Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
“Abim daha çıkacak, belki bir kızı sevecek, belki evlenecek… Daha ömrünün baharında, onu hiç kefenle hayal etmedim. Buradan tabutla çıkmasını istemiyorum, abimin ölmesini istemiyorum.”
İzmir’deki Buca Cezaevinde bir mahpusun COVID-19 pozitif çıkmasının ardından, yine İzmir’deki Şakran Cezaevinde bulunan Mustafa Koçak’ın ailesi, endişelerinin arttığını söyledi.
Mustafa Koçak’ın kardeşi Mine Koçak bianet’e yaptığı açıklamada, abisinin henüz çok genç olduğunu ve ölmesini istemediğini ifade etti.
28 yaşındaki Mustafa Koçak, ölüm orucunun 293. Gününde ve 29 kiloya kadar düştü.
“Kendisi de ‘Çok fazla zamanım yok’ diyor”
Annesi, babası ve diğer kardeşleriyle birlikte abisinin bulunduğu Şakran 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nin önünde beklemeyi sürdüren Mine Koçak, abisiyle son olarak dün telefonda görüştüklerini söyledi ve sağlık durumunu şöyle anlattı:
“Abim yaklaşık 40 gün önceki zorla müdahaleden sonra yürüyemediğini, vücudunda yanmalar olduğunu, dokunamadığını, bacaklarının şiştiğini, ayaklarının altının su topladığını anlattı. Dişleri dökülüyor, çok zayıfladı 29 kiloya düştü. Canı çok fazla yanıyor, ağrılarından uyuyamıyormuş.
“Virüse karşı tek önlem eline dezenfektan sürüp maske takmak. Ama dezenfektanı ne ölçüde veriyorlar bilmiyoruz. Cezaevi idaresi önlem aldıklarını söylüyor ama güvenemiyoruz. Gardiyanlar buraya dışarıdan geliyor, virüs taşıyor olabilirler. Bağışıklık sistemini etkileyen bir virüs olduğunu biliyoruz, 29 kilo kalmış abimin bağışıklığı çok düşük virüs kaparsa ölümüne neden olabilir. Kendisi de ‘Çok fazla zamanım yok’ diyor.”
Koçak, hücresinden zorla sandalyeye bağlanarak Şakran Cezaevi hastanesine götürülmüş, burada zorla müdahaleyi kabul etmediğini belirtmesine ve koluna takılan serumları çıkarmasına rağmen kendisine 73 ayrı serum takıldığını, serumların bacağına takıldığını ve çıkarmasını engellemek için kelepçelerle yatağa bağlandığını, “Seni sakatlayıp bırakacağız” diye tehdit edildiğini, beş gün boyunca tuvalete götürülmediğini avukatlarına aktarmıştı.
TIKLAYIN - Avukat Çakır: Koçak’a İşkenceyle Müdahale Edildi
“İhtiyaçlarını tek başına karşılayamıyor”
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı, Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Koçak’la ilgili tıbbi rapor hazırladı.
Raporda Koçak’ın bedensel yaralanmalarının işkence kapsamında olduğu ve hapishanede kalmasının yaşamsal tehlike arz ettiği ifade edildi. Raporda ayrıca, 165 santimetre boyundaki Koçak’ın 30 kiloya düştüğü, beden kitle endeksinin yüzde 11.02 olarak hesaplandığı ve sadece bu verinin bile yaşamsal tehlike boyutunda olduğu belirtildi. Koçak’ın avukatları “cezaevinde kalamaz” sonuçlu raporla hem Anayasa Mahkemesine hem de savcılığa infaz ertelemesi başvurusunda bulundu.
Mine Koçak başvurularına henüz yanıt gelmediğini söyledi:
“Savcılığa 3 Nisan 2020’de başvuru yapıldı. Tam teşekküllü hastaneye salgın nedeniyle gidemez, savcılık da hastaneye yazı yazarak rapor için bir heyet oluşturulmasını istedi. Bu hafta yanıt gelmesini umuyoruz. Bu kadar bile beklenmemesi gerekirdi. Günler, haftalar bizim için çok uzun süreler, biz artık saniyelerin peşindeyiz…
“Abim hayatını tek başına idame ettiremiyor, tuvalet ihtiyacını bile tek başına karşılayamıyor. Üç kişilik hücrede kalıyor, yanındaki iki kişi ona yardım ediyor.”
“Bekleme yapmayın”: 906 lira sosyal mesafe cezası
Mine Koçak ve ailesine, cezaevi önünde bekledikleri sırada para cezası da kesildi.
Jandarma, “pandemi önlemlerini” gerekçe göstererek sosyal mesafeyi korumadıkları için aile üyelerine kişi başı 302 lira, üç kişiye toplam 906 lira para cezası kesti. Geçen hafta da cezaevi önünde bekleyen 9 kişşi gözaltına alındı, haklarında “örgüt propagandası” ve “kamu görevlisine mukavemetten” dava açıldı.
Mine Koçak, “Neden propaganda davası açıldı bilmiyoruz, üzerimizde pankart, önlük hiçbir şey yoktu, eylem yapmıyorduk, slogan atmıyorduk. Sadece duruyorduk” dedi.
Koçak ile konuşurken arka fonda jandarmanın “Burada bekleme yapmayın” anonsu da duyuluyordu.
Mine Koçak, son olarak şunları söyledi:
“Biz 6 kişilik bir çekirdek aileyiz, tek istediğimiz abimi yaşatmak. Bundan sonra iyileşse bile tamamen iyileşir mi bilmiyoruz. Doktorlar çevresel sinir hasarı oluştuğunu, bu yüzden yürüyemediğini söylüyor. Bir daha yürüyecek mi bilmiyoruz ama önemli değil. Onu buradan sağ çıkarsak yeter. O da yaşamak istediğini söylemişti, ‘Elimden tutun’ demişti. Bu eylemi ölmek için yapmıyorlar…” (AS)