Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
Mustafa Koçak, adil yargılanma talebi ile başladığı ölüm orucunun 297. gününde bulunduğu İzmir, Şakran 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde hayatını kaybetti.
TIKLAYIN - “Vicdani Kanaatle” Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis
Koçak, avukatları aracılığıyla bianet’e ilettiği mektubunda yaşadıklarını şöyle anlatmıştı:
“Adım Mustafa Koçak, 28 yaşındayım. Tutuklanana kadar İstanbul, Esenyurt’ta ailemle birlikte yaşıyordum. Yoksul bir ailenin dört çocuğundan biri olarak çocukluğum ve gençliğim aileme katkı sunmak için manav çıraklığından seyyar kahvaltı tezgahtarlığına kadar çeşitli işlerde çalışmakla geçti. Bu hayatım, 23 Eylül 2017’de gözaltına alınmamla değişti.”
Tanık ifadelerine dayanılarak “Anayasayı ihlal” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis ile cezalandırılan Koçak, adil yargılanma hakkı talebiyle ölüm orucuna başlamıştı. Yargılandığı dosya Yargıtay’da.
TIKLAYIN - Ölüm Orucundaki Koçak: Yaşamak Çok Güzel, Ölmek İstemiyorum
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı cezanın onanmasını istemişti.
Ölüm oruçları devam ediyor
Avukatı Ayşegül Çağatay bu sabah yaptığı açıklamada, “Mustafa, işkenceden ve cezadan kurtulmak amacıyla gerçekdışı beyanda bulunan 2 iftiracı tanığın beyanına dayanılarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı” dedi:
“Başından sonuna dek işkencelerle, hukuksuzluklarla örülen yargılama neticesinde verilen bu karara karşı 90 gün önce sürdürdüğü açlık grevi direnişini ölüm orucuna çevirmişti.
“Sağlığı hapishane koşullarında kalmasına uygun olmadığı ve 5 gün boyunca zorla müdahale işkencesine maruz bırakıldığı halde Yargıtay tahliyesi hakkında ivedi bir karar vermeyerek dosyayı bekletti. Mustafa’nın gün gün ölüme yürüyüşünü izlediler.
“Mustafa’yı kaybettik fakat bugün hala ölüm oruçları devam ediyor, avukatlar Ebru Timtik 113, Aytaç Ünsal 82; Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek 312, Didem Akman ve Özgür Karakaya 62 gündür ölüm orucunda. Günler korkunç bir hızla ilerliyor, direnişçilerin zamanları daralıyor…”
"Zorla müdahale çözüm değil"
Koçak’ın sağlık durumuna dair rapor da hazırlamış olan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı, Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, ölüm haberine dair Twitter’dan şunları yazdı:
“Ses olamadık, çözümü zorlayamadık, evet! Ancak... Bu topraklarda açlık grevleri yeni değil ama çözüm bunca basitken çözümsüzlük üzerine kurulan acımasız, yok sayan bir siyasi irade ile karşı karşıyayız ne yazık ki!
“Önce onlar bıraksın, düşünürüz” bir çözüm değil, insan yaşamı pazarlık konusu hiç değil! Hele ki yalancı tanıklıklarla binlerce insan bu ülkenin cezaevlerine kapatılmış, yargı bağımsızlığı tümden ortadan kaldırılmışken...
“Zorla müdahale de çözüm değil, hayır! Hatta “zor” fiziksel ve ruhsal iyilik haline olumsuz etkileri ile bu aşamada ölümcül! Artık hepiniz tanıksınız.
““Bıraksınlar” demek de bir çözüm değil ne yazık ki! Seslerini duymamak, özgür iradeleri ile almış oldukları bu canımızı acıtan kararı neden aldıklarını görmezden gelmek demek.
“Adil yargılama, bir konser olsun yapabilmek... Nasıl basit talepler... Bu basit talepleri dahi duymazdan gelen siyasi irade bu ölümlerden sorumludur. Devletlerin onurlu ve insanca yaşam hakkını koruma yükümlülüğü bulunmaktadır, bu yükümlülüğünü ihlal etmiştir.”
Ne olmuştu?
Mustafa Koçak, gözaltında kaldığı 12 günle ilgili şunları anlatmıştı:
“Mecidiyeköy’de sokak ortasından gözaltına alındım, Vatan Caddesindeki İstanbul Emniyet Müdürlüğüne götürüldüm. Burada önüme bir ifade koydular, ‘Buna uygun olacak şekilde ifadeni ver, çık git. Aksi halde seni tutuklatırız, bir daha gün yüzü göremezsin. Sen bize yardımcı ol, biz de sana yardımcı oluruz, rahat yaşarsın’ dediler.
“Bunu kabul etmediğim için psikolojik ve fiziki işkenceye maruz kaldım. Aralıksız sürdürdükleri kaba dayak yaptıklarının en ‘masumuydu’. Kollarımdan ters kelepçeyle askıya aldılar, üzerimdeki elbiseleri çıkardılar, başıma çuval geçirdiler, onun üzerine de teneke. Onlarca dakika başımda teneke çaldılar. Bana, anneme, babama, ablama etmedik küfür bırakmadılar. Hamile ablama tecavüz etmekle tehdit ettiler. Bu işkenceler 12 gün sürdü, 4 Ekim 2017’de tutuklandım.”
Savcı Mehmet Selim Kiraz, İstanbul Adliyesindeki makam odasında 31 Mart 2015'te Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol tarafından rehin alınmış, yapılan operasyonun ardından odasında öldürülmüş halde bulunmuştu. Mustafa Koçak da saldırıya silah sağlamakla suçlanıyordu.
Örgüte silah temin etmekle suçlanan Koçak, Anayasayı ihlal suçundan mahkum edildi. Hakkında mahkemece verilen kararda, suçu işlediği sonucuna “vicdani kanaatle ulaşıldığı” ifade ediliyor.
Dosyada mahkumiyet gerekçesi olarak tanık ve gizli tanık beyanları bulunuyor.
Avukatı Ezgi Çakır, “Silahın üzerinde yapılmış kriminal inceleme, kamera kayıtları ve yine dosyada bulunan telefon kayıtlarında, yani sanıklar hakkında kuşku uyandırabilecek tüm objektif deliller açısından hiçbir aleyhe durum yok. Ne parmak izi ne bir telefon kaydı ne de bir kamera kaydı bulunuyor” açıklamasını yaptı.
Kardeşi Mine Koçak, abisiyle son telefon görüşmeleriyle ilgili şunları söylemişti:
“Abim yaklaşık 40 gün önceki zorla müdahaleden sonra yürüyemediğini, vücudunda yanmalar olduğunu, dokunamadığını, bacaklarının şiştiğini, ayaklarının altının su topladığını anlattı. Dişleri dökülüyor, çok zayıfladı 29 kiloya düştü. Canı çok fazla yanıyor, ağrılarından uyuyamıyormuş. Virüse karşı tek önlem eline dezenfektan sürüp maske takmak. Ama dezenfektanı ne ölçüde veriyorlar bilmiyoruz. Cezaevi idaresi önlem aldıklarını söylüyor ama güvenemiyoruz. Gardiyanlar buraya dışarıdan geliyor, virüs taşıyor olabilirler. Bağışıklık sistemini etkileyen bir virüs olduğunu biliyoruz, 29 kilo kalmış abimin bağışıklığı çok düşük virüs kaparsa ölümüne neden olabilir. Kendisi de ‘Çok fazla zamanım yok’ diyor.” (AS)