Diyanet İşleri Başkanlığı'nın görev alanı ve böyle bir kurumun olup olmaması son zamanlarda daha fazla tartışılır oldu. Bu tartışmalarda da Diyanet'in tüm vatandaşlardan toplanan vergilerle ayakta durmasına rağmen sadece Sünni Müslümanlara hizmet vermesi başlıca eleştiri kaynağı durumunda.
Son olarak TRT ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında Diyanet TV'nin açılması için protokol anlaşmasının imzalanması, imza töreninde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın protokollerde Diyanet İşleri Başkanı'nın daha ön sıralarda yer alması için çalıştıklarını söylemesi, bu tartışmanın hız kazanmasında rol oynadı.
Gazeteci yazar Ayhan Bilgen de Diyanet'in kapatılması ve devletin her türlü din ve inanç alanından elini çekmesi gerektiği görüşünde.
"Demokratikleşme için din-devlet ilişkisini özgürlükçü konsepte sokmak, devletin yükünü azaltmak, inancı özgürleştirmek gerekiyor. Bunun için de tam tersi bir sürecin işlemesi lazım."
"Diyanet 'tek din'in anayasal pozisyonu"
Bilgen, bianet'e yaptığı açıklamada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "dil sürçmesi" olarak ifade ettiği "tek din" söylemine atıfta bulunarak Türkiye'de zaten Diyanet İşleri Başkanlığı sayesinde "tek din" olduğunu söyledi.
"Diyanet, Başbakan'ın 'dil sürçmesi' olarak ifade ettiği 'tek din' söyleminin hukuki, anayasal statüye kavuşturulmuş pozisyonudur."
"Şu ana kadar Türkiye'de zaten 'tek din' vardı. Devlet eliyle zaten bir dinin akredite edildiği, eğitimin yapıldığı, hizmetlerinin sunulduğu bir ülkede yaşıyorduk ve yaşamaya devam ediyoruz."
"Yani laiklik kavramsalının izah edemeyeceği kavramla karşı karşıyayız. Diyanetin bugüne kadarki durumu da zaten budur. Bu muhtemel bir tehlike değil, içinde yaşadığımız tablo."
"Diyanet tamamen kaldırılmalı"
Bilgen, devletin tarafsızlığı ve inançların özgürlüğü açısından devletin kontrolünde bir inanç ve din kurumunun olmaması gerektiği görüşünde.
Diyanet olmazsa, işin cemaatlere kalacağını ve din kavgaları, tarikat kavgaları olabileceği yönünde yersiz bir kaygının olduğunu dile getiren Bilgen, bu kavgaların zaten olduğunu belirtiyor.
"Bir takım siyasi mevkilerin paylaşımında, ekonomik rant paylaşımlarında bu inanç grupları, dini gruplar zaten bu kavganın içindeler."
"Çeşitli inançlara mensup insanların ve ateistlerin hizmet görmediği bir kurum, her anlamda ayrımcılık ve haksızlık ortaya çıkartır."
"O nedenle Diyanet gibi bir kurumun tümden kaldırılması ve her inanç alanının başkasının özgürlüğünü tehdit etmediği müddetçe istediği gibi örgütlenmesi, eğitimini, ibadetini yapabilmesi gerekir."
"Bazıları Türkiye'nin bunu kaldıramayacağını ve ülkenin kaosa sürükleneceğini düşünüyor. Bu bana inandırıcı gelmemekle birlikte, bir geçiş dönemi ihtiyacı varsa, hiç olmazsa temsil edilmek isteyen grupların da Diyanet tarafından temsil edilmesi gerekir."
"Ama bu asla kalıcı bir yapılanma olmamalıdır. Yani bir tercih değil, ancak geçiş dönemi konsepti olmalıdır."
"Merkezileşme yayılıyor"
Ayhan Bilgen, din alanında giderek devletleşme politikalarının hız kazandığı görüşünde.
Diyanet'in kuruluşundan itibaren pek çok caminin cami dernekleri altında faaliyet yürüttüğünü, bütçelerinin bu dernekler tarafından planlandığını, altlarındaki işletmelerden gelir elde ettiğini söyleyen Bilgen, 28 Şubat döneminde tüm bunların merkezileştirilmiş Diyanet yapısı içine dahil edildiğini söyledi.
"Bu uygulamanın gerekçesi, 'Serbest bıraktığınızda farklı siyasi yapılar bu çatılar altında oluşuyor ve devlet otoritesine zarar verecek çalışmalar yapılıyor'du. Bu bence zihinsel bir sorundur."
"Tek elde tutmak, kontrol altında tutmak, tüm toplumu yönetmek, tüm inançları yönetmek sendromunun eseridir. Bunun faturası hem maliyet hem demokrasi açısından oldukça yüksektir."
"Ateistler de var"
Bilgen, ateistler ve yaygın dinler dışında inanç sahibi olan insanlar da olduğunu hatırlatarak, "Devletin dini alanda hiçbir kurumunun olmamasından başka çözüm düşünülemez" dedi.
"Çünkü insanları sadece örgütlü inanç gruplarıyla da ifade edemeyebilirsiniz. Birisi der ki, 'Ben Müslüman'ım ama camiye gitmiyorum.' Diğeri de ateist olduğunu söyleyebilir. Bir başkası da cami yetmiyor tekke de istiyorum diyebilir."
"Dolayısıyla inanç alanının içine girdiğinizde bir standarda kavuşturmak ve tek tip çözüm üstünden bir şey yakalamak son derece zor. İnancı olmayanlar veya mevcut dinler dışında inançları olan insanlar da var."
"O yüzden doğru olan, herkesin kendi inançları çerçevesinde örgütlenmesidir ve devletin hiçbir surette rol sahibi olmamasıdır." (EKN)