir. Ama Siyasi Partiler Yasası'nın 89. maddesine göre, partiler Diyanet'in kaldırılmasını isteyemiyor.
"Laik devletin din hizmeti vermemesi, bütün inançlara karşı eşit mesafede durması gerekir. Ama Türkiye'de Diyanet, açık bir şekilde Sünni Hanefi inanç doğrultusunda hizmet veriyor.
"Türkiye'nin örnek aldığını söylediğimiz Fransa'da böyle bir kurum yok. Tek istisnası Alsace Moselle bölgesi.
"'Aleviler de Diyanet'te temsil edilsin' demek de laikliğe aykırı. Diyanet kaldırılmalı, devlet buna para harcamamalı ve din ilişkilerini düzenlememeli."
"Laik devlet çocukları inançlarından imtihan etmez"
Zorunlu din dersi: "Bu ders 12 Eylül'den sonra zorunlu tutuldu. Eğitim bakanı Çelik 'AİHM'nin kararı üzerine eski müfredatı yeniledik, sorun yok' diyor. 90'ların sonundaki gayrimüslimlerin dersten muaf tutulmasına dair Talim Terbiye Kurulu kararı gösteriyor ki, bu ders zaten Müslümanları ilgilendiriyor. Bu ders, dinler kültürü, tarihi dersi değil, Sünni Hanefi inancının öğretildiği bir ders.
"Ben 'dinler tarihi ve kültürü' gibi bir dersin, gerçek bir laik devletin anlayışıyla, bütün inançlara mesafeli bir içerikle verilebileceğini düşünüyorum. Ama bu da zorunlu olamaz.
"Mevcut dersin içinde şu inançlar da yer alsın, denemez. Bu, zorunlu din dersi sistemini onaylamak demek olur. Bu dersten mağdur olan birçok inanç grubu ve inançsızlar var.
"Bu derslerin ucube sonuçlarından biri, çocuğun inançla ilgili bilgi dağarcığından not alıp, geçip kalma durumuyla karşılaşması. Yani çocuk, laik eğitim sistemi içinde inancından imtihan ediliyor."
Cem evlerinin ibadethane statüsü: "Bu İslam içi bir tartışma ve uzlaşmazlık. Devletin 'Cem evini camiyle eşit görmem' tavrı var. Sorun şurada: Bir yerin ibadet yeri olup olmadığına neden devlet karar veriyor? İnsanlar orada ibadet ediyorsa, onların bileceği iştir.
"Eğer ibadethanelere bedava elektrik, su veriliyorsa, Alevilerin bundan yararlanmayı talep etmek hakları elbette var. Ama laik devletin eşit mesafe ilkesine uyulacaksa, Budist tapınağı açılırsa, ona da bu avantajları sağlamak gerekir."
"Laik devlet ibadethane yapamaz"
Devletin cami yapması: "Bu özellikle 12 Eylül'ün politikasıdır. Muhtemelen de arkasında 'Aleviler eşittir solcu, Komünist' anlayışı yatıyordu. 'Gerçek İslam'a çekersek, bundan vazgeçiririz' anlayışı hâlâ devam ediyor. Üstelik bu 'Türk' kimliğinin yeterli görülmediğini, yanında Türk-Müslüman-Sünni-Hanefi gibi pekiştirici unsurların devlet tarafından vatandaşından talep edildiğini bize gösteriyor.
"İbadethanelerin devlet tarafından yapılması da eşitliğe, laikliğe aykırı. O zaman sormak gerek; devlet kilise, Budist tapınağı da yapacak mı? Bu durumda bir kişi bile çıkıp 'Benim X inancım var, benden başka da kimse yok' dese, bu hizmetin ona da verilmesi gerekir. Laik devletin din hizmeti vermemesi, dine karşı kayıtsız kalması gerekir." (TK)