* Fotoğraf: unsplash
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Türkiye’de kömür kullanımının sağlık maliyeti üzerine çalışmalar yapan Sağlık ve Çevre Birliği (Health and Environment Alliance-HEAL) Türkiye’de tüm büyük kömürlü termik santrallerden (50 MW üstü, 16 ildeki 30 santral) kaynaklı hava kirliliğini tarihsel olarak değerlendiren ilk ve en kapsamlı çalışmayı yayınladı.
Kömür santrallerinin sağlık etkilerinin “kümülatif” olarak ilk defa hesaplandığı “Kronik Kömür Kirliliği Kümülatif Sağlık Etkileri Özel Raporu”* adlı çalışma hala faal olan en eski termik santralin işletmeye girdiği 1965 yılından bugüne, 55 yılın hava kirliliği verilerini bir araya getirdi.
Raporun sonuçlarına göre 1965-2020 yılları arasında açılan ve halen 16 ilde faaliyette olan 50 Megawatt’ın (MW) üzerindeki büyük kömürlü termik santrallar, 55 yılda toplamda 4,8 trilyon TL sağlık masrafına ve yaklaşık 200 bin erken ölüme neden oldu.
Sadece Zonguldak, Çanakkale, Muğla ve İskenderun’daki santrallerin neden olduğu sağlık yükü, Türkiye toplamının yüzde 40’ına karşılık geliyor. Muğla’daki termik santraller ise en fazla erken ölüme neden olanların başında.
En kirletici santraller
Rakamlarla kömürün sağlığa etkisi
Kömür santralleri on yıllardır iklim değişikliğini körükleyerek, havayı kirletiyor bu da erken ölümlere, astım, kronik bronşit veya kalp hastalığı gibi vakaların artmasına ve mevcut vakaların kötüleşmesine yol açarak, kabul edilemez bir sağlık yükü yaratıyor. Raporda kömürün hayatlarımızdaki karşılığı şu rakamlarla öne çıkıyor:
- 196 bin 091 Erken ölüm
- 117 bin 661 Erken doğum
- 1 milyon 247 bin 334 Çocukta bronşit vakası
- 118 bin 542 Yetişkinde yeni kronik bronşit vakası
- 221 bin 26 Hastaneye başvuru
- 11 milyon 163 bin 625 Astım ve bronşit belirtisi gösterilen gün (astım hastası çocuklarda)
- 62 milyon İş günü kaybı
- 452 milyon Hasta geçirilen gün
Kümülatif sağlık etkileri
Türkiye, AB’nin aksinde hareket ediyor
Kömür kirliliğinin en yüksek olduğu il Muğla, madenci şehri Zonguldak, planlanan santrallerin yoğunlaştığı Çanakkale ve inşaatı devam eden santralin bulunduğu İskenderun Körfezi, çalışmanın odağındaki bölgeler olarak belirlendi.
Bu bölgelere özel dosyalar içeren çalışma kapsamındaki diğer iller ise Kütahya, Manisa, Sivas, Kahramanmaraş, Ankara, Bursa, Kocaeli, Şırnak, Bolu, Yalova ve İzmir.
TIKLAYIN - "Türkiye'de kömürün geleceği kalmadı"
Her bir termik santralin çevreyi kirleten emisyonlarının raporlanmadığına dikkat çekilen çalışmaya göre, kömürün Avrupa Kirliği (AB) elektrik üretimindeki payı, “kömürden çıkış” (coal phase-out) politikası ve Paris İklim Anlaşması’nın uygulamaya geçmesiyle gün geçtikçe azalmasına rağmen, Türkiye’de elektrik üretimi kömüre dayanmaya devam ediyor ve planlanan termik santrallerle 19 GW’lık mevcut kurulu kömür gücünün iki katından daha fazlasına çıkması söz konusu.
Santral bazlı veriler
Kirliliğin üçte biri Muğla bölgesinden
HEAL çalışmasına göre, Türkiye’nin ve dünyanın tanınmış turizm merkezlerine ev sahipliği yapan, tatil cenneti Muğla, kömür kaynaklı hava kirliliğinin yarattığı olumsuz sağlık etkisi ve maliyetinde en kötü karneye sahip bölge.
TIKLAYIN - İkizköylüler: "Ormanımızın feda edilmesine rıza göstermiyoruz"
Bölgede Yatağan, Kemerköy ve Yeniköy termik santralları bulunuyor. 2021 yılında bölgede yaşanan orman yangınlarında alevlerin Kemerköy ve Yeniköy termik santrallarına kadar ulaşması gündemde önemli yer tutmuştu.
Bölgede yeni kömürlü termik santral planı bulunmuyor ancak işletmedeki üç kömürlü termik santralın neden olduğu sağlık sorunlarının ekonomik maliyeti 1,48 trilyon TL’ye tekabül ediyor; bu da tüm Türkiye’deki termik santralların sağlık maliyetinin neredeyse üçte birini oluşturuyor.
Bölgedeki sağlık uzmanları ve hekimler de konunun önemine dikkat çekerken, özellikle Yatağan’da solunum sistemi şikâyetiyle yatan hasta sayısının, daha iyi hava kalitesine sahip Muğla’dan iki kat daha fazla olduğu belirtiliyor.
Türk Toraks Derneği Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu Üyesi, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Sebahat Genç: “Muğla’da kömürlü termik santralların havaya, suya, toprağı, dolayısıyla bölge halkının sağlığına zararlı etkilerini yıllardır görüyoruz. Bu konu uzun yıllardır gündemimizde ve çeşitli platformlarda dile getiriliyor. Yaklaşık 40 yıldır çalışan bu üç termik santralın artık emekliye ayrılma zamanı geldi. HEAL çalışması, Muğla bölgesinde kömürden çıkışın öncelik olması gerektiğini, yenilenebilir enerjiye hızlı ve adil dönüşüm yapmak zorunda olduğumuzu bir kez daha açıkça gösterdi.”
Arıtma sistemleri yeterli değil
Çalışma kapsamında incelenen İskenderun Körfezi’nde, üç kömürlü termik santral, işletmeye alınmalarından bugüne toplam 4 bin 717 erken ölüme ve 138,15 milyar TL kümülatif sağlık yüküne neden oldu.
Rapor bulgularına göre, santralların, tüm ünitelerinde toz filtresi ve kükürt arıtma sistemlerinin bulunmasına rağmen bu sağlık maliyetine neden olmaları arıtma sistemleriyle hava kirletici emisyonları sınır değerlere düşürmenin dahi sağlığı korumak için yeterli olmadığını ortaya koyuyor.
Muğla’da 1982’de faaliyete geçen ve yaklaşık 40 yıllık bir santral olan Yatağan termik santralinin ise 16 yıl boyunca hava kirliliği kontrol ve arıtma sistemlerine sahip olmadan çalıştığı biliniyor. Yatağan termik santralı ilk günden bugüne, 33 bin 129 erken ölüme, 21 bin erken doğuma, yaklaşık 11,5 milyon gün iş kaybına ve 75 milyon hasta geçirilen güne neden oldu. Santralin Türkiye ekonomisine olan toplam sağlık yükü ise 47,26 Milyar TL.
Bugüne kadar Türkiye’de tesis başına emisyon verisi kamuya açık olarak verilmediği için HEAL’in analizi, küresel metodolojilere dayanarak yapılan tahminlere dayanıyor. Bu nedenle gerçekleşen sağlık sorun ve maliyetinin, çalışmanın bulgularından daha yüksek olduğu tahmin ediliyor.
Planlanan santraller
Çalışmanın odağındaki Çanakkale ise yeni kömürlü termik santral projelerinin yoğunlaştığı bir şehir olarak öne çıkıyor. Bölgede faaliyet gösteren beş kömürlü termik santralın (18 Mart Çan, İÇDAŞ Biga, Bekirli, Cenal ve Çan-2) yanı sıra, iki yeni kömürlü termik santral da planlama aşamasında.
Adana’da inşaatı süren ve birkaç ay içinde faaliyete geçmesi beklenen 1.230 MW kurulu gücünde ve yoğun olarak ithal kömür ile çalışması planlanan EMBA Hunutlu santralı ise endişeleri daha da artırıyor.
Rapor, Türkiye’de kömürlü termik santral emisyonlarından kaynaklanan sağlık ve iklim maliyetlerinin enerji politikaları oluşturma süreçlerinde dikkate alınması gerektiğini vurguluyor.
Ne yapmalı?
- Çalışmada politika yapıcılara öneriler şöyle sıralanıyor:
- Kömürden kademeli olarak çıkmak için net bir zaman çizelgesinin ve mevcut tesislerin kapatılacakları tarihlerin, en geç 2030 olmak üzere, belirlenmesi.
- Yapılması planlanan tüm kömür santrallarının iptal edilmesi ve Hunutlu gibi santralların inşaatının durdurulması.
- Yerel, bölgesel ve ulusal düzeyde sağlık ve kirlilik verileri konusunda şeffaflık sağlanması.
- Enerji üretimiyle ilgili her türlü karar ve önlem için sağlık etki değerlendirmesi yapılması.
- Madenlerde ve fabrikalarda çalışan binlerce insanın yanı sıra, yerel toplulukların sağlığını da iyileştirecek, alternatif iş kollarını teşvik etmek için adil geçiş benzeri mekanizmalar hazırlanması.
- Türkiye’deki sağlık ve tıbbi kuruluşlar ile bireylerin (hastalar gibi) temiz hava, sağlıklı enerji ve iklim değişikliğin etkilerinin azaltılması konularında aktif rol almalarının sağlanması için kapasitenin artırılması.
- Kömürden enerji üretiminin gerçek maliyetinin ayrıca kömürden çıkışın ülke ekonomisi ve halk sağlığı üzerinde yaratacağı olumlu etkilerin ve sağlık yararlarının kamuoyu nezdinde vurgulanması.
- Temiz hava faaliyetlerinin ve planlarının geliştirilmesi ve uygulanmasının yanı sıra enerji ve iklim politikalarının görüşülüp, karara bağlandığı girişimlere Sağlık Bakanlığı düzeyinde katılım sağlanması.
Rapora dair görüşler
Raporun tanıtım etkinliğini açılış konuşmasını yapan, çalışmanın başyazarı, HEAL Türkiye Sağlık ve Enerji Politikaları Kıdemli Danışmanı Funda Gacal, Türkiye’nin, 2021 yılının sonunda Paris İklim Anlaşması’nı onaylaması ve 2053 için net sıfır karbon hedefi koymasıyla, kömürden çıkışın en kısa zamanda gerçekleşmesinin önem kazandığını belirterek şunları söyledi:
Buna rağmen, Türkiye henüz kömür kullanımını sonlandırmak için bir tarih belirlemedi ve kömürlü termik santral kapasitesini iki katına çıkarma hedefini sürdürüyor.
Kömüre dayalı elektrik üretimi, karbondioksit (CO2) ve hava kirletici emisyonlara neden olarak en büyük kirleticilerden biri. 2020 yılında elektrik üretiminin yüzde 34’ü kömürlü termik santrallardan kaynaklandı. Kömürlü termik santrallar pek çok kronik ve akut hastalığın nedeni olmakta beraber kamu bütçesine de ciddi bir yük oluşturuyor.
Toplantıda konuşan HEAL Genel Müdür Yardımcısı Anne Stauffer ise, şu açıklamaları yaptı:
Onlarca yıldır devam eden kronik kömür sorunu, Türkiye için kirlilikten daha büyük bir sağlık faturası oluşturdu. İnsan sağlığının korunması ve iklim değişikliğinin önüne geçilmesi için hızlı bir kömürden çıkışın şart olduğu konusunda bilimin ortaya koyduğu gereklilik oldukça açık. 23 Avrupa ülkesi – birlik üyelerinin çoğunluğu – kömürden çıkış tarihi belirledi. Türkiye de toplum sağlığı için bir an önce bu yarışa katılmalı. Eski, kirletici bir enerji üretim biçiminden yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçmek sağlık ve ekonomi açısından en anlamlı olanıdır.
(TP)