* Sivas, Kangal Termik Santrali
Türkiye’nin olası kömürden çıkış takvimini farklı senaryolar altında inceleyen “Karbon Nötr Türkiye Yolunda İlk Adım: Kömürden Çıkış 2030” Zoom ve YouTube üzerinden canlı yayınlanan etkinlikle açıklandı.
Kömürün Ötesinde Avrupa (Europe Beyond Coal), Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA), Greenpeace Akdeniz, WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği ve 350.org için modelleme çalışmasını APLUS Enerji yaptı.
Raporda 2021-2035 dönemini kapsayan “mevcut durum”, “kömürden çıkış”, “nükleersiz kömürden çıkış” şeklinde 3 senaryo oluşturularak Türkiye’nin kömürden çıkış olanakları incelendi.
Rapora göre, Paris İklim Anlaşmasını onaylamanın ardından Türkiye'de atılması gereken en hızlı ve gerçekçi adım küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık yarısına sebep olan kömürü en geç 2030 yılına kadar elektrik sisteminden çıkarmak.
Eğer kirleticilerin iklim değişikliğine sebep olan sera gazlarını serbestçe salmasının önüne geçilir, kirletme bedelleri ödetilir ve kamu kaynaklarıyla desteklenmeleri sonlandırılırsa en geç 2030 yılına kadar Türkiye’nin elektrik üretiminde kömürden çıkması doğal seyrinde gerçekleşecek.
TIKLAYIN - Türkiye ekonomisini 30 yılda karbonsuzlaştırabilir
TIKLAYIN - Türkiye net sıfır hedefi için emisyonlarını yüzde 80 azaltmalı
Senaryolar neye göre incelendi?
Genel sistem maliyetleri, toplam yatırım gereksinimleri, kaynak bazlı kurulu güç ile üretim gelişimi ve karbon emisyon miktarları gibi çıktıların yer aldığı 3 senaryonun detayları şöyle:
Mevcut Durum Senaryosu: Mevcut enerji politikalarının devam etmesi durumunda varılacak olan durumu göstermeyi amaçlıyor. Bu kapsamda yerli kömür santralleri için uygulanan alım garantisi ve kapasite mekanizması ödemeleri mevcut haliyle devam ettiriliyor. Senaryo periyodu içerisinde herhangi bir karbon fiyatlandırma mekanizması uygulanmıyor. Akkuyu Nükleer Enerjisi Santrali’nin 2025 yılından itibaren kademeli olarak devreye gireceği varsayılıyor.
Kömürden Çıkış Senaryosu: Mevcut kömür teşviklerinin kaldırılması ve kömür santralleri için uygulanan kapasite mekanizması ödemelerinin 2022 yılından itibaren devreden çıkarıldığı, ayrıca sabit bir karbon fiyatı uygulamasının getirilmesi sonucunda 2030 yılında kömürden çıkışın sağlandığı durumu göstermeyi amaçlıyor. Mevcut Durum Senaryosunda olduğu gibi Akkuyu Nükleer Enerji Santrali’nin 2025 yılından itibaren devreye girmesi varsayımını içeriyor. Bunun yanında çeşitli destek mekanizmaları vasıtasıyla deniz üstü rüzgâr ve batarya kurulumu uygulamalarının da senaryo kapsamında devreye alınacağı varsayılıyor.
Nükleersiz Kömürden Çıkış Senaryosu: Senaryo kapsamında Akkuyu Nükleer Enerjisi Santrali devreye alınmamakta, nükleer enerjinin devreye girmediği bir durumda kömürden çıkış olanakları inceleniyor. Kömür için uygulanan destek mekanizmaları, karbon fiyatı uygulanması vb. konulardaki varsayımlar Kömürden Çıkış Senaryosu ile aynı kabul ediliyor.
Senaryolarda karbondioksit (CO2) karşılaştırması
Senaryolarda yenilenebilir enerjinin toplam üretimdeki payı
“Kirleten öder” ilkesi
Türkiye’de kömür yatırımlarının neden olduğu çevre ve halk sağlığı ile iklim maliyetlerinin hiçbiri kömürlü termik santral ve/veya kömür madeni işletmecileri tarafından üstlenilmiyor. Üstelik yerli kömür alım garantisi ve kapasite mekanizması gibi uygulamalarla kömür sektörü teşvik ediliyor.
Türkiye’nin kömür teşviklerini kaldırıp karbon emisyonlarını fiyatlandırma konusunda ciddi adımlar atması artık bir zorunluluk. Çünkü AB, Türkiye’nin önemli bir ticari paydaşı ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması, AB’ye ihraç edilen ürünlerdeki emisyon içeriğini karbon fiyatlaması yolu ile kontrol edecek. Ulusal ölçekte karbon fiyatlandırma mekanizması uygulanmazsa Türkiye’den ciddi bir finansal kaynak sınırda karbon vergileri yoluyla yurtdışına aktarılacak, AB’ye yapılan ihracat üzerinde ek maliyetler oluşacak.
- NOT: TEİAŞ Yük Tevzi Bilgi Sistemi’nin 2021 Eylül sonu verilerine göre Türkiye’deki kömürlü termik santraller toplamda 20.331 MW kurulu güce sahip. Kömürlü termik santrallerinin Türkiye’nin elektrik üretimindeki payı TEİAŞ’ın üretim verilerine göre 2020 yılında yüzde 35 seviyesinde.
Söz konusu rapor, mevcut kömür teşviklerinin kaldırılması ve “kirleten öder” ilkesi çerçevesinde karbon emisyonunun fiyatlandırılması ile en geç 2030 yılına kadar kömürden çıkışın mümkün olduğunu ortaya koyuyor. Kömüre verilmekten vazgeçilen teşvikler ve kirletenin ödediği toplam karbon maliyeti ile sağlanacak tasarrufla, dönüşümün faydalarının tüm toplumca paylaşılacağı, kimsenin mağdur olmayacağı planlamalara da kaynak ayrılabilir.
Rapordan öne çıkanlar
Raporun ana çıktıları şu şekilde sıralanıyor:
- Kömür maliyetlerinin kirleticiler yani termik santral işletmecileri tarafından yüklenilmesi ve kömür teşviklerinin kaldırılması durumunda elektrik üretimi için kömür kullanımı akılcı bir tercih olmaktan çıkacak ve 2028 yılı itibarıyla ithal kömürden, 2029 yılı itibarıyla ise yerli kömürden çıkış doğal seyrinde gerçekleşecek.
- Kömürden çıkış senaryosunda, 2021 yılına kıyasla elektrik sektörü kaynaklı karbon emisyonları 2035 yılında yüzde 82,8 azalacak ve 27,6 milyon ton CO2 seviyesine gerileyecek. Bu durum Türkiye’nin iklim hedeflerine ulaşmasını mümkün hale getirecek. Mevcut durum senaryosunda ise 2053 karbon nötr hedefine ulaşmak çok zor bir ihtimal haline gelecek.
- İçinden geçtiğimiz küresel yakıt-fiyat krizi göz önüne alınırsa kömürden çıkılması, enerji güvenliği ve yerlilik hedeflerini sağlamak için hayati bir öneme sahip. Mevcut durum senaryosunda yenilenebilir enerjinin payı 2035’te yüzde 49,4’te, yerli kaynak oranı ise yüzde 59’da kalıyor. Kömürden çıkış senaryosunda ise rüzgar ve güneş enerjisi artacak; elektrik üretiminde tamamı yerli ve yenilenebilir olan enerjinin payı 2035’te iki kata çıkarak yüzde 73,6 olacak.
- Kömürden çıkılmasının elektrik piyasa fiyatına etkisi simülasyonun ortalarında artsa da kömürden çıkış senaryosu altında devreye giren yenilenebilir enerji kapasitesi sayesinde bu fark giderek azalacak ve 2035 yılında mevcut durum senaryosu ile neredeyse eşitlenecek.
- Kömürden çıkış senaryosunda elektrik üretim ve iletim sistemindeki yatırım ihtiyacı kömürden çıkışın gerçekleştiği 2029 yılına kadar ek 28 milyar dolar yatırım gerektiriyor. Bu da yıllık mevcut gayri safi yurt içi hasılanın yalnızca yüzde 0,5’inin ayrılması ile karşılanabilir.
- 2030’a kadar kömürden çıkışta nükleerin bir avantajı yok. Nükleer enerjinin yüksek maliyeti ve barındırdığı riskler de dikkate alındığında Türkiye’nin nükleer enerji politikalarını yeniden gözden geçirmesi gerekiyor.
- Kömürden çıkış planının, kömür bölgelerindeki çalışanları ve yöre sakinlerini mağdur etmemesi için kapsayıcı ve insana yaraşır istihdam olanakları yaratacak bir Adil Geçiş Mekanizması içermesi gerekiyor.
Rapora ilişkin değerlendirmeler
Kömürün Ötesinde Avrupa (Europe Beyond Coal) Kampanyacısı Duygu Kutluay:
“Küresel sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlandırmak için yapılması gereken en etkili ve kolay adım kömürden vazgeçmek. Avrupa’da son 5 yıl içinde 20 ülke kömürden çıkmayı taahhüt etti. Türkiye'de iklim değişikliğine sebep olan sera gazlarını salanlara senelerce destek verildi, oysa bu raporla görüyoruz ki kirletmenin bedeli kirletenlere ödetilirse, kömürden çıkmak kaçınılmaz.
“Türkiye için kömürden vazgeçmek, hem kömürün hava kirliliği, iklim ve sağlık etkilerinin önüne geçecek hem de zengin yenilenebilir enerji kaynakları sayesinde gerçekleşecek enerji dönüşümü; istihdam, teknoloji, enerji bağımsızlığı ve yeni finansman kaynakları açısından faydalar sağlayacak.”
Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN EUROPE) Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Koordinatörü Özlem Katısöz:
“Küresel iklim gündemi, yeni santral kurulum maliyetleri, kömüre finansmanın durması gibi gelişmelerle kömürü geride bırakmak ve yenilenebilir kaynaklara hızlı bir geçiş kaçınılmaz hale geliyor. Bu çalışmanın gösterdiği gibi kömürün elektrik sisteminden temizlenmesi teknik ve finansal olarak mümkün.
“Bu noktada en kritik olan; bu geçişin toplumsal boyutunu en baştan planlamak ve kömür bölgelerinde çalışanlar ile yaşayanların insana yaraşır iş, toplumun tüm kesimlerini kapsayan istihdam, yeşil kalkınma gibi dönüşümün fırsatlarından yararlanmalarını sağlamak için yerel kalkınma ve istihdam politikalarını tasarlamak.”
Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) Direktörü Bengisu Özenç:
“Paris Anlaşması’nın onaylanması ile birlikte açıklanan 2053 net-sıfır hedefi Türkiye’nin artık iddialı bir emisyon azaltım stratejisini ortaya koymasını gerektiriyor. Bu stratejinin en önemli parçasını ise kömürden çıkış oluşturuyor.
“Bu adım aynı zamanda, küresel iklim hedefleri doğrultusunda değişen rekabet koşulları altında Türkiye’nin ticaret partnerleri karşısındaki konumunu korumasına ve hatta geliştirmesine de katkı sağlayacak. Bu adımın atılmasında geç kalınması ise ekonominin tümüne yayılacak bir atıl varlık riskini de beraberinde getirecek.
WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Genel Müdürü Aslı Pasinli:
“Türkiye’de kömürden elektrik üretimi iklim değişikliğiyle mücadelemizin önünde büyük bir engel olmasının yanında doğa, halk sağlığı ve kamu bütçesi üzerinde de ciddi bir yük oluşturuyor. Karbon nötr, iklime dirençli ve kimsenin geride bırakılmadığı bir gelecek için yeşil yatırımların desteklendiği, kömür başta olmak üzere kirli teknolojilerin terk edildiği yeni bir ekonomik yaklaşıma ihtiyaç var.
“Karbon Nötr Türkiye Yolunda İlk Adım: Kömürden Çıkış 2030 Raporu elektrik üretimi sektörü özelinde bu yaklaşımın teknik ve ekonomik açıdan mümkün olduğunu bize gösteriyor.
Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Proje Sorumlusu Onur Akgül:
“Bu rapor, Türkiye'nin, elektrik üretiminde kömüre muhtaç olduğu iddiasını çürütüyor ve kömürden çıkış için uygulanabilir bir süreç öneriyor. Elektrik üretimindeki dönüşümün nükleere bel bağlamadan, 9 yıl içinde, kamu bütçesi sarsılmadan gerçekleşebileceğini gösteriyor. Kömürden çıkış sürecinde, kömürün sebep olduğu kirlilikle zenginleşenlerin de sorumluluk üstlenmesi büyük önem taşıyor.
“İklim krizinin yarattığı ekolojik, ekonomik ve toplumsal sorunlara karşı, ‘kirleten öder’ ilkesini gözetmek, atılabilecek en doğru adım. Kömürden yenilenebilire doğru adaletli ve planlı geçişi bir an önce başlatmanın sorumluluğu ise karar vericilerde. İklim krizine karşı tarihi bir noktada olduğumuzun anlaşılması çok önemli.”
(TP)