Haberin İngilizcesi için tıklayın
Artvin Hopa'da dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2011'deki mitingi öncesi düzenlenen eylemde polisin sıktığı biber gazı sonucu yaşamını yitiren emekli öğretmen Metin Lokumcu'nun ölümü ile ilgili dava Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşmada, aralarında rütbeli polislerin de olduğu 13 polis yargılanırken 9 sanık SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katıldı. Lokumcu Ailesi, avukatları, Türkiye’nin farklı kentlerinden çok sayıda baro başkanı katılırken, İnsan Hakları Derneği, Özgürlük için Hukukçular Derneği, Eşit Haklar İzleme Derneği başta olmak üzere çok sayıda dernek temsilcisi de duruşmayı takip etti.
Mahkeme heyeti, avukatların sanıklar mahkemede dinlensin talebini kabul etti. Bir sonraki duruşma 6 -7 Ocak 2022'de.
Baroların katılma talepleri reddedildi
Barolar davaya katılma talebinde bulundu. İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel, "Metin Lokumcu bizim için mücadele etti, sizin çocuklarınız için bizim çocuklar için mücadele etti. İnsan sadece kurşunla öldürülmez geç gelen adaletle de öldürülür. Biz burada olmaya devam edeceğiz” dedi.
Barolardan gelen temsilciler de Yücel’in beyanını tekrar ederek, duruşmaya katılmak istediklerini belirtti.
Özgürlükçü Hukukçular Derneği’nden İbrahim Bilmez, ”Metin Lokumcu’yu savunmak toplumu savunmaktır. Katiller cezalandırılsın” dedi. Mahkeme, baroların katılma taleplerini ”Suçan zarar görmedikleri” iddiasıyla reddetti.
Lokumcu Ailesi avukatı: Sanıklar mahkemeye getirilsin
Lokumcu Ailesi’nin avukatlarından Sercan Aran söz aldı. Aran, sanıkların SEGBİS’le bağlanmasının doğru bir yöntem olmadığını belirterek şöyle dedi:
”Bu dosya kapsamında sanıklar SEGBİS’le dinlenemez. Yüz yüze ilkeleri gereği sanıkların huzurda olması gerekir. Bu duruşmanın adil yapılıyor olması gerekir. Bunu da sizn kamuoyuna göstermeniz gerekiyor. Fakat bu hali ile burada adil bir yargılama yapıldığını söylemez. Sanıklara video, fotoğraf göstermek isteyeceğiz fakat teşhis yapamayacaklar.
"Biz buradan sanıkların kim olduğunu dahi göremiyoruz. Burada adil bir yargılamadan söz edemeyiz. Sanıklar burada olmadan biz suçun maddi manevi durumunu biz tartışamayız.
”Şu anda 9 dokuz sanık hazır. Farklı illerden bağlandılar. Böyle bir ortamda adil bir yargılanmadan söz etmek mümkün değil. Mahkeme hakimleri genelde bu tür davalarda adil bir yargılama yapmıyor.
"Bundan müzadrip durumdayız. Sizin de buraya sanıkları getirmeniz gerekir ki biz de görelim adil bir yargılama yapıldığını. Kısmen buradan görebildiğimiz kadarıyla sanıkların kim olduğunu ne yaptıklarını da göremiyoruz. Bu sanıklar kolluk görevlileri ve dosyanın akıbeti gereği başka sanıklar da eklenebilir. Şu anda sanıklara soru da soramayacağız. Bu nedenlerle biz sanıkların huzura getirilmesini istiyoruz.”
"Hatırlamıyorum"
Mahkeme heyeti, sanıkların mahkemeye getirilmesi yönündeki talepleri reddetti.
Duruşmada daha sonra sanık Muhsin Armağan’ın savunmasına geçildi.
”Ben o dönem Artvin Emniyet Müdürü olarak görev yapıyordum. Sayın Başbakan gelecekti. Olay yerini kontrol ettim. Sayın Başbakanı karşılamak üzere beklemekteyken Hopa ilçe merkezinde ayrı bir grubun toplandığını bilgi almamız üzerine, kaymakam beyi oraya gönderdiler. Biz karşılamak üzereyken beklerken, bir telefon daha geldi.
"Toplanan gubun karşı grubu tahrik ettiğine dair bilgi geldi. Karşı tarafın taşlı sopalı saldırı olduğu bilgisi geldi. Beni de ilçe merkezine gönderdiler. Ben oraya gittiğimde, ’hastanede bir yararlının kaldırığı ve kalp krizi geçirdiği’ bilgisini aldım. Ben şahsı görmedim, beraatimi talep ediyorum. Ben bilmiyorum. Kim verdi gaz atma talimatını benim yarcımcım verdi. İsmini şu anda hatırlaıyorum."
Avukat Meriç Eyüboğlu, ”Gazlı müdahale emrini kim verdi? Kaymakam diye sordu. Sanık polis, ”Çevik Kuvvet’in başı karar verir çünkü taşlı sopalı saldırıya maruz kalanlar onlardır” diye yanıt verdi.
Avukatalardan bir kez daha SEGBİS talebi
Metin Lokumcu’nun ailesinin avukatları, mahkeme başkanına, ”Siz burada yönetmen değilsiniz bizler de oyuncu değiliz. Sanığa ne söylemesi gerektiğini siz söylüyorsunuz. Burada ’mış’ gibi bir yargılama yapılıyor. Biz yüz yüze yargılama yapılmasını istiyoruz. Buraya gelsinler. Burada kendilerini savunsunlar. Bu bizim ortak talebimiz. Yargılama sağlıklı gitmiyor" dedi.
Sanık polis, "O gün ne kadar gaz kullanıldı?" sorusuna, "yeteri kadar" diye yanıt verdi.
TIKLAYIN - 10 soru/10 yanıt: Metin Lokumcu için adalet
31 Mayıs 2011'de Hopa'da ne oldu?Dönemin Başbakanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim gezileri kapsamında il merkezi yerine bir ilçede miting yapmayı tercih etti. Erdoğan'ın mitingi Hopa sahil dolgu alanında bulunan festival alanında gerçekleşecekti. Başbakan'ın kentlerine geleceğini öğrenen Hopalılar, hidroelektrik santraller ve çay tarımında yaşanan sorunlar üzerine Hopa meydanında basın açıklaması yapmak istediler. Henüz mitinge saatler vardı, henüz Başbakan kente gelmemişti ama basın açıklaması çok sert polis şiddetiyle karşılaştı. HES'lere karşı yaşamı savunmak için horona duranları, çay üreticilerinin hakları için el ele tutuşanları gazlarla boğmak istediler. Metin Lokumcu da, Hopa meydanında, tüm şehri gazla boğmak isteyenlere karşı oradaydı. Korkmadan, yılmadan, cesurca yürüdü üstlerine, "Yeter be" dedi "Yeter, bunalttınız beni". Sonra ellerini arkasına götürdü, kendisini çocukları için feda edercesine haykırdı: Hayde alın beni, alın da kurtarın memleketi! Lokumcu; Başbakanı'nın korumaları ve polislerin yoğun kimyasal gazlı saldırısına fazla dayanamadı, ikinci kimyasal gaz bombardımanından sonra meydanda bekleyen ambulansa doğru götürülürken, ambulansın altına yeniden gaz fişeği atıldı. İyice ağırlaştı, Hopa Devlet Hastanesi'nde hayatını kaybetti. Tüm Hopa'nın gaz altına kalmasının, bu gaz kapsülleri nedeniyle bir lokantanın çatısının yanmasının, hedef gözeterek atılan gaz fişekleriyle kafasından, vücudunun çeşitli yerlerinden yaralananların haberleri kulaktan kulağa yayıldıkça protesto için daha çok kişi sokaklara çıktı. Metin Lokumcu'nun ölüm haberi bardağı taşıran son damla oldu. Ağır polis şiddeti nedeniyle çok sayıda Hopalı yaralandı, hastane önünde bekleyenler de bu şiddete maruz kaldı. Hopa'da ismi konmamış sıkıyönetim ilan edildi; siyasi partiler, dernekler, oteller, kahvehaneler basıldı. O gece yapılan nokta operasyonlar ile 60 kişi darp edilerek gözaltına alındı. Telefon hatları ve internet bağlantıları kesildi. Hopa kent merkezine giriş-çıkış yasaklandı... Metin Lokumcu'nun ölüm haberi üzerine Hopa'da başlayan protestolar hızla yayıldı. İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere birçok kentte Metin Lokumcu'nun polis şiddetiyle öldürülmesi protesto edildi. Türkiye'nin her yerinde 100'lerce insan gözaltına alındı, tutuklandı, yargılandı. Hopa'da gözaltına alınanlar, ailelerine ve avukatlarına haber verilmeksizin bir gece yarısı Erzurum'a kaçırıldı. Uzun ve zorlu gözaltı sürecinin sonunda tutuklanan 17 kişi, Erzurum Yüksek Güvenlikli Cezaevine götürüldü. 7 ayı aşkın süre hapishanede kaldı. |
(EMK)