Haberin İngilizcesi için tıklayın
“Benim mirasım babam için adalet istemek…”
Hopa’da biber gazı sonucu öldürülen emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun oğlu Ulaş Lokumcu, babası için yürüttüğü adalet davasını böyle anlatıyor.
TIKLAYIN - Lokumcu davasında mahkeme tüm talepleri reddetti
TIKLAYIN - 10 soru/10 yanıt: Metin Lokumcu için adalet
Artvin Hopa'da dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2011'deki mitingi öncesi düzenlenen eylemde polisin sıktığı biber gazı sonucu yaşamını yitiren emekli öğretmen Metin Lokumcu'nun ölümü ile ilgili "taksirle ölüme neden olma" suçlamasıyla 13 polisin yargılandığı davanın ikinci duruşması, Trabzon 2’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde (28 Haziran 2021, Pazartesi) görüldü.
Mahkeme heyeti, "kanıtlar göz önünde bulundurulduğunda bu dava yetki alanımı aşıyor" dedi ve görevsizlik kararı verdi. Avukatlar iki duruşmadır dosyanın Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesi talebinde bulunuyordu.
TIKLAYIN- Lokumcu davası: Mahkeme görevsizlik kararı verdi
“Bize umut oldu”
Ailenin avukatı O. Meriç Eyüboğlu, davanın bundan sonraki sürecini, Ulaş Lokumcu da adalet talebini anlatıyor.
İkinci duruşmayı değerlendirir misiniz?
Ulaş Lokumcu:
Biz aile olarak konuşmuştuk duruşma öncesinde. İlk duruşmada, avukatlar detaylı olarak anlatmasına rağmen ben bir hukukçu olmamama rağmen davada görevsizlik verilmesi gerektiğini düşündüm. Ama talebimiz reddedil.
Adalet arayışımız duvara tasladı. Biz ikinci duruşmaya da umutla gelmedik açıkçası.
Duruşma tekrar hukuk dersine devam etti bence anlatılması gereken her şeyi anlatılar. Hakim bu sefer görevsizlik kararı verdi. Bu bize umut oldu.
Meriç Eyüboğlu:
Ulaş’ın kaldığı yerden devam edeyim. İkinci duruşmaya da görevsizlik tartışması yaparak başladık. İkinci konu da sanıkların Hopa’dan kaçırılması süreci var. Kamu güvenliği gerekçesi ile dosya Hopa’dan Trabzon’a kaçırıldı. Duruşmadan bir gün öncesine kadar hangi ilde olacağı belli değildi. Biz biliyorduk zor bir şehre gideceğini ve Trabzon’a gitti dava.
Sanıkların duruşmaya gelmemesi de bizim için bir sorundu. Sanıkların ifadeleri talimatla alınmışı. Biz bu talebi de ikinci duruşmada ifade ettik. Bir de keşif talebimiz vardı. Duruşmadan keşif kararı çıksaydı daha mutlu ayrılırdık davadan.
Biz bu davadan görevsizlik kararı beklemiyorduk. Böyle davalardan emri verenlerin dosyadan kaçırıldığını biliriz. Onlar için soruşturma izni verilmedi. Onlar yargıdan kaçırıldı.
Davada bundan sonraki süreç nasıl işleyecek?
Meriç Eyüboğlu:
Ağır cezaya gönderilmesi bizim için buruk bir sevinç. Yargılama pratiği ve davanın geçmişi bize çok umut vermiyor. Ama dosyanın ağır cezaya gönderilmesi bir kapı aralıyor. Polislerin bazılarının avukatları dosyanın ağır cezaya gitmesine itiraz etti. Bu bizim beklediğimiz bir şeydi. Ağır ceza mahkemesi kendisinin görevli olup olmadığına karar verecek ve bir duruşma günü verecek. Araya adli tatil girecek. Eğer kendisinin yetkisiz olduğunu düşünürse iki mahkemede görülmeyecek ve dosya Yargıtay’a gidecek. Bizim istediğimiz Ağır Ceza’da görülmesi.
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Ulaş Lokumcu:
Bizim adalet arayışımız hep devam edecek. Biz bu dava ne kadar duyulursa o kadar adil bir yargılama olacağına inanıyoruz. Biz her zaman herkesten destek bekledik. Metin Hoca’yı herkes seviyordu. Savaş alanında barış elçisi gibiydi. Biz adaleti sağlamaya çalışacağız. Burada alacağımız bir sonuç biber gazının silah olduğunu ıspatlayabilir.
Meriç Eyüboğlu
Metin Lokumcu davasında adalet sağlamak ve kimyasal silahların kullanımının yasaklanmasını bizim talebimiz.
31 Mayıs 2011'de Hopa'da ne oldu?Dönemin Başbakanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim gezileri kapsamında il merkezi yerine bir ilçede miting yapmayı tercih etti. Erdoğan'ın mitingi Hopa sahil dolgu alanında bulunan festival alanında gerçekleşecekti. Başbakan'ın kentlerine geleceğini öğrenen Hopalılar, hidroelektrik santraller ve çay tarımında yaşanan sorunlar üzerine Hopa meydanında basın açıklaması yapmak istediler. Henüz mitinge saatler vardı, henüz Başbakan kente gelmemişti ama basın açıklaması çok sert polis şiddetiyle karşılaştı. HES'lere karşı yaşamı savunmak için horona duranları, çay üreticilerinin hakları için el ele tutuşanları gazlarla boğmak istediler. Metin Lokumcu da, Hopa meydanında, tüm şehri gazla boğmak isteyenlere karşı oradaydı. Korkmadan, yılmadan, cesurca yürüdü üstlerine, "Yeter be" dedi "Yeter, bunalttınız beni". Sonra ellerini arkasına götürdü, kendisini çocukları için feda edercesine haykırdı: Hayde alın beni, alın da kurtarın memleketi! Lokumcu; Başbakanı'nın korumaları ve polislerin yoğun kimyasal gazlı saldırısına fazla dayanamadı, ikinci kimyasal gaz bombardımanından sonra meydanda bekleyen ambulansa doğru götürülürken, ambulansın altına yeniden gaz fişeği atıldı. İyice ağırlaştı, Hopa Devlet Hastanesi'nde hayatını kaybetti. Tüm Hopa'nın gaz altına kalmasının, bu gaz kapsülleri nedeniyle bir lokantanın çatısının yanmasının, hedef gözeterek atılan gaz fişekleriyle kafasından, vücudunun çeşitli yerlerinden yaralananların haberleri kulaktan kulağa yayıldıkça protesto için daha çok kişi sokaklara çıktı. Metin Lokumcu'nun ölüm haberi bardağı taşıran son damla oldu. Ağır polis şiddeti nedeniyle çok sayıda Hopalı yaralandı, hastane önünde bekleyenler de bu şiddete maruz kaldı. Hopa'da ismi konmamış sıkıyönetim ilan edildi; siyasi partiler, dernekler, oteller, kahvehaneler basıldı. O gece yapılan nokta operasyonlar ile 60 kişi darp edilerek gözaltına alındı. Telefon hatları ve internet bağlantıları kesildi. Hopa kent merkezine giriş-çıkış yasaklandı... Metin Lokumcu'nun ölüm haberi üzerine Hopa'da başlayan protestolar hızla yayıldı. İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere birçok kentte Metin Lokumcu'nun polis şiddetiyle öldürülmesi protesto edildi. Türkiye'nin her yerinde 100'lerce insan gözaltına alındı, tutuklandı, yargılandı. Hopa'da gözaltına alınanlar, ailelerine ve avukatlarına haber verilmeksizin bir gece yarısı Erzurum'a kaçırıldı. Uzun ve zorlu gözaltı sürecinin sonunda tutuklanan 17 kişi, Erzurum Yüksek Güvenlikli Cezaevine götürüldü. 7 ayı aşkın süre hapishanede kaldı. |
(EMK)